Dershanelerin kapatılmasıyla ilgili tehlike gündemi sarsmaya devam ederken, bir çok yerde Hizmet Hareketi aleyhine karalama kampanyaları yapılmaya devam diyor. Çeşitli gazetelerin haber üslubunu değerlendiren Arslan, kendisini İslamcı olarak niteleyen bazı yayın organlarının Hizmet'e karşı 'düşene bir tekme de ben vurayım, bir hakaret de ben kondurayım' yarışı içine girdiklerini söyledi.
Hükümetin ve bazı gazetecilerin, dershanelerin kapatılması konusunda neden bu kadar ısrarcı olduğu sorusunu da soran Arslan, iştah ve ısrarın İslami kesimlerin tamamında tedirginlik oluşturduğunu ifade etti. Arslan, başka bir cemaate gönül vermiş yakın bir arkadaşının ise şu hazin ifadeyi kullandığını vurguladı: " Bugün devletin lisesine alternatif diye Cemaat'in dershanesini kapatan, yarın devletin kreşine alternatif diye bizim sübyan mekteplerini de kapatır."
***
Dershane tartışmalarının alevlendiği günlerde Filistin'deydim. Dolayısıyla konunun medyaya yansımasını yeterince takip edemedim.
Dönüşte gazetelerde 'kim ne yazmış' diye baktığımda Camia daha doğrusu Hizmet Hareketi'ne karşı birkaç gazetede kullanılan ağır dil dikkatimi çekti.
Özellikle de Akit Gazetesi'nin.
Hizmet ve Hizmet'in kurumları elbette ki eleştirilebilir.
Ama Akit'in bir haftalık yayınlarının fotoğrafı bu değil. 'Bir şeyin intikamını alır gibi' ya da 'hakaret etmek için fırsat kollar gibi' ne var ne yoksa dökmüşler bir haftada.
Nerede 'yeminli bir Hizmet karşıtı' varsa bulup konuşturulmuş.
Gazetenin Yayın Yönetmeni Hasan Karakaya, hakaret çizgisini çoktan aşmış ve maalesef başka bir çizgiye geçmiş.
Hasan Karakaya'nın ABD'de bulunduğu sırada bir gazeteci grubuyla Hocaefendi'yi ziyaret ettiğini biliyorum.
Kendisi oradaki mütevazı yaşam koşullarını bizatihi gördü.
Orada onlarca saygı cümlesi kuran, hatta ziyarette 'duygulanıp gözlerinin dolduğunu söyleyen birinin şimdi böylesine ağır hakaretler yazmasını anlayamıyorum.
Tabii Akit'i ele alırken Karakaya'yı değil Karahasanoğlu kardeşleri baz almak gerekiyor. Öteden beri 'Mustafa Karahasanoğlu'nun düşüncelerini anlamak istiyorsan Ali Karahasanoğlu'nu oku' denir.
Okudum ve aynı ağır cümleleri orada gördüm.
DERSHANE HİZMET YOLU
'Müslüman'a müşfik olmak gerektiği şiarını okuduğum bir gazete'den, bir Müslüman camiaya karşı böylesine hakaretamiz cümleler duymak gerçekten yaralayıcı.
Mustafa Bey, Milli Görüş Hareketi'nden ayrılıp yayıncılık yoluyla İslam'a hizmet etmeyi seçmiş. İyi de etmiş.
Kişiler hizmet yolunu kendileri seçmekte özgür olmalı. Camialar da hizmet yolunu seçmekte özgür olmalı.
Beğenin ya da beğenmeyin Hizmet, dershaneciliği bir hizmet yolu olarak seçmiş. Bu dershanelerde okuyan çocuklara müspet ilimler öğretilirken, maneviyat adına hizmetler de yapılmış.
Hizmet bunun devam etmesini istiyor. Hükümet ise dershaneleri kapatmak istiyor.
Hizmet, sokağa dökülmeden, anarşi yapmadan, hakaret etmeden, başkaldırmadan, sadece ve sadece haber ve yorum yaparak bu işe karşı çıkıyor.
Bu da insani ve demokratik bir haktır.
Hizmet'in hizmet etme yönteminin önünün kapanmaması için haber ve yorum yoluyla çabalamasına "İsrail uşaklığı" demek/dedirtmek Karahasanoğulları'na yakışıyorsa ben bir şey demeyeceğim.
"Otoriteye başkaldırma" mevzusundan İHH Başkanı'nı sürmanşete çekip Hizmet'e yüklendiler önceki gün.
Hizmet dershane konusunda otoriteye başkaldırmıyor ki.
Sadece bunun yanlış olduğunu gücünün yettiğince anlatıyor. Dershaneler yasaklanır ve buna başkaldırılırsa, bu otoriteye başkaldırı olur.
"HİZMET AYLAR ÖNCE DERSHANELERİ DEVREDELİM DEDİ"
Daha birkaç gün önce Filistin'de idim.
Orada yapılanları da bizzat gördüm. Mesela Akit, Taraf Gazetesi'ni de İsrail uşaklığıyla suçluyor. Ama Taraf Gazetesi bizzat Akit'in matbaasında basılıyor. Şimdi Akit İsrail uşaklarına hizmet mi ediyor yani?
Ya da Sol gazetesi Akit'te basılıyor diye Akit 'Gezici' mi oluyor? Böyle bir yaftacı mantık hakikaten yakışmıyor.
Akit'in bir diğer eleştirisi de "28 Şubat'ta darbecilere 'İsterseniz okulları devredelim' diyenler şimdi dershanelerin kapatılmasına niye feveran ediyor" şeklinde.
Hizmet için önemli olan Anadolu insanının emeği olan bu kurumların açık kalması.
Hizmet bunu başaramazsa emanetin hakkını verememiş olurdu.
Hizmet, darbecilere karşı o hamleyi yaptı ve Anadolu insanının emeği kurumları açık tuttu. O kurumlar hizmetlerine devam edebildiler böylece.
Hizmetin şimdi yapmaya çalıştığı da bu.
Ama Akit "devredelim" mevzusunun üstüne o kadar gitti ki, sonunda Hizmet'in aslında bunu hem Cumhurbaşkanı'na hem de aracılarla Başbakan'a teklif ettiğini Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı açıklamak durumunda kaldı.
Aylar önce olan bu teklifi Hizmet hiç gündeme getirmemişti.
Çünkü bu 28 Şubatçılar'la AK Parti'yi aynı kefeye koymak gibi algılanabilirdi. Demokrasi mücadelesine hepimizin şahit olduğu AK Parti'ye çok büyük haksızlık olurdu.
Hizmet kuşkusuz Anadolu insanının kurumlarını açık tutabilmek için yaptı bu teklifi Gül ve Erdoğan'a.
Anadolu insanının kurup yükselttiği bu kurumların kapatılmasını Akit neden bu kadar iştahla ister?
Ve hükümet neden kapatmak için bu kadar ısrar eder?
Oysaki bu iştah ve ısrar İslami kesimlerin tamamında tedirginlik oluşturuyor. Geçenlerde konuştuğum başka bir cemaate gönül vermiş yakınım şöyle dedi: "Bugün devletin lisesine alternatif diye Cemaat'in dershanesini kapatan, yarın devletin kreşine alternatif diye bizim sübyan mekteplerini kapatır."
Üzülerek söylemeliyim ki:
İslami yelpazenin hemen bütün kesimlerinde, 'Milli Görüş dışında kimseye hayat hakkı tanınmamaya başlandığına' ilişkin kanaat oluşmaya başladı. Azıcık ters düşen ya da oy vermeyenin kamu gücüyle perişan edilmesi hak mı?
Yapılması gereken birbirimizin hizmet kanallarının önünü açmak olmalıydı.
Hangimizin yoluna çakıl düşse diğeri bunu engel bilip kaldırmaya koşmalı. Hizmetin yolunun daraltılmasına seviniyor görüntüsü vermek, bir tekme de ben atayım, bir hakaret de ben kondurayım yarışı hazin...
Allah sonumuzu hayreylesin...