Örgüt 'karşı şiddet' oluşturmak için ev, işyeri ve araçları yakarak halkı sokağa çekmeye çalışıyor. Muş'un
Bulanık ilçesinde bir esnafın eylemcilere Kalaşnikof'la ateş açması da tehlikenin büyüklüğünü gözler önüne serdi. Zaman'a konuşan güvenlik ve
terör uzmanları, yapılan provokasyonlarla, ülkenin yönetilemez hale getirilmek istendiğine dikkat çekiyor.
Polis Akademisi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ertan Beşe,
sokak eylemleriyle
siyasetin etki alanının daraltılmaya çalışıldığını vurguluyor. Beşe'ye göre,
Türkiye'yi kargaşaya sürükleme peşindeki güçler,
sivil çözümler yerine olağanüstü önlemleri tartışacak zemin arayışında.
Güvenlik ve terör uzmanı Doç. Dr. Aytekin Geleri,
tasfiye sürecine giren
PKK'nın, KCK ile şehirde etkinliğini artırmaya çalıştığını kaydediyor. Geleri, "Hem KCK, hem
derin devlet güçleri hükümeti uyarıyor. 'Biz bitmedik, istediğimiz zaman istediğimizi yaparız' mesajı vermeye çalışıyorlar." diyor.
Polis Akademisi Öğretim Üyesi Doç. Dr.
İdris Bal ise Türkiye'nin bu filmi daha önce de gördüğünün altını çiziyor. PKK'nın sokağa inerek şiddeti tırmandırmasına halkın tepki vermeye başladığını belirten Bal, sokaktaki vatandaşa 'iş başa düştü' mesajı verilmemesinin önemine işaret ediyor.
Ülkeyi kaosa sürüklemek isteyen çevreler, son bahane olarak DTP'nin kapatılmasını kullanıyor. Sokak eylemleri sırasında esnafın işyerleri taşlandı, polisler
linç edilmek istendi. Korkulan ise Muş'ta oldu ve bir vatandaşın silahından çıkan kurşunlarla iki kişi öldü. Peki yaşananların arkasında aslında ne var? Türkiye'yi nasıl bir bataklığa sürüklemeye çalışıyorlar?
Polis Akademisi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ertan Beşe, birtakım telkinler sonucu sokağa dökülen ve her şeyi ateşe vermeye hazır bir kitle olduğunu söylüyor. Bunları yönlendiren çevrelerin amaçlarını şöyle özetliyor: "Her şeyden önce siyasetin etki alanı daraltılmaya çalışılıyor. Demokratik açılımla normalleştirilmeye çalışılan sivil çözüme yönelik inisiyatif ve çabaların başarısız kılınarak, yerine olağanüstü şartların güvenlik öncelikli uygulamalarını geri getirme çabası var." Beşe'nin dikkat çektiği bir değer önemli husus herkesin kendi eliyle provokatörleri cezalandırma yoluna gitmeye başlaması. Toplumun sağduyusunun her zamankinden daha çok devreye girmesi gerektiğini belirten Beşe, aksi takdirde şiddet ve kanla beslenenlerin ekmeğine yağ sürüleceği uyarısında bulunuyor.
Güvenlik ve terör uzmanı Doç. Dr. Aytekin Geleri ise tasfiye sürecine giren PKK'nın son çırpınışlarını sergilediğini düşünüyor. PKK'nın, artık Kandil'den ziyade şehirde etkinliğini artırmaya çalıştığını kaydeden Geleri, terör
örgütü lideri Abdullah Öcalan'ın devre dışı bırakılma korkusuyla KCK üzerinden hükümete gözdağı verdiğini dile getiriyor: "Hem KCK hem derin devlet güçleri hükümeti uyarıyor. 'Biz bitmedik, istediğimiz zaman istediğimiz yaparız' mesajı vermeye çalışıyorlar." Geleri'nin
Kürt aydınlarına da bir çağrısı var. Kürtlerin de demokratik açılımda artık etkin rol üstlenmesinin zamanı geldiğine dikkat çeken Geleri, "'Bu nereye kadar böyle gidecek' diye kendilerine sormalılar." diyor.
Polis Akademisi Öğretim Üyesi Doç. Dr. İdris Bal, Türkiye'nin bu filmi daha önce de gördüğünü vurguluyor. PKK'nın sokağa inerek şiddeti tırmandırdığını, halkın da buna tepki vermeye başladığını anlatıyor. Vatandaşın her gördüğü eylemciyi PKK'lı zannetmeye başladığını belirten Bal, güvenlik güçlerinin bu tehlikeli duruma engel olması gerektiğini kaydediyor. Bunun için de şiddete bulaşan ve halkın can güvenliğine kasteden göstericilerle etkin mücadele edilmesini
tavsiye ediyor.
'Gençler, 12
Eylül'de yaşadığımız acıları hatırlasın'
Provokatif eylemler,
toplumun sağduyulu ke- simlerini endişeye sevk ediyor. Ülkücü camia- nın tanınan isimlerinden Doç. Dr.
Selçuk Özdağ, göstericilere güvenlik güçlerinin dışında hiç kimsenin müdahale etmemesi gerektiğini söyledi. Eylemleri organize edenlerin amaçlarının, 'demokratik kazanımları kaybettirmek' olduğuna işaret eden Özdağ, "Gençler, bizim
12 Eylül'de yaşadığımız acılardan
ders alsınlar. Dağın arkasını göremeyenler provokasyonlara alet olurlar." dedi.
Yeniden OHAL'İ canlandıracak çatışmalar körüklenirken uzmanlar, Türkiye'yi 12 Eylül öncesine döndürecek eylemlere karşı uyanık olma çağrıları yapıyor. "Bu oyuna bir kez daha gelmeyin." ikazını yapanların başında da bizzat 12 Eylül'ün mağdurları geliyor.
Muğla Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr.
Selçuk Özdağ bunlardan biri. Ülkücü camianın etkili isimlerinden olan Özdağ, 12 Eylül'de
hapis yatmış ve yargılanmıştı. Son günlerde yaşananlara bu çerçevede
bakan Özdağ, "Gençler bizim yaşadığımız acılardan ders alsınlar. Dağın arkasını göremeyenler provokasyonlara alet olurlar." diye sesleniyor.
Bir dönem BBP'de siyaset yapan Selçuk Özdağ'a göre, toplum birbirine karşı kışkırtılıyor. Sokaklara dökülenlerin arasına provokatörler karışıyor. Ülkücüleri dikkatli olmaya çağıran Özdağ, eylemcilere güvenlik güçlerinin dışında hiç kimsenin müdahale etmemesi gerektiğini hatırlatıyor. "Hiçbir Kürt kardeşimizin bayrağa el uzatacağını sanmıyorum.
Karanlık güçler, Kürt vatandaşlara zarar vereceğini bildikleri için bu gibi taşkınlıklara yol açıyorlar." tespitinde bulunuyor. "Haklarımızı biz arar noktasında olmamalıyız." derken, şunları vurguluyor: "Bu durumda işin sonu gelmez. Toprak olarak olmasa bile ruhen Türkiye bölünür. Sosyal mesafeleri daha da açılır. Birlikte yaşama vasfımız, kız alıp verme geleneği bile ortadan kalkar. Bir
Yugoslavya,
Irak örneği çıkar karşımıza. Kaybeden bütün Türkiye, kazanan ise PKK ve DTP üst yönetimi olur."
Selçuk Özdağ, vatandaşlık mücadelesinin meşruiyet ve
demokrasi zemininde yapılmasını öğütlerken, "Herkes dağın arkasını görmeli." ısrarında bulunuyor. "Dağın arkasını göremeyenler provokasyonlara alet olurlar." diye de ekliyor. Özdağ, bu noktada 12 Eylül'ü yaşamış biri olarak konuşuyor: "Sağ-sol kavgası yukarıda fillerin dövüştüğü aşağıda çimenlerin ezdirildiği bir kavgaydı. Bugün sokakta olanlar son 30 yılı gözden geçirip sağlıklı düşünsünler."
Doç. Dr. Selçuk Özdağ, olayları provoke edenlerin amaçlarını, 'demokratik kazanımlarımızı kaybettirmek, Türkiye'nin imajını kötülemek ve hükümeti yıpratmak' şeklinde sıralıyor.