Terörün her türlüsünün kol gezdiği 12
Eylül dönemini yaşayan BBP Genel Başkanı ve
Sivas Milletvekili
Muhsin Yazıcıoğlu,
Aktütün Karakolu'na yapılan
hain saldırıyla yeniden gündeme gelen
terörle mücadeleyi Zaman'a değerlendirdi.
Saldırıyı 21
Ekim 2007'deki
Dağlıca saldırısına benzeten Yazıcıoğlu, saldırının doğrudan karakola değil karakolu koruyan birliklere yapıldığına dikkat çekiyor. BBP lideri, bir yandan silahlı kuvvetlerin zafiyet içinde olduğunu ifade etmenin haksızlık olacağını söylerken bir yandan da şu soruları sormadan edemiyor: "
Amerika'yla bir istihbarat anlaşması olduğu ifade ediliyordu. Peki bu kadar kişinin sınırımızı geçmesi, istihbarat varsa nasıl mümkün olabilir? Burada insansız uçaklarımız dolaşıyor, Amerika, 36. paralelin üstündeki alanı uydu vasıtasıyla
kontrol altında tutuyor.
PKK kampları için 'BBG evi gibi izliyoruz' deniyordu. İzlemekten vaz mı geçildi, yoksa istedikleri zaman bize izlettirip istemedikleri zaman ekranı kapatıyorlar mı?"
BBP lideri, sorunun 30 yıldır bitirilememesini ise mücadeledeki yöntem yanlışlığına bağlıyor. Ona göre hukuki, fiziki,
ekonomik ve
psikolojik yöntemler yeterli ve kararlı olarak hiçbir zaman uygulanmadı. Bölücü
örgütün uluslararası bağlantıları koparılıp,
lojistik ve para kaynakları tamamen kurutulamadı.
Yazıcıoğlu "Nasıl bir yöntem öneriyorsunuz?" sorusuna ise şu karşılığı veriyor: "Terör örgütü gizli ve küçük halde örgütlenmiş durumda. Halbuki güvenlik güçlerimiz açık mücadele veriyor. Dağlarda büyük birliklerle terörist kovalayıp sonuç almak mümkün değil. Mobil birlikler kurup tam yetkiyle donatılan, uluslararası hukuku bilen, insan haklarına saygılı ve bunları ayıracak kadar bilgi ve yeteneğe sahip çok üst düzeyde timler olmalı. Kendileri inisiyatif alabilmeli. Yurtiçi yurtdışı her yerde nokta operasyonlar yapabilmeli. Onlar nasıl yaşıyorsa bizim timler de yapabilmeli. Özel Harekât timleri daha önce vardı. Halk arasında yaşayabilen, bıyıklarıyla normal elbiseleriyle köylere gidebiliyorlar ve halkla iç içe olabiliyordu. Ama bir dönem adeta düşman gibi muamele gördüler. Ondan sonra lağvedildiler. Bu, terör örgütünü çok rahatlattı."
Yazıcıoğlu'nun sorulara verdiği cevaplar şöyle:
Terörün bitmesini istemeyenler mi var?
Elbette. İsteyenler olmasa bu terör devam edebilir mi?
Kim onlar?
Ortadoğu'da kontrollü istikrarsızlık isteyen, bölgeyi sürekli terörle
çatışmalarla stabil tutmak isteyen uluslararası güçler var.
Türkiye bölgesel güç olursa Ortadoğu ve Kafkaslar'ı etki altında tutar, bölgenin miğferi bir
ülke haline gelir ve dünya ülkelerine göre avantaj sağlar.
PKK'yı bile Ergenekon'un kurdurduğu iddiaları var. Siz ne düşünüyorsunuz?
PKK'nın arkasındaki uluslararası
sermaye ve güç odaklarının varlığını görmezden gelemeyiz. Tüm yasadışı örgütlerin tek merkezden idare edildiği ve bunu da "Ergenekon"un yaptığını söylemek biraz ucuzculuk olur. Bazı istihbarat maksatlı ilişkilerle, örgütsel ilişkileri birbirinden ayırmalıyız. Bu ayrımı ve birleştirmeyi de elbette
mahkeme yapacaktır.
İstihbarat kurumlarımız, bilgi edinmek ve bölmek maksadıyla örgütler içinde hizipler oluşturuyordu. Etkili olabilmek için örgütün merkezinden daha fazla çalışıyor ve
eleman yetiştiriyordu. Bu şekilde oluşturulan hizipler bir müddet sonra kontrolden çıkıyor. Abdullah Öcalan'ın başlangıçta bu şekilde kullanıldığı artık biliniyor. Hizbullah'ın PKK'ya karşı bu şekilde güçlendirildiği açık. Sol içinde bazı fraksiyonların da böyle oluşturulduğu ve kullanıldığı biliniyordu.
Devletin Öcalan'ı kullandığını söylüyorsunuz. Ne amaçla, ne zamana kadar?
Öğrencilik yıllarında gözaltına alındığı zaman Doğu'daki sol ve bölücü hareketlere karşı kullanılmak üzere serbest bırakıldı.
Ergenekon konusunda Susurluk'un aksine bu kez devlet kurumları arasındaki uyum dikkat çekiyor. Bu iradeyi neye bağlıyorsunuz?
Ortaya çıkan bilgiler, millet v
e devlet olarak nasıl bir tehdit altında olduğumuzu gösteriyor.
Provokasyonların sınırsız ve ölçüsüzlüğü her kurumun kendine gelmesine sebep olmuştur.
İddianameyi incelediğinizde nasıl bir çıkarımda bulundunuz?
Cevabı bulunmayan birçok soruya açıklık getirilmiş, birçok olayın provokasyon ürünü olduğu anlaşılıyor. Önemli bir deşifrasyon yapılıyor. Tabii ki bu curcuna içinde hak etmediği halde mağduriyet yaşayanlar olacaktır. Ama sonuçta tarihî bir dönemeç oluşturduğunu söylemek isterim.
Cumhuriyet tarihimizin çok önemli bir kesiti.
Ergenekon her kuruma yayılmış
Size göre Ergenekon nasıl bir örgüt?
Zaptedilen su, bendi yıkılınca nasıl bir felakete dönüşür ve her yeri tahrip ederse; bazı kurumlar da arkasında sınırsız devlet imkânıyla kontrolden çıkarsa felaket getiriyor. İddianame konusu olan Ergenekon yapılanmasını; bir dönem istihbarat,
terörle mücadele ve psikolojik harekât maksadıyla kurulmuş devlet birimlerinin kontrolden çıkması ve kontrolsüz olarak yayılması sonucu, mafyatik,
demokrasi dışı siyasi bir örgüte dönüşmesi olarak
tarif edebiliriz. Bu yapının ne kadar tek merkezli olduğu ve sıkı bir örgüt yapısına sahip olduğuna dönük henüz bir netlik göremiyorum. İddianame henüz bu çatıyı tam olarak kurabilmiş değil. Belki tek bir çatı olarak değil ama kontrol dışı, birbirinden farklı odaklar şeklinde gelişen ve yürüyen bir örgütlenmeden bahsedilebilir. İddianame, tek ve merkezi
disiplin altında bir çatıyı henüz kurabilmiş gözükmüyor.
Tüzük, program ve komite olduğuna göre herhalde liderini de bulacaklardır.
Ergenekon'un kurumlardaki uzantıları ne boyuttadır?
Her kuruma yayılmış ve her seviyede görevli olduğu anlaşılıyor.
İş dünyası da var mı? Mesela büyük sermaye grupları...
Olabilir.
Amaçları ne?
Yıllardır bir
kumpastan bahsediyorum. Bu kumpas, medya, sermaye,
siyaset ve
bürokrasi arasında kurulmuştur. Bu kirli ilişki süreklilik arz etti.
Deşifre oldukça yapı kendini yeniledi. Sermaye medyayı, medya siyaseti, siyaset bürokrasiyi, bürokrasi de en büyük güç olan devletten
ihale,
teşvik,
kredi kullandırarak sermayeyi besledi. Bunlar hep birbirini güçlendirdi. Bu çarkın dişlisi olmayan siyasetçiye ve bürokrata yol vermediler. Uyum sağlayamayan dişliler değiştirildi, ama çark hep döndü. Her
iktidar kendi dişlilerini monte etti. Bunun adına ister Ergenekon deyin ister başka bir isim bulun fark etmez. Bunlar kapalı sistemlerden istifade ederek güç elde ettikleri için açıklıktan ve demokrasiden korkuyorlar.
Ergenekon'la ilgili en fazla merak edilen de 1 numara. Size göre 1 numara nasıl birisi?
Herhalde mevcutlardan biri değil.
12 Eylül'ü bizzat yaşadınız. İddianamede Ergenekon'un
darbe ortamı hazırladığına dikkat çekiliyor. Darbe sözünü lügatimizden nasıl çıkaracağız?
Sivil ve demokratik bir anayasa yapılması şart. Yeni anayasada darbelere "meşruiyet" kazandıran hükümler tamamen kaldırılmalı. Darbe ve
darbeciliğe kayıtsız kalınmamalı. Darbeciler ibretlik olarak cezalandırılmalı. Darbe ve darbeci kültür ülkeye zaman ve enerji kaybettirdi. Darbe kültürünün oluşturduğu vasat ülkede gerginlik, gerilim ve
kaos getirdi ve bu zemin hem siyasi olarak ekonomik olarak Türkiye'yi geriye götürdü.
ZAMAN