Türk solu, dindarları dışladı

Besteci ve yorumcu Timur Selçuk, müzik ve emperyalizm arasındaki ilişkiyi yeniden masaya yatırdı.

Türk solu, dindarları dışladı

Bununla kalmadı sosyalist oluşunun iyi bir Müslüman olma çabasına yaptığı katkıya dair çarpıcı açıklamalar yaptı. Konu ‘Batı’nın istediği Müslüman tipi’ne kadar genişledi. İşte sanatçı ve onun gözünden küreselleşme, kültür, Ortadoğu, Türkiye vs. Sohbet uzun, sizi böyle alalım... Besteci ve yorumcu Timur Selçuk, ayrı müzik türlerinde üretim yapmış olsalar da besteci ve yorumcu bir babanın, besteci ve yorumcu bir oğlu. Selçuk, medyada, daha çok babası Münir Nurettin Selçuk’un eserlerine sahip çıkması ve bunda verdiği mücadele ile haber oldu. Geçtiğimiz günlerde yeni bir albüm ile gündeme geldi ünlü müzisyen. Most Production’ın yayınladığı albümde Emel Sayın’a, hem babasının şarkılarını okumasına izin vermiş, hem Sayın’a eşlik eden orkestrayı yönetmeyi üstlenmişti. Medyada ‘sinirli ve geçimsiz’ bir adam portresi ile sunulan Timur Selçuk aksine, tavırlarında şefkatli ve babacan, eleştirilerinde hakkaniyete dikkat eden bir adam. Babasının ‘Aşıka Bağdat Sorulmaz’ şarkısını son albümün konserinde ‘George Bush’un bir mahur bestesi’ şeklinde anons edecek kadar da keskin bir ironiye sahip. Kendini ‘sosyalist ve Müslüman’ bir kimlikle tanımlayan Selçuk’un Türk solu içindeki ayrıksı duruş ve bakışı, yaptığımız söyleşinin içeriğini etkiledi. Siyasal, kültürel ve dini hayatta yaşanan gelişmelere ilişkin yaptığı ‘sıkı’ tespitleri, müzik için söyledikleri kadar ilginç ve kulak vermeye değer… Babanızın şarkılarını, yanlış icraya karşı sıkı korumaya almış biri olarak, Emel Sayın’ın yorumunu nasıl buldunuz? Münir Baba, eserlerini kendi sesi, lirik tenor sesler için yazmış, kadın sesi için yazmamış. Kalın erkek sesi (bariton) için de yazmamış. O yüzden kadın ve kalın erkek sesleri tarafından okunduğunda lezzetinden kaybedeceği için, eleştirilecektir. Bu saklı kalmak koşuluyla Emel Hanım’ın yorumları doğrudur. Herkes bu şarkıları söyleyebilir. Bu durumda bir sanatçı olarak Münir Nurettin Selçuk’un şarkılarını onun soylu, ahlaklı yolunun bir neferi olarak mı okuyor, yoksa şarkıyı başka bir yere doğru mu çekiyor, ben hep buna dikkat ettim. Emel Hanım, ahlaklı bir nefer olarak bu şarkıları söylemek istedi, ben de omuz verdim. Yoksa ben zaten babamın şarkılarını, babamın dışında birinden dinlemeye tahammülü olmayan bir adamım. Medyada, aksi, sinirli, geçimsiz bir adam portresi çiziliyor sizin için. Öyle misiniz? Değilim, hiç olmadım. Türkiye aydınlarının yüzde 99’u tatlı su balığıdır. İşini iyi yapmaya çalışan, düşüncesini söyleyen, namuslu insanların adı aksiye çıkar. Azgelişmiş ülkelerde eğilmeyen, taviz vermeyen, Allah’tan başkasına secde etmeyen ve tevazu içinde yaşayan adamların alacakları sıfatlar bunlardır. Türkiye’de insanlar birey olarak aydınlanmalarını gerçekleştiremediği için düşündüklerini söylemekten korkarlar. Ancak aydınlanmış adam başını dik tutarak, ‘ben böyle düşünmüyorum’ deyip gerekirse herkesi karşısına alır. O yüzden böyle sıfatlarla anılıyorsam ne mutlu bana. Gençliğinizde, ideolojisinin hizmetinde, devrimci bir nefer olarak üreten bir müzisyendiniz, şimdi böyle değilsiniz. Ne değişti? Ben yine sosyalistim. Siyasi bakışım değişmedi. 1980 öncesindeki şartlar benim anti-faşist cephede yer almamı gerektiriyordu. Beline silah takan bir militan olmayı reddettiğim için şarkılarımla cephede yer aldım. Şimdi üstü örtülü bir faşizm uygulanıyor Türkiye’de. Ve ben yine namazını kılan, Kur’an’ını okuyan, sol görüşlü bir kişi olarak mücadelemi veriyorum. Gerekirse piyanomu sırtlar yine sokağa inerim. Müziği siyasi bir ideolojinin aracı kılmak, müzik adamı olmakla çelişmiyor mu? Her şey ideolojidir. Tek sesli bir müzik hegemonyasında, halk müziği eserini çok sesli olarak bestelemek de müzikal anlamda bir ideolojik yansımadır. İdeolojiyi yadsımak yanlış olur. Ben 1980 öncesinde emeğin doğrultusunda, emeğin gücünü anlatan bir görüşle müzik yaptım. Hiçbir siyasi örgütün temsilcisi olmadım. Çok teklif geldi, ama hep reddettim. Kendinizi ‘Müslüman ve sosyalistim’ tanımlamanız neden yankı buluyor sizce? Türkiye’de ‘Sol görüş, Allah’sızdır’ gibi bir yanlış görüş hâkim. Dolayısıyla bir Müslüman’ın sol görüşlü olamayacağı gibi bir düşünce söz konusu. Hâlbuki Peygamberimiz’in cuma namazları toplantıları bir sosyal demokrat niteliğindedir. İslam’da emeğin yüceliği ve sosyal adalet söz konusudur. Bunun sebebi, Türkiye’ye özgü bir sosyalizm anlayışın geliştirilememiş olması, sol hareketlerin dini dışlaması değil mi biraz da? Sol görüşün, çıkışından itibaren bugüne kadar günümüz Türkiye ve dünyasında toplumların bünyesine, ahlakına ve tarihlerine uygun bir biçimde nasıl yorumlanabileceği konusunda büyük eksiklikleri oldu. Sadece birkaç sol harekette ‘Müslüman, mütedeyyin insanları dışlamışız, çok hata etmişiz’ diyen birkaç yazı okudum ve bunlar çok hoşuma gitti. O zaman CHP’nin ‘muhafazakârları kucaklama’ politikasını destekliyor olmalısınız... Bana hiç inandırıcı gelmiyor bu. Cumhuriyet Türkiye’si ve CHP, gerek Kürt, gerek mütedeyyin vatandaşlarını, yalansız bir biçimde kucaklamayı beceremedi. Kürtçülük akımının arkasında Cumhuriyet Türkiye’si aydınlarının beceriksizliği var. Biz Kürtleri aşağıladık, küçümsedik; mütedeyyin insanları gönlümüze basamadık. Politikacılar da göz önünde namaz kılarken, hangi seçim bölgesinden ne kadar oy alacağının, hangi yalanı söyleyeceğinin hesabını yaptı. Bunların kaynağında çarpık bir Cumhuriyet anlayışı, çarpık bir Atatürkçülük yatıyor. Deniz Baykal’ın sözlerinin, bir oy potansiyeli elde etme doğrultusunda söylendiği kanısındayım. Gerek Kürt, gerek mütedeyyin ahlaklı Müslüman kardeşlerimize gönül kapılarını açabilmiş bir kurum değildir CHP. Kültürel hayatımızda referanslar çoğunlukla İslam kaynaklı. Sizin sosyal adalet ve emeğe değer verme bağlamındaki İslam algılamanızla baktığımızda Sosyalizm bu ülkede çok yandaş bulmalıydı. Neden bulmadı? Sol hareket içinde olan insanlar, Cumhuriyet Türkiye’sinin dışladığı Kürt kardeşlerimizi anlamada çok sıcak yaklaştılar, onların dışlanmaması konusunda mücadele ettiler. Ama mütedeyyin insanları kucaklama, anlama konusunda en ufak bir gayret göstermediler. Tam tersine dışlayıp aşağıladılar. Gerçek bir sol hareketin oluşmamış olmasıdır bunun sebebi. ‘Sosyalizm’ o yüzden sosyal demokratlar da dâhil olmak üzere, Türkiye’de haklı olarak son derece itici bir kelimedir. O yüzden ben ‘toplumcu sol görüşlüyüm’ demeyi tercih ediyorum. İslam, daha çok sosyal argümanlarıyla size referans oluşturuyor. Pek çok aydının İslam ile tanışması ise tasavvufi kanal ile oluyor. Sizin tasavvuf ile irtibatınız oldu mu? Olmadı. Babamın çevresinde, tasavvuf kaynaklı bir musiki ile tanıştım. Bu yüzden çocukluğumda İslam’ın bir yaşama biçimi olduğunu, özünde sanata ve insanın mutluluğuna yönelik argümanları olduğunu öğrenmiştim. O yüzden dini, bir arınma, arınmış bir yürekle insanlara bakma ve dünya misafirliğini ahlaklı bir biçimde geçirme adına verilen güzellikler ve bu yolda yapılacak etkin mücadeleler olarak algıladım. Batı ise edilgin bir Müslüman’ı; beş vakit namaz kılan ama İsevi bir Müslümanlık yaşayan Müslüman’ı tercih eder. Ben istila edeyim, bana karşı çıkmasınlar, ben bir yanağına vurunca Müslümanlar öteki yanağını çevirsinler ister. Oysa Müslümanlıkta bu yoktur. Peygamberimiz İslam’ı yok etmeye çalışanlara karşı silahlı mücadele gerçekleştirmiştir. Bu, eleştirilen ‘radikal İslam’ değil mi? Olur mu? Sizin varoluş nedeninizi, yok etmek için yola çıkmışlarsa savaşacaksınız. Şu anki savaş, kapitalist tüketim ahlakının yayılması için, Müslüman toplumların oturduğu coğrafya büyük bir yeraltı zenginliğine sahip olduğu için yapılıyor. Ve bu süreçte şimdi Müslümanlar çağdışı, terörist gösterilerek toprakları istila ediliyor, Hıristiyanlaştırılmaya çalışılıyor. Ama bu bir din savaşı değil. Çünkü artık Hıristiyanlık globalleşmenin, kapitalizmin bir dinidir. Hıristiyanlık ve Museviliğin manevi yanı tamamen çökmüştür. Hıristiyanlık ve Musevilik artık kapitalizm demektir. İlahi yanı, kiliseleri ve sinagogları halkı uyutmaya yarayan kısmıdır. Özü tamamen paradır artık. Dolayısıyla her ikisinin de görevi emperyalizmin yayılmacı politikasını desteklemektir. Buna karşı çıkan sadece Müslümanlardır. O yüzden toprakları istila edilmelidir ve kaynakları ele geçirilmelidir. -------------------------------------------------------------------------------- Dik duruşumu babamdan, ideolojik kimliğimi annemden aldım ‘Türkiye’de anti-emperyalist mücadeleyi arabeskçiler veriyor’ cümleniz var; nasıl açıyorsunuz bunu? Pop müzik sadece bir tüketim metaı haline geldi; para kazanmak, ünlü olmak için yapılıyor artık. Yapay ve yanlış bir biçimde de olsa yerli milli değerleri yansıtmaya çalışan bir tek arabesk müzik var. Halk müziğinin ve klasik musikinin malzemesini, seslerini, deyişlerini kullanarak satışa yönelik ürünler veriyor. Rakamlara baktığımızda, Batı kaynaklı müzikler karşısında oldukça iyi satışları var. Bu kardeşlerim olmasa demek ki tamamen disko müzikleri tarafından istila edilecektik. Bu yüzden anti-emperyalist mücadele veriyorlar bence. Babanız Münir Nurettin Selçuk, bir gün şarkı söylerken kendisine eşlik eden Atatürk’e, ‘Yanlış okuyorsunuz, ya siz okuyun, ya susun ben okuyayım.’ demiş. Bu dik duruşunuzu babanızdan mı aldınız? Alanında, eğilerek bir şey yapmış bir adam göremezsiniz. Babam da öyleydi. Bizim aydınımızın genel tavrı bu değildir ama. En ufak dalgada sığınacak delik arar. Kültürel konulardaki tavrım babamdandır. Ama ideolojik ve siyasi kimliğim ve kişiliğim annemden. Annem CHP’de Kadın Kolları’nda aktif bir hatibeydi ve partinin kurultay sekreteriydi. CHP’nin kurultaylarına çocukken yakamda altı oklu rozetle giderdim. ZAMAN GAZETESİ
<< Önceki Haber Türk solu, dindarları dışladı Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER