Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu (USAK) Genel Koordinatörü Laçiner, terörü önlemenin sadece silahla olmayacağını belirterek, "Terör bataklık, terörist bataklıktaki sivrisinek gibidir. Ne kadar çok sivrisinek öldürürseniz öldürün, o bataklık yenilerini üretecektir." dedi. Kapsamlı ve eş zamanlı yürütülen çok yönlü bir politika ile sorunun çözümünün mümkün olacağını vurgulayan Laçiner, istismar sahaları kapanmadan terörün kaynağının kurutulamayacağını kaydetti. Terörle mücadeleye ilişkin dikkat çekici açıklamalarda bulunan Sedat Laçiner, "Siz, sosyal, siyasal ve ekonomik alanlarda reformlar başlatır, istismar sahalarını kapatırsanız başarılı bir mücadele yürütebilirsiniz. Bu tedbirlerin yüzde 80'i, belki yüzde 90'ı silahsız tedbirlerdir. Zira, terör bataklık, terörist bataklıktaki sivrisinek gibidir. Ne kadar çok sivrisinek öldürürseniz öldürün, o bataklık yenilerini üretecektir. O nedenle silahlı mücadele tek başına yeterli değildir. İstismar sahaları kapanmadan terörün kaynağı kurutulamaz. Terörü önlemenin yolu kontrolsüz öldürme değildir. Zaten teröristler orduyu veya polisi öldürerek bitirmenin derdinde de değillerdir. Böyle bir şey mümkün olamaz. Korku üreterek buradan toplumu ve devleti belli politikalara zorlarlar. Bir kişiyi öldürür, onun üzerinden milyonlarca insanı korkuturlar, devleti aciz, toplumu savunmasız durumda gösterirler." diye konuştu. "TERÖRİST İLE TOPLUMUN BAĞI KIRILMALI" Terör örgütü üyelerinin en fazla olduğu dönemde sayılarının 15 bin kişi civarında, şimdi ise 5 -6 bin civarında silahlı adam olduklarının söylendiğini aktaran Laçiner, terör yapmak için bu kadar adama dahi ihtiyaç bulunmadığını, 100 ile 500 kişiyle de terör yapılabileceğini kaydetti. Hükümetin politikalarının kitlesel yansıma bulacak türden politikalar olması gerektiğinin altını çizen Laçiner, bunun teröristler ile toplum arasındaki bağı kırmaya dönük olması gerektiğini belirtti. Toplumdaki sıkıntıların belli oranda ortadan kalkması halinde teröre kazandırılan insan sayısının azalabileceğini dile getiren Laçiner, "Ancak orada burada silahlar patladıkça, reformlar için zaman ve zemin bulunamıyor ve bu hedeflerin gerçekleşmesi zorlaşıyor. Zaten teröristle mücadelenin önemi de burada ortaya çıkıyor. Teröristle mücadele tek başına asli hedef değildir. Teröristle başarılı bir şekilde mücadele ederek ancak reformlar için zaman ve zemin kazanırsınız. Aksi taktirde patlayan silahlar hem ortamı duygusal ve tepkisel bir hale getirir, hem de attığınız adımlardan dolayı sürekli olarak zarar gördüğünü düşünen insanların algısı nedeniyle reformlara inanç zayıflar. Demokratik sistemin ve ekonominin teröristlerce rehin alınması istenmiyorsa silahlar belli bir düzeye kadar susturulmalıdır." şeklinde konuştu. "ŞEHİTLER KARŞISINDA AKLIN ŞANSI ÇOK AZ" Sürekli olarak Batı'ya şehitler giderken on binlerce anne Doğu'da çocuklarına ağıt yakarken aklın şansının çok az olacağını anlatan Laçiner, derinleşen kin ve nefret üzerinde dünyanın en güzel demokrasisini ve en büyük kalkınmışlığını da getirseniz sonuç alınamayacağını vurguladı. "Geç olmadan silahları yavaşlatmak, azalan kurşunlar arasında aklı selime bir yer açmak gerekir." diyen Laçiner, şöyle devam etti: "Terör Kürtleri de, Türkleri de rehin almaktadır. Kendisine muhatap oluşturamayan Kürtler ve Türkler çaresiz bir şekilde çıkış yolu aramaktadırlar. Eğer Türkiye'de güvenlik güçleri işlerini sivil iradenin gözetim, denetim ve sevk-idaresi altında başarıyla yapabiliyor olsaydı bugün terörü önlemek ve Kürt sorununu çözmek çok daha kolay olurdu. Kendi karakolunu korumakta zorlanan bir güvenlik gücü demokrasiyi de koruyamaz. Türkiye'de bir yandan sivil-asker ilişkilerini onarmalıyız, diğer taraftan ise güvenlik kurumlarımızı demokrasiyi ve temel değerlerimizi korumada etkili olabilecek bir güce ulaştırmalıyız." Terörist öldürmenin terörle mücadelede başarı için iyi bir kriter olmadığını tekrarlayan Laçiner, daha etkili ve daha güçlü güvenlik güçlerinin daha çok terörist öldürmekle değil, her iki taraftan da daha az öldürmeyle sonuçlanacağını ifade etti. Laçiner, "Sonuçta kontrollü güç gerçek güçtür ve barışa olanak sağlayacak olan da meşru gücün meşruiyetinin farkında olarak gerçek güç haline gelmesidir." dedi.