Anayasa Mahkemesi'nin "367" kararının gerekçesi açıklandı. Kararla birlikte ortaya bir de
sürpriz çıktı. Başkan Tülay Tuğcu ve
Fulya Kantarcıoğlu'nun da
Haşim Kılıç ve
Sacit Adalı ile birlikte ilk aşamada karşı oy kullandığı belirlendi
Karar tarihinde
Anayasa Mahkemesi Başkanı olan Tülay Tuğcu, 11. Cumhurbaşkanının seçiminin ilk tur oylamasında
içtüzük değişikliği yapılmadığını, Anayasa ve
TBMM İçtüzüğü’ne aykırı karar alındığını savundu. İçtüzüğe aykırı alınan kararın Anayasal yargı denetimine tabi olmadığını belirten Tuğcu,, "Bu tür kararlara bir
takım isimler-sıfatlar yakıştırmak suretiyle denetime tabi tutulması yoluna gidilemez" dedi.
• Anayasa Mahkemesi'nde Kılıç ve Adalı'nın 367 kararına karşı oy gerekçeleri...
TUĞCU İLK AŞAMADA KARŞI OY KULLANMIŞ
Mahkeme’nin kararın verildiği tarihte Anayasa Mahkemesi Başkanı olan Tülay Tuğcu, esasa geçilmeden davanın görev yönünden reddi gerektiğini savundu. Tuğcu, bu görüşün kabul edilmemesi halinde ise çoğunluk görüşüne katıldığını kaydetti.
Başkan Tülay Tuğcu ve Fulya Kantarcıoğlu'nun da
Haşim Kılıç ve Sacit Adalı ile birlikte ilk aşamada karşı oy kullandığı belirlendi. Tuğcu ve Kantarcıoğlu, CHP'nin başvurusunun
mahkemenin
yetki alanına girmediğini savundu. Ancak oy çokluğuyla yetki alanına girdiği kararı verildi.
Böylece 367 başvurusu esastan görüşülmeye başlandı. Tuğcu ve Kantarcıoğlu esas görüşmesinde ise "Evet 367 gereklidir ve uzlaşma olmalıydı" yönünde karar bildirdi. Sonuçta bu karara karşı oy kullanan sadece iki üye oldu.
Anayasa Mahkemesi’nin, görev ve yetkilerini belirleyen Anayasa’nın 148.
maddesine göre TBMM İçtüzüğü’nün Anayasa’ya şekil ve esas bakımından uygunluğunu denetlediğini, Anayasa değişikliklerini ise sadece şekil bakımından inceleyip denetlediğini ifade eden Tuğcu, yasama dokunulmazlığının kaldırılması ya da milletvekilliğinin düşürülmesi kararının iptali istemi dışında Anayasa’da TBMM kararlarını anayasal yargı denetimine tabi tutan açık bir
düzenleme bulunmadığını belirtti. Yasama Meclisince Anayasa’da öngörülenler dışındaki adlar altında ve başka yöntemler uygulanarak oluşturulan işlemlerin Anayasa Mahkemesi’nin denetimine bağlı olup olmadığı saptanırken, uygulanan yöntem kadar o metin veya belgenin içeriğinin niteliği üzerinde de durulup değer ve etkisinin belirlenmesi gerektiğine işaret eden Tuğcu, söz konusu metin ve belgenin Anayasa’ca denetime bağlı tutulan işlemlerle eşdeğerde ve etkinlikte olduğu değerlendirilirse, denetime bağlı tutulması gerektiğini kaydetti.