Gaziantep Barosu Başkanı Av. Bektaş Şarklı, Türkiye'nin gündeminde haftalardır tartışılan ve milletvekilleri arasında kavgalara sebep olan 'İç Güvenlik Paketi' ile ilgili düşüncelerini anlattı. Av. Şarklı, "Bu paket Türkiye’nin polis devletine gidişatının bariz göstergesidir. Adeta Türk toplumuna bir deli gömleği giydirilmeye çalışılıyor" dedi.
'SİYASİ İKTİDAR BAROLARI VE STK’LARI HİÇE SAYIYOR'
Biz 2 hafta önce Türkiye Barolar Birliği'yle birlikte yaklaşık 30 baro başkanı Meclis’te grubu bulunan partileri ziyaret ettik. Burada siyaseten farklı olmasına rağmen CHP, MHP ve HDP’nin bu konuda mutabık kaldığını gördük. Aslında bu Türkiye’de özlenen bir tabloydu. Buna rağmen şu anki siyasi iktidar herhangi bir uzlaşı arayışına girmeden baroları, sivil toplum örgütlerini hiçe sayıyor. Adeta Türk toplumuna bir deli gömleği giydirilmeye çalışılıyor. Bu paket Türkiye’nin polis devletine gidişatının bariz göstergesidir.
'DEMİR PERDE ÜLKELERDEN OLACAĞIZ'
Topluma şu algı ve mesaj verilmek isteniyor. İşte bizim ilimizde Gaziantep yaşanan bir anda Türkiye’nin gündemine oturan’ sık la sık’ vakası yaşandı. Hatta bu yasa çıkmadan önce yapıldı. En basit bir esnaf eylemine karşı bile polis acımasızca davranabiliyor. Bu insanların hak arama hürriyetinin kısıtlanması anlamına geliyor. Türkiye aslında bundan çok muzdariptir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde de adil yargılanmanın yanında en fazla ihlal kararları toplantı, gösteri ve yürüyüş yasasına muhalefettendir. Hükümetin uyguladığı aşırı şiddetten dolayı çok sayıda ihlal kararı var. Biz yüzümüzü ya batıya dönüp demokrasi ve özgürlükten yana olacağız ya da tam tersi demir perde ülkeleri dediğimiz, eleştirdiğimiz, kendi içine kapanık totaliter bir rejimle yönetilen ülkelerden olacağız
'AMAÇ MOLOTOF VE BONZAİ DEĞİL'
Molotof ve bonzai konusunda zaten tüm partiler gerekli desteği verdi. Aslında niyetin bu olmadığı aşikardır. Muhtemelen Gezi olayları ve sonrasındaki olaylardan korktukları için tedbir alıyorlar. Zaten seçim arifesindeyiz bu seçimden çıkacak tablo çok önemli. Siyasi iktidar şimdiden önlem ve tedbir alma derdi ve telaşına girdi galiba.
Açacaktır tabi ki… Çünkü 2007 yılında Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanunu’ndaki değişiklikten sonra 2015 yılına kadar benim bildiğim 183 tane insanımız öldürüldü. Bunlara maalesef yargı açısından baktığımızda; kolluk adeta suç işlemeze getirilip, daha çok devlet yanlısı refleksler sipariş edilip, çok küçük cezalarla geçiştirilmektedir. Artık bu yasada çıkarsa bundan sonra her olayda kolluk suçsuz gösterilecektir.
Her bilye atan sokakta infaz mı edilecek?
Mesela; en son Cizre’de 12 yaşında bir çocuk öldürüldü. Emniyet mensubu en son; 'Biz bu olaydan ceza alacağımızı ve tutuklanacağımızı düşünmemiştik' şeklinde bir ifade verdi. Bu tablo aslında emniyet kuvvetlerindeki psikolojinin resmidir. Bundan sonra bu gidişatla birlikte 183 sayısı artık 300-500’e çıkacaktır. Her bilye atan sokakta infaz mı edilecek acaba? O zaman mahkemeleri de kapatalım. Kolluk bu durumda yasadan aldığı yetkiyle hem de infaz yetkisiyle herkesi cezalandırsın. Böyle bir şey olur mu? Ancak Türkiye maalesef bu yasayla birlikte aynen böyle bir duruma düşmüş olacak. Bunu dünyanın hiçbir yerinde anlatmakta mümkün olmaz.
İDARİ HUKUKUN EN ÖNEMLİ PRENSİBİ NEDİR?
Siz illerde valiye ilçelerde kaymakama soruşturma yetkisi verdiğiniz anda bu tür yetkilerin hukuksuz bir şekilde kullanılma durumunu ortaya çıkarmış olursunuz. Hukukta keyfilik olmaz. İdari hukukun en önemli prensibi budur. Ama yapılan bu düzenlemeyle A valisinin B valisinin kimin hakkında nasıl bir soruşturma açacağı belli değil. Bu yasa yargıya çift başlılık, keyfilik getirecek ve kimin aleyhine nasıl kullanılacağı hiç belli olmayan bir düzenlemedir. Bunun adına zaten hukuk devleti denemez. Çağdaş demokraside de böyle bir çalışma olması düşünülemez. O zaman cumhuriyet savcılarının burada fonksiyonu ne olacak? Cumhuriyet savcısının kovuşturma yapılmasına izin vermediği durumda vali verirse ne olacak? Bu yasa tam anlamıyla yargıyı çift başlı hale getirecektir. Muhtemelen emniyette, kollukta valiyi dinleyecektir. Çünkü en büyük mülkü amir odur.
‘Devlet iç düşmanı kendi yaratıyor’
Burada ne tür bir amaç var? Bizim aklımıza gelen şudur; şu anda ‘paralel yapı’ diye bir düşman yaratıldı, daha önce bu düşman Kürtlerdi, ondan önce de solculardı. Mutlaka devlet kendine bir iç düşman yaratıp onun üzerinden meşruluğunu veyahut siyasi gücünü ve tam anlamıyla muktedir olma derdindedir.
'MEDYA KULLANILARAK ALGI OPERASYONLARI YAPILIYOR'
Gaziantep Barosu olarak burada yürüyüşler yaptık. Halka, İç Güvenlik Paketi’nin neler getireceğini ve halkın nelerle karşılaşacağını anlattık, broşürler dağıttık. Ama maalesef Türkiye’de medya aracılığıyla yürütülen algı operasyonu neticesinde sanki bu yasalar sadece molotof ve bonzai için yapılıyormuş gibi gösteriliyor. Bizler bir hukukçu olarak Molotof ve bonzainin cezasının artırılmasına karşı çıkmayız. Bu tür cezaların artırılmasını ben de destekliyorum. Ancak toplumda, barolar ve hukukçular sanki o terör eylemlerini destekliyor ve uyuşturucu madde kullanımının yaygınlaşmasını istiyor şeklinde bir algı operasyonu var.
Kaynak: Hukukihaber