Tükiye'nin ilkiydi şimdi büyük tehlikeyle karşı karşıya

İstanbul Üniversitesi Botanik Bahçesi’nin, Somalı madenciler için çıkarılan torba yasaya sokuşturulmuş bir madde kapsamında satılmasından endişe ediliyor.

Tükiye'nin ilkiydi şimdi büyük tehlikeyle karşı karşıya

Haliç ve Boğaz manzaralı paha biçilmez arazinin muhtemel alıcısının hükümete yakın bir vakıf olacağı iddia ediliyor.

Üç kıtaya köprü olan Anadolu, 3 bini sadece topraklarında yetişen 11 bin bitki türüne ev sahipliği yapıyor. Anadolu, bu yönüyle tüm Avrupa kıtasından daha zengin. İnsanlığın değerini yeni yeni kavrayabildiği biyolojik zenginlik; kıtlığın, açlığın, kuraklığın ve hastalıkların çaresi olabilecek reçeteler barındırıyor. Türkiye’nin ihmal edilmiş servetini mümkün olduğunca keşfetmesi gerekiyor. Bu durumun idrak edilmediğine dair belirleyici bir vaka, İstanbul’da, hem de bu konuda en hassas olması gereken İstanbul Üniversitesi’nde (İ.Ü.) yaşanıyor.

Aksiyon Dergisi'nin haberine göre Üniversitenin Süleymaniye semtindeki yaklaşık bir asra yakın geçmişi bulunan Türkiye’nin ilk botanik bahçesi imara açılmak isteniyor. Üstelik bu yer, ülkemizin dünya botanik bahçesi listesinde yer alan iki merkezinden biri olmasına rağmen. Botanik bahçeleri, önemleri sebebiyle savaşlarda bile bombalanmıyor.

İstanbul Üniversitesi Botanik Bahçesi, Süleymaniye Camii’nin Haliç’e doğru meyillenen tarafındaki bir arazide bulunuyor. Zamanda yolculuk yapıyormuşsunuz hissi veren Süleymaniye’de karşınıza çıkan anıt gibi bir kapıdan adımınızı atınca bir anda tropik bir cennete geldiğiniz hissine kapılıyorsunuz. Bahçe, yaklaşık 17 dönüm alana yayılıyor. Açık ve kapalı mekânlarında yaklaşık 3 bini aşkın taksona (belirli bir kategoriye girebilecek derecede ayırt edici farklılıklara sahip herhangi bir derecedeki cins, tür, alt tür) ait canlı bitki materyalleri ve endemik türler barınıyor. Burası 2. Dünya Savaşı sırasında Hitler’den kaçarak Türkiye’ye sığınan akademisyenler Prof. Alfred Heilbronn, Prof. Dr. Leo Brauner, Zoolog Prof. Dr. Andre Naville tarafından 1932’de kurulmuş. O senelerde arazideki çalışmalardan sonra da ön tarafa bir eğitim binası yapılmış. Buradaki kıdemli akademisyenler, diğer üniversitelerde biyoloji öğrenimi gelişene kadar ilgili hemen herkesin burada eğitim aldığını gururla anlatıyor. Yol tarafındaki binaya girdiğinizde zemin kattaki bir salonda herbaryum (tohum bankası) yer alıyor. 1930’ların tarzını yansıtan dolap, masa ve sandalyelerin göze çarptığı salonda Anadolu’dan yaklaşık bir asrı aşan zaman içinde toplanmış 42 binden fazla taksona ait tohum bulunuyor.

Binadan Haliç ve İstanbul Boğazı manzaralı bahçeye çıkınca da arboretum ile, yani ağaç müzesi ile karşılaşıyorsunuz. İstanbul ikliminde yetişebilecek hemen her ağaç burada yan yana. Bu ormanı andıran bahçe Haliç’e selam çakarcasına yerinde zamanı eliyor.
Bahçede ayrıca 5’i birbirine açılan 9 cam sera bulunuyor. İçlerinde su bitkilerinin yetiştirildiği havuzlardan palmiyelere, et yiyen çiçeklerden kaktüslere kadar geniş yelpazede türler yetiştiriliyor. 1995 yılında Kültür Bakanlığı İstanbul 1 No’lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu, buradaki ağaç ve bitkileri tabiat varlıkları olarak tescil etti. Ayrıca yerinde korunmasını ve bilimsel bakımlarının yapılmasını hükme bağladı.

‘Araziyi Erdoğan istedi’

Arazinin mevcut hâliyle korunmasını isteyenleri rahatsız eden gelişmeler, 2013 yılında Gezi Parkı olayları öncesi İstanbul Üniversitesi Rektörü Yunus Söylet’in bir televizyon programındaki açıklamalarıyla başlamıştı. Söylet, programda araziyi Başbakan Erdoğan’ın özellikle istediğini kaydederek şunları söylemişti: “Diyorlar ki ‘Burasını da biz eski tarihî kimliğine kavuşturalım.’ Altı ay öncesine kadar bazı tereddütlerim vardı bu konuda. Diyanet İşleri Başkanı’mız geldi ve ilk defa gördüğüm bir tarihî fotoğraf çıkardı. Hakikaten orası eski Meşihat Dairesi yani eski Şeyhülislam Dairesi. Duvarlarıyla, bahçesiyle…” Söylet, bitkilerin belirlenen başka bir yere taşınacağını belirterek taşınması mümkün olmayanların ise olduğu yerde bırakılacağını da sözlerine eklemişti.Yunus Söylet’in açıklamalarına ilgili öğretim üyeleri ve öğrenciler tepki gösterdi. Bahçenin korunması için bir yürüyüş gerçekleştirdiler.  Bu eylemden kısa süre sonra patlak veren Gezi Parkı olayları sebebiyle konu bir daha gündeme gelmedi. Üniversite yönetiminde de botanik bahçesine bina yapılmasına karşı çıkıldığı ifade ediliyor.

Soma’daki kömür madeninde hayatını kaybeden madenciler için çıkarıldığı söylenen torba yasadaki bir madde, İstanbul Üniversitesi Botanik Bahçesi için duyulan endişeleri tekrar alevlendirdi. Devlet memuru olduğu için ülkenin bu ortamında konuşamayan akademisyenlerin konuyla ilgili düşüncelerini, Biyologlar Derneği İstanbul Şubesi’nin eski başkanı Mustafa Kocagil seslendiriyor. Kendisi de İÜ. Biyoloji Bölümü mezunu olan Kocagil, binlerce tür bitkinin bulundukları çevreye yıllar boyunca adapte oldukları için ani çevre değişikliğinde pek çoğunun kaybedilebileceği uyarısında bulunuyor. Kocagil’in dikkat çeken bir tespiti de bakan olmadan önceki dönemde kendisi de İstanbul Üniversitesi mezunu olan İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın bahçeyi ziyaret etmiş olması. Kocagil, bahçenin, Soma’da ölen ve yaralanan madenciler için çıkartılan torba yasaya gizlenen büyükşehirlerdeki üniversitelerin arazilerini satmalarına imkân veren madde kapsamına gireceği görüşünde. Kocagil, bu düzenlemeyle, Türkiye’nin ilk botanik bahçesinin, Başbakan Erdoğan’ın ailesinin yönetiminde olduğu Türkiye Gençlik ve Eğitime Hizmet Vakfı’na (TÜRGEV) devredilmesinden endişe ettiğini söylüyor.
<< Önceki Haber Tükiye'nin ilkiydi şimdi büyük tehlikeyle karşı karşıya Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER