Türk Gladio'su niye çözülemiyor?

Referans Yazarı Nabi Yağcı bu günlerde bir çok kişinin sorduğu 'Türk Gladio'su niye çözülemiyor' sorusunu soruyor.

Türk Gladio'su niye çözülemiyor?

İşte cevabı : Yanıtım basit olacak: Çözülebileceğine inananlarımızın sayısı az da ondan. Dışarıdan bize bakanlar şaşırma zevklerini bol miktarda tatmin edebilirler; bizler ise -başka bir ülkede olsa insanların şaşkınlıktan küçük dillerini yutacakları olayların zenginliği içinde boğulmuşluğumuzdan olsa gerek- hiçbir şeye şaşırmıyoruz, tepki nabzımız düşük atıyor. Belki de bu durum, organizmamızın kendini korumak için gösterdiği doğal bir korunma refleksidir, akıl sağlığımız kendini bu yolla koruyor belki de mistik bir içe dönüklükle olayların vahamet sıkletini düşürüp, "Olur böyle şeyler, bu da geçer" diyerek. Son zamanlarda olaylara şaşırmaktan çok, şaşırmayanlara şaşırmaya başladım. Sonra da kendi şaşırmalarıma şaşırır oldum ve kendi kendime "Ey şaşkın adam! Ergenekon davasına ‘Fasa fiso, bırakın tepişsinler' diyenlerin demokrat, solcu olarak ortalıklarda gezindiği bir ülkede niye şaşkınlık tepkisi bekliyorsun ki" dedim. İbrahim Şahin'in evinde bulunan bir kroki yardımıyla yapılan kazılarda ortaya çıkarılan cephanelik müthiş bir olay; başka yerlerde benzer silahların gömülü olabileceğine de güçlü bir karine oluşturuyor bence. Nitekim çıktı da. Muhtemelen, gömülü silahların hepsi bulunamayacak. Bu silahlar mesire yerlerine, bayram günlerinde çıkarıp şenlik yapmak üzere ya da baharda yeşersinler diye mi gömülmüştü ki, dehşetli bir şaşkınlık ve tepki nedeni olmadı? TV'de bir macera filmi izlemenin merakı kadar bir merakla izledik. Yarın da başka bir filmi seyre geçeriz. Kimsenin hakkını yemek istemem, gazetelerimiz olayı manşetten verdiler. Verilmek zorundaydı, zira ne kadar uzaktan bakılsa da olayın kendisi kendini manşete taşıyacak kadar manyetik ve medyatikti. Yani köpeğin değil de insanın köpeği ısırdığı haberi gibi. Fakat kimi basında manşetlerin hemen altında yer alan haber ve yorumlar ise başka olayları öne çıkardı. Sabih Kanadoğlu'nun evinin aranması, bazı medyatik yeni isimlerin, bazı muvazzaf subayların üstüne gidilmesi gibi. Elbette bunlar da önemiydi ama olayın asli unsuru darbe kışkırtıcılığının kanıtlarının ortaya çıkmasıydı. Ana muhalefet lideri Baykal, bu dokunmaları "Cumhuriyetin temel ilkelerine saldırı" olarak yorumladı, darbe amaçlı çeteleşmelerin kanıtı cephanelik ise önemsizdi onun için, dedik ya, bayramlık çocuk oyuncaklarıydı onlar! Gelin de şaşırmayın! Bir siyasi parti, (AK Parti) herhangi bir eyleminden dolayı değil de sırf demeçlere, açıklamalara, medyada yazılıp çizilenlere dayanılarak, bunlar gerekçe yapılarak kapatılma istemiyle yargılandı, kapatılmadı ama suçlu bulunup cezalandırıldı; bu yargılamayı tahrik ve teşvik edenler, yetersiz bulsalar da bu karara alkış tutanlar, şeriat tehlikesi çığlıklarıyla ortalığa düşenler, mitingler yapanlar, yalnızca planları değil silahları da ortaya çıktığı halde askere darbe yaptırmak için kaos yaratma amaçlı çeteleşme gerçeği karşısında dut yemiş bülbül kesildiler. Demokrasiyi korumak için yaprakları bile kımıldamadı. Ona buna dokunmanın arkasında AK Parti'nin siyasi hesabı var denip, kamuoyu şaşırtılmak isteniyor. Peki, kabul edelim ki, böyle bir hesap var, olabilir de, o durumda aklıselim ne der, ne yapmak doğrudur? Çetelerin üstünü örtmek, avukatlıklarına soyunmak mıdır doğru olanı? Yoksa tersine, "Niye daha kararlı gitmiyorsun" diye üstüne gidip, AK Parti'nin -varsa- hesaplarını bozmak mı? Ergenekon'u da bırakalım, Susurluk'un üstüne gidin peki. Aynı yere çıkarsınız. Açık söyleyin, Türkiye'de bir "Türk Gladio'su" var mı? Var ama bunlar onlar değil diyorsanız, kendi tahminlerinizi dillendirin. Var ama üstüne gidilme biçimi yanlış, hukuksal hatalar yapılıyor diyorsanız kendi doğru yolunuzu söyleyin, biz de destek olalım. Allah lillah aşkına ama artık bir şey söyleyin! Daha önce de yazmıştım, Avrupa'da Gladio'su üstüne gitme konusunda en demokratik hükümetler bile başlangıçta ürkek davranmışlardı, çünkü bu örgütün kollarının nerelere kadar uzandığını biliyorlar ve göze alamıyorlardı; temiz toplum için muhalefetin, demokrasi güçlerinin bastırmasıyla ancak adım atabildiler. Doğrusu, bizde böyle bir ana muhalefet varken, AK Parti iktidarının tek başına bu cesareti gösterebileceğini, böyle bir siyasi irade olmadan da tek başına yargının üstüne düşeni sonuna kadar yapabileceğini, son gelişmelere rağmen düşünmekte zorlanıyorum. Ama yine de her şeye karşın temiz toplum ve demokrasi hayali kuruyorum. Ne yaparsınız, bizimkisi iflah olmaz bir hayalperestlik işte!
<< Önceki Haber Türk Gladio'su niye çözülemiyor? Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER