Cizre'de yaşanan
faili meçhul cinayetlerden dolayı yargılanan
Albay Cemal Temizöz davasında son tanığın da geri çekilmesinin ardından gözler yeniden bu davaya çevrildi. Temizöz'ün Cizre'de görev yaptığı dönemde Cizre Belediye Başkanlığı yapan eski milletvekili
Haşim Haşimi, Temizöz'ün bir konseptin ürünü olarak Cizre'ye gönderildiğini söyledi. Sadece Temizöz değil,
bölgedeki diğer illerde yaşananların da ele alınması gerektiğini belirten Haşimi, “Temizöz döneminde yaşanan infazların sayısını kimse bilmez. Ortaya konulan rakamlar gerçekçi rakamlar değil.
Kayıp yakınları
baskı nedeniyl
e devletin kapısına gidemedi, göç etti ve unutmaya çalıştı” dedi. Haşimi o yılları
Radikal'e şöyle anlattı:
‘Hukuk rafa kaldırıldı'
Çiller ve Güreş'in ifadesi alınsın: Temizöz ile birlikte infazlar belli bir konseptin sonucu olarak gündeme geldi. DYP-SHP koalisyonu döneminde hukuk rafa kaldırıldı. Bu dönemin en tepesindeki iki aktör de dönemin Başbakan'ı
Tansu Çiller ve
Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş'tir. Dönemin karanlık ve faili meçhul diye bilinen birçok olayı ortaya çıkarması için bu iki kişiyi mahkemenin ifade vermeye çağırması lazım. Çünkü bu projelendirilmiş bir konseptti. Birimler oluşturulmuş ve bölgemizin birçok yerinde infazlar kayıplar, adam öldürmeler,
cinayetler gerçekleştirilmiş... Zaman içerisinde bu tavırlarını
batı bölgelerinde de sergilediler.
Kesin rakamlar belli değil: Aslında onlarca Temizöz vardı bölgede. O kadar cinayet ve faili meçhul cinayeti bir tek kişiye yüklemenin anlamı yok. Hakkâri'den Urfa'ya, değişik birimlerin infazlar yaptığı biliniyor. Dolayısıyla tek bir ağaca bakmak yanıltıcı olur. Ormanın hepsine bakmak lazım. Temizöz döneminde yaşanan infazların sayısını kimse bilmez.
Ortaya konulan rakamlar gerçekçi rakamlar değil. O dönemde kayıp yakınlarının hepsi baskı nedeniyle devletin kapısına gidemedi, göç etti, gittikleri yerde yeni bir düzen kurdu ve üzerinden yıllar geçti. Acılarını yüreklerine gömdüler. Onun için bahsedilen rakamlar kesin rakamlar değil. Çok daha fazlası var. Halen oğlunun, eşinin, kardeşinin nerede olduğunu bilmeyen yüzlerce insan var.
Suikaste maruz kaldım: Temizöz, 1994 yılında Cizre'ye geldi. İnsanlarla beşeri münasebeti olmayan, gergin, asabi, özel bir görevi olduğunu hissettiren bir kişiydi. O yılın sonlarına doğru birlikte yaşadığımız gerginlikler hariç, fazla bir temasımız olmadı. Siyaset, merkezi kurumlar gibi düşünmek zorunda değil. Biz
Kürt sorunu ile ilgili süreci doğru okuduk ve çözüm olmazsa daha da büyüyeceğini ortaya koyduk. Ama bu düşüncelerimiz bazı kesimleri rahatsız ediyordu. Düşünebiliyor musunuz bir belediye başkanı olarak bana
İçişleri Bakanlığı, Bölge valiliği, Cizre Kaymakamlığı'nca bir
belge gönderildi ve siyasi konuşma yapmam yasaklandı. Özellikle belediye başkanlığımın son iki yılında onlarca kez suikaste maruz kaldım. O dönem Temizöz ve ekibi görevliydi.
‘Uygar kapı' kapandı
Baskıyla
seçim dışında kaldım: Oğlu kaybolan, işkence gören herkes bana gelirdi. Ben bu sorunları mülki amirlere götürürüm. Temizöz öncesi görevliler de askerdi ama son derece uygar bir ilişkimiz vardı. Temizöz ile bu kapı kapandı. Önyargılı olarak bölge insanını tehlikeli gören diyaloğa kapalı bir insandı. Özellikle seçimler ile ilgili ciddi tartışmalarımız oldu. Benim 1994 yerel seçimlerine girmemi istemiyordu. O konuda
Selçuk Yarbay ismindeki bir kişinin ciddi baskı, tehdit ve suikast girişimleri nedeniyle seçim dışında kaldım. Açık bir şekilde baskı gördüm.
1994 Nevruzu'nu Temizöz ve devlet kutlamak istedi. Ben seçimlerden çekilmiştim ama halen seçim yapılmadı. Belediyeye gelen askerler ‘biz seni Nevruz'a götürmek zorundayız zorluk çıkarma' dediler. Bana bir yazılı metin verdiler ve okumamı istediler. Ben de onun yerine kendi konuşmamı yaptım. Bu olay ciddi bir gerginliğe sebep oldu. Daha sonraki dönem ciddi sıkıntılarla karşı karşıya kaldım Cizre'de ve Türkiye'den yurtdışına çıktım. Sevenlerim, akrabalarım, dostlarım vardı. Onların zarar görmesini istemedim.
‘Biz söylemiştik'
Siyaset belgeledi ama dikkate alınmadı: TBMM'de göçü araştırırken, raporumuzda devletin birçok resmi kurumumuzda birçok kişinin çeteleşerek illerde birçok pozisyona girdiğini bir gözlem olarak belirlemiştik. Önlem alınmadığı takdirde önümüzdeki yıllarda,
ülke geleceğine zarar verebileceğini açık bir şekilde ortaya koşmuştuk. Eğer bizim çalışmalarımız sonucu ortaya çıkan o
komisyon raporu hem
siyaset, hem devlet tarafından
kale alınsaydı, belki de tahribatın boyutu bu kadar yüksek olmaz, belki de bir çok kurum bu kadar yıpranmazdı.
Burada Meclis'in bazı komisyonları önemli görevlerde bulunuyor, raporlarını gündeme getiriyor ilgili siyasi bürokratik kurumlara sunuyor. Ama bu çalışmalarımız
bürokrasi tarafından dikkate alınmadı.
RADİKAL