Sempozyumda konuşan
Genelkurmay Başkanı
Orgeneral Hilmi Özkök,
terörün bu yüzyılın en büyük toplumsal hastalığı ve bu hastalığa bağlı bir çatışma ideolojisi olduğunu belirterek, ''Terörizmin çirkin mesajına tüm ulusların ortak bir cevabı gerekirken, aynı kişinin
eyleminden dolayı bir devlette
özgürlük savaşçısı, diğer bir devlette ise en affedilmez suçları işleyen bir
hain olarak nitelendiriliyor olması sanırım terörizmin ortadan kaldırılmasının önündeki en büyük engeldir'' dedi.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Özkök, sempozyumun ev sahibi olarak yaptığı açış konuşmasında
Türkiye'nin kurucusu olduğu Terörizmle Mücadele Mükemmeliyet Merkezi'nin
terörle mücadele konusunda NATO ve diğer bütün ülkelere operatif ve stratejik seviyede eğitim vermeyi
hedeflediğini belirtti.
Türkiye tarafından kurulan merkezin
İngiltere,
Bulgaristan,
Romanya, ABD'nin desteği ve katılımıyla faaliyetlerine devam ettiğini kaydeden Orgeneral Özkök, merkezin en kısa zamanda tüm NATO ülkelerinin de katılımını kapsayacak müşterek bir gayret sarf edilmesini ve ülkeler arasında terörle mücadele konusunda ortak bir anlayış ve
işbirliği ortamının kurulmasına katkı sağlamasını temenni ettiğini ifade etti.
Orgeneral Özkök, 20. yüzyılın bilim, teknoloji, sanat ve düşünce hayatında ilerlemelerle birlikte insanlığı acılarla dolu iki dünya
savaşıyla tanıştırdığını, yüzyılın ikinci yarısında
soğuk savaş denilen ve bugün bittiği söylenen eşi görülmemiş bir mücadele
biçiminin tarihe damgasını vurduğunu belirtti.
Bloklar arasındaki üstünlük yarışının silahlanma çabası ve
ekonomik-sosyal alandaki mücadele ile sürmesine yol açtığını dile getiren Orgeneral Özkök, bunun dünyanın çeşitli yerlerinde etkinlik kurmak amacıyla sınırlı ya da düşük yoğunluklu çatışma alanlarının doğmasına neden olduğunu vurguladı.
TERÖRİZMİN KALDIRILMASININ ÖNÜNDEKİ EN BÜYÜK ENGEL
Uluslararası ilişkilerin bu çerçevesinin 1960'lı yıllardan itibaren terörizmin bir etkinlik kurma aracı olarak çeşitli devlet tarafından desteklenmesine yol açtığını kaydeden Orgeneral Özkök, şöyle devam etti: ''Terörün içinde bulunduğumuz yüzyılın en büyük toplumsal hastalığı ve bu hastalığa bağlı bir çatışma ideolojisi olduğu gerçeğinin altını çizmek istiyorum. Terörizm bugün etnik ve dine dayalı çatışmaları, sağ ve sol ideolojideki ayrılıkları ve ekonomik çöküntüleri kullanmakta ve eylemlerini meşrulaştırma mekanizmasını da bu gerekçelere dayandırmaktadır. Terörizm, hesaplı ve siyasal amaçlı bir şiddet biçimidir. Amacı, eylemlerinden kitlelerin etkilenmesini
sağlamaktır. Terörist için
cinayet amaç değil, araçtır. Dahası,
terörist için eylem, eylemin yapıldığı yerden bölgeye, bölgeden
dünyaya yayılan çirkin bir mesajdır. Bize düşen bu çirkin mesajı besleyen nedenleri doğru
analiz edip, gerekli cevabı vermek ve
verilmek istenen mesajların dağıtımının durdurulmasını sağlamaktır. Bu husus, terörle mücadelede çok önemlidir. Terörizmin çirkin mesajına tüm ulusların ortak bir cevabı gerekirken, aynı kişinin eyleminden
dolayı bir devlette özgürlük savaşçısı, diğer bir devlette ise en affedilmez suçları işleyen bir hain olarak nitelendiriliyor olması,
sanırım terörizmin ortadan kaldırılmasının önündeki en büyük engeldir.
Bugün terör tehdidinin büyüklüğü konusunda geneld
e devletler arasında ortak bir anlayış mevcuttur. Ancak asıl anlaşmazlık, hangi
şiddet ve tehdit kullanımının terör kapsamında algılanması gerektiği yönündedir. Teröriste bakış açısındaki insanlığı hedef alan cani ve özgürlük savaşçısı ayrımı, terörü besleyen bir anlayıştır. Ortak bir terör anlayışı ortaya konulmadıkça ortak bir çözüm de bulunamaz. Ortak bir çözüm için işbirliği gerekir. İşbirliği yapılamamasının ortaya çıkaracağı belirsizlik,
doğal olarak terörizmin gelişip genişlemesi
için uygun ortam yaratır.''
''ORTAK PARAMETRELER BENİMSEMELİYİZ''
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Özkök, terör konusunda yapılan bir araştırmada, sadece 1936-1981 yılları arasında terörizmin 109 ayrı tanımının yapıldığını belirterek, şunları kaydetti: 'Mademki bugün terörizmi ortak ve tek bir tanım içinde değerlendirme güçlüğü çekiyoruz, öyleyse hep birlikte öncelikle terör
ve terörle mücadelede ortak bir anlayışın parametrelerini benimsememiz gerektiğine inanıyorum. Çünkü ortak parametreler sonuçta bizi ortak bir anlayışa götürecektir. Kanaatimce bu parametrelerden belki de en
önemlisi, her devletin bir diğerinin sınır güvenliği ve
toprak bütünlüğü başta olmak üzere, politik, ekonomik, kültürel ve dinsel
hassasiyetlerine saygı göstermesi ve bu yolla gerçek ve karşılıklı güven temeline dayalı bir işbirliğinin önünün açılmasıdır. Bu
sempozyumun da söz konusu parametrelerin belirlenebileceği bir sürece bu bağlamla katkı sağlayacağını
ümit ediyorum.
Ulaştırma ve
iletişim araçlarındaki yenilikler,
patlayıcı madde ve kitle
imha silahları teknolojilerindeki gelişmeler bölgesel ya da
uluslar arası terörist teknolojilerindeki gelişmeler bölgesel ya da uluslararası terörist grupların imkanlarının çok ötesinde eylemler düzenlenmesini kolaylaştırmıştır.
Terörist grupların teknoloji ve ham maddelere erişimlerinin hiç de
zor olmaması, biyolojik ve kimyasal silahlar gibi kitle imha silahlarını temin edebilme ihtimali, korkunç sonuçlara yol açan
saldırıların önünü açabilecektir. Aşırı dinci bir örgütün 20
Mart 1995'te Tokyo metro istasyonunu hedef alan sinir gazları kullanması, benzeri eylemlerin daha büyük ölçekte düzenlenmesi ihtimalini
akıllarda tutmaktadır.''