Köteği hak edenler
Fethullah Gülen Hocaefendi'nin 'Terör ve ıstırap' başlıklı konuşması birkaç tür tepki aldı.
PKK'nın sözcüsü konumundakiler beklendiği gibi bazı cümleleri cımbızlayarak ve onların da aslına sadık kalmadan
propaganda malzemesi olarak kullandı. Bunlar için yapılabilecek çok fazla şey yok maalesef. Anlamaya çalışanlar içinde ise metnin tamamına vâkıf olmadan, eleştiriler üzerinden fikir yürütmeye çalışanlar çıktı. Bir kısmı ise İslami literatüre yabancılığının etkisiyle yanlış limanlara demirledi. Mesela "Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir, tekdirden anlamayanın hakkı kötektir." ifadesine t
akılanlar oldu. Konuşmanın tamamını şöyle özetleyebiliriz: Bu çok ciddi bir sorun. Kafayı takacak kadar ıstırap duyup çözüme dönük projeler üretilmeli. Fikir üretenlerin
emek ve
zihin mesaisine saygı gösterilip dikkate alınmalı. Bölge
halkına şefkatle yaklaşılmalı, balyoz gibi tepelerine binmenin çözüm olmadığı, sadece kini büyüttüğü ortaya çıktı. Hem
ekonomik yatırımlar hem de
Kürtçe öğrenmenin önündeki engellerin kaldırılması hızlanmalı. Bütün bunlara rağmen hak arıyorum diye
terör yapanlara da fırsat verilmemeli.
Hocaefendi'nin Ziya Paşa'dan yaptığı alıntı, halk arasında çok yaygın. Bugüne kadar kullanıldığı hiçbir yerde herhalde 'bak bak kötekten bahsediyor' tepkisiyle karşılanmamıştır. Elinde silah olana, karakol basana ne denmesini bekliyordunuz ki? Bingöl'de çocuklarıyla alışverişe çıkmış annenin, kızının düğün hazırlığını yapan babanın hayatına kasteden canlı bombayı gönderenler köteği hak etmiyor mu? Bu insanlar neden ve nasıl bedenlerini bomba haline getirmeye ikna ediliyorlar, hesabını sormalı değil miyiz?
Kaldı ki Hocaefendi, kötekten neyi kastettiğini de konuşmanın akışında tavzih ediyor ve "Bir avuç eşkıyanın hakkından gelin, lokalize edin, kuşatın onları
toplum üzerindeki tesirlerini kırın, topluma
emniyet ve güven
vaat edin,
baskı altında dağa gitmelere meydan vermeyin." diyor.
Güvenlik tedbirleriyle gücü kırılmadan barışa yanaşmış ayrılıkçı bir
örgüt yok. Geçtiğimiz günlerde silah bırakan İspanya'daki ETA, çok özgürlükçü 1978 anayasasına rağmen teröre devam etti. Polisin, kendini
yenileme hızına vurduğu
darbe örgütün direncini bitirdi. Bizde de demokratik çözüme her yaklaştığımızda, sansasyonel terör eylemleriyle süreç baltalandı.
93 yılında 33 silahsız erin şehit edilmesinden tutun, Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nun toplanacağı gün Çukurca'da basılan karakol ve şehit edilen 24 askere kadar uzun bir liste yapabiliriz. 'Köteğe hayır' diyenlerin bu durumda teklif ettiği şey nedir? Bilebilsek keşke...
Eleştirilen bölümlerden biri ise dua kısmı. Hocaefendi, terörün yaraladığı insanlara sükûnet çağrısında bulunuyor. 'Tepelerine balyoz gibi inmenin çözüm olmadığını, sadece acıyı ve kini büyüttüğünü, yeni nesillerin tevarüs ettiği bu kinin bir milleti yutacak hale geldiğini' anlatıyor. Meseleyi daha ileri taşıyarak şunları söylüyor: "Herkesin çok dikkatli ve temkinli olması, kışkırtmalara gelmemesi ve hele 'mukabele-i bilmisil' kaide-i zalimânesine girmemesi lazımdır. Bağırıp çağırmalarla, 'Şehitler ölmez, vatan bölünmez' sloganlarıyla problem çözülmez. O fitne ve fesadın önüne geçilmesini isteyenler, tenkit ve tekliflerini yetkililere verecekleri sağlam metinler halindeki raporlarla ve bildirilerle masumca ifade edebilirler. Meselenin üzerine bağırıp çağırarak, yakıp yıkarak ve öldürerek değil, akıl, firaset ve şefkatle gidilmelidir." Hocaefendi, tam bu noktada dinin müntesiplerine sunduğu bir imkânı hatırlatıyor: Dua. Akan kan karşısında gerilime geçen insanlara, 'intikamı düşünmeyin, hatta sokakta slogan bile atmayın' dedikten sonra bir deşarj imkânı sunmak lazım. Hadislerde ifadesini bulan 'kötülüğü eliyle, diliyle düzeltmek hiç olmazsa kalpten karşı çıkmak' burada devreye giriyor. Önce
ıslah için dua, sonra ıslah olmak istemeyenler için Allah'a
havale edebilirsiniz deniliyor. Allah'a havale, o gerilimi düşürmenin en az hasarlı yoludur. Dindar toplumu tanımayanların ve hidayet-ıslah şartlı havale ile beddua farkını bilmeyenlerin yorumları burada hakikati ıskalıyor. İnsanların ne demesini bekliyordunuz: Silahınıza kuvvet, canlı bombanıza bereket mi?!.
Bülent Korucu - Zaman