Anlaşırsanız polis çağırmaya gerek yok
Bugünkü
trafik kanununa göre yaralanmalı ya da ölümlü
kaza olmadığı sürece kazaya karışan iki taraf eğer aralarında anlaşırlarsa, zabıt tutması için polis beklemeye, falan hiç gerek yok. Hatta, bir A4 kağıdına kazayı anlatıp, aralarında anlaştıklarını da beyan ederlerse, bunu da taraflar
sigorta şirketlerine yollarlarsa, hasarlarını alabilirler. Sigorta şirketleri de kendi aralarında gerekeni yapar. Yani, bu işte beyan yeterlidir. Daha açık anlatımla, evinizin önünde duran aracınıza gece biri çarpıp, kaçtığında; sigorta şirketinden beyanla hasarınızı almıyor musunuz, işte kazada da aynı şey geçerli. Tabii, bir kere daha altını çizeyim, eğer iki taraf anlaşırsa. Yok anlaşamazlarsa o zaman mecburen zabıt tutması için polis beklenmek zorunda.
Şimdi diyeceksiniz ki, biz bunu niye bilmiyoruz. Biz vatandaş olarak hangi hak, hukukumuzu biliyoruz ki. Bir de
halk arasında yaygın kanı, her ne şekilde kaza olursa olsun, mutlak ve mutlak suretle polis beklenir, zabıt tutulur şeklinde. O yüzden de hakkımızı bilsek bile ufacık, tampon tampona bir kazada, saatlerce trafiği
felç ederek yine polisi beklemeye devam ederiz. Tabii bir de uzlaşmacı değil aksine hırçın bir
toplum olduğumuzdan, küçücük bir kazada bile hır-gür yaşandığından; ister kanunda yazsın, ister hakkınızı, hukukunuzu bilmiş olun ne çıkar.
Polis gelecek ki, önce iki tarafı bir sakinleştirsin sonra zabıt tutsun.
Yeni trafik kanunda köklü çözüm geliyor
Şimdi gelelim, bu işin daha köklü çözümüne... Malumunuz
Meclis’te yasalaşmayı bekleyen ama bir türlü de yasalaşamayan yeni
Trafik Kanunu var. Duyduğuma göre önümüzdeki üç-dört ay içinde artık Meclis’ten çıkacakmış.
İşte bu yeni kanun, trafikte polis bekleme, zabıt tutma dolayısıyla da trafiği felç etme konularına köklü ve
Avrupa normlarında bir
düzenleme getiriyor. Yani, gelişmiş ülkelerde ne uygulanıyorsa, bizde de aynısı uygulanacak. Şöyle ki:
Yeni kanunla, her sürücünün “Kaza Tespit Beyan Formu'' olacak. Ölümlü ya da yaralanmalı kazaların dışında, maddi hasarlı kazalarda iki taraf birbiri ile anlaşacak, bu formları dolduracak ve kendi sigorta şirketine formu yollayacak, hasarı da alacak. Tüm dünyada da bu
sistem zaten böyle yürüyor. Böylece kazada araçlar yolun ortasında durup, polis beklemeyecek, haliyle de trafik sıkışıklığı büyük ölçüde ortadan kalkacak.
Polisin yerini sigortacılar alacak
Haliyle soracaksınız, iki tarafın anlaşamadığı durumlarda ne olacak? Yeni kanun; bugün kazalarda trafik polisinin üstlendiği görevi,
Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği’ne, yani sigorta sektörüne bırakıyor. Elbette 20 bin polisin kimi yerde de jandarmanın yıllardır yaptığı bu işi bir çırpıda sigorta sektörünün üstlenmesi beklenemez. Taktir edersiniz ki, bu zor ve detaylı bir örgütlenmeyi gerektiriyor. Zaten sigortacıları kara kara düşündüren de bu. Onun için de yeni kanunda bir geçiş süreci tanınıyor ki, yanılmıyorsam bu da iki yıl. Bu zaman içinde sigortacılar nasıl bir altyapı kuracaklarını, sistemin nasıl işleyeceğini; yurtdışı örneklerine de bakarak belirleyecekler.
Daha açık bir anlatımla kanun yürürlüğe girip, iki yıl geçtikten sonra artık maddi hasarlı kazalarda, anlaşılamayan durumlarda olaya trafik polisi değil, sigorta sektörü bakacak. Yaralanmalı ve
ölümlü kazalarda ise yine polis devrede olacak.
Evet, yaz ayları bitip de
İstanbul’da trafiğin özellikle kazalar nedeniyle kabus haline geldiği şu günlerde herkesin sorduğu “yok mu bunun çaresi'' sorusunun cevabı böyle. Son olarak şunun altını çizeyim: Tüm bu yukarıda bahsettiklerimiz yani, gerek bugün yürürlükte olan ama bilmediğimiz, gelecekte de yürürlüğe girecek uygulamaların, uygulanabilirliğinin tek bir yolu var; o da toplumsal bilinç. Yoksa siz istediğiniz kadar gelişmiş ülkeler düzeyinde çözümler üretip, uygulamaya
koyun toplumda uzlaşma bilinci olmadıktan sonra ne trafik sorunu çözülür ne de başka bir sorun.