Terör nasıl biter?

Birkaç haftadır yaşadıklarımızı hatırlayın lütfen. Önce bir minibüse saldırıldı ve 12 sivil vatandaşımız kurşuna dizildi. Ardından Şırnak'ta kurulan hain pusu sonucu 13 askerimiz şehit düştü.

Terör nasıl biter?

Ve nihayet Hakkâri'de yapılan saldırı sonucunda PKK, 12 askerimizi şehit etti. Bu vahim manzara büyük bir infiale sebep oldu. Tam bu noktada 8 askerimizin PKK tarafından kaçırıldığı söylentisi yayıldı. Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, bu haberin doğru olmadığını söyleyince yüreklere su serpilmişti. Ne var ki PKK, uluslararası haber ajanslarını tesir altında bırakarak sekiz askerimizi "rehin" aldığını iddia ediyordu. CHP Genel Başkanı Baykal, Köşk'teki zirve sonrasında bu söylentilere dikkat çekerek, bir an önce gerçeğin kamuoyuyla paylaşılmasını istedi. Birkaç saat sonra Genelkurmay Başkanlığı, 8 askerimizden haber alınamadığını açıkladı. Şimdi "kendilerinden haber alınamayan" askerlerimizin görüntüleri yayınlanıyor bölücü TV kanalında. O görüntüler internet sitelerine düşüyor. Üzücü, kahredici, yaralayıcı bir durum. O kadar ki; PKK militanları, kaçırılan askerlerin aileleriyle telefon bağlantısı kuruyor, fotoğraflarını dünya basınına dağıtıyor, terbiyesiz ve pervasız beyanlarda bulunuyor... Kafa karıştıran sorular var kuşkusuz. Niçin bu kadar fazla güvenlik zaafı yaşanıyor, niçin askerimiz bu kadar sık pusuya düşürülüyor, niçin helikopterler çatışma alanına geç geliyor, niçin iki yüz eşkıya bir araya gelirken tespit edilip önceden tedbir alınamıyor, niçin bu kadar çok evladımızı şehit veriyoruz; niçin, niçin, niçin? Bu sorulara genişçe yer ayıran gazeteler oldu, televizyonlardan yükseldi bu tür sualler. Yüreğimiz yanıyor, içimiz kan ağlıyor; ancak bugün, birbirimizi suçlama günü değil. Kişiler, kurumlar hakkında istifhamlar oluşturmak da yanlış. Açıkçası ortada moral bozukluğuna sebebiyet veren böyle vahim bir manzara olunca kimi "hükümet istifa" diyerek hıncını siyasetten alıyor; kimi de Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt ve askerî erkânı suçlayan; en azından zan altında bırakan yayınlar yapıyor. İşte buna atf-ı cürüm derler. Bu psikoloji, insanları umutsuzluğa ve karamsarlığa sevk eder; terör örgütünün istediği tam da budur! Tersi de yaşanıyor maalesef. Bunca fecaat ortadayken hükümetin ya da Genelkurmay'ın halkla ilişkiler şirketi gibi çalışanlar da oluyor. Onlar için içine düştüğümüz durumdan ya asker kârlı çıkmalı ya da siviller. Böyle zamanlarda askeri karalamak da yanlış; faturayı hükümete kesmek de. Terör üzerinden 'PR' (halkla ilişkiler) çalışması yapılamaz. Adama sorarlar: "N'oluyor Allah aşkına? Yürekleri dağlayan manzaranın içinden kahraman(lar) ya da hain(ler) üretmek kimin işine gelir ve buna kimin hakkı vardır?" Terörle mücadele, parti menfaatlerinin ötesinde, kurum imaj çalışmalarının çok üstünde, kişileri kahramanlaştırmanın çok ilerisinde bir sorumluluk istiyor. Yüreğimiz kan ağlarken, hâlâ iç siyasetle uğraşanlar, toplum psikolojisinden yararlanıp toplum mühendisliği yapanlar; daha açıkçası kraldan çok kralcılık yaparak birilerinin gözüne girmek ya da hazır fırsat doğmuşken birilerini hırpalamak isteyenler bulunabilir. Ayıptır, günahtır. Terör, herkesin içinde bulunduğu büyük bir geminin haince delinmesini amaçlar. İçeriye oluk oluk su girerken, geminin direğine artistik resimler nakşetmek en hafif tabiriyle abesle iştigaldir. Terörün sonuçlarını psikolojik harbe alet etmek tarihî bir yanılgıdır; kimse bunun altından kalkamaz. Bugün kişi, kurum ve kuruluşların kenetlenme günü, birlik ve dirliğe erme günüdür; kendini göklere çıkarıp sorumluluğu başkasına yıkma günü değildir. EKREM DUMANLI - ZAMAN
<< Önceki Haber Terör nasıl biter? Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER