Amerikan basınına yön veren, gazeteleri hala yayınlanmaya devam eden dev bir medya imparatorluğu kurmayı başarmış bir insandı.
San Francisco Examiner'ın patronuydu ama adını
New York Morning Journal'ın sahibi olarak tarihe geçirdi.
Pulitzer'le olan
tiraj rekabeti sırasında
İspanya Savaşı olarak bilinen olayı
tahrik etmesiyle tarihe geçti.
Küba'da görev yapan muhabiri Frederic Remington'a geçtiği iddia edilen şu telgrafı çok ünlüdür:
"Lütfen orada kalın. Siz fotoğrafları sağlayın, ben savaşı sağlarım."
Dediğini de yaptı, İspanyolAmerikan Savaşı 1898'de Amerika'nın yayılmacı politikaları ve sansasyonel gazetecilik sayesinde çıktı.
Türkiye'de de yakın geçmişte bunun örneklerine rastladık.
6-7
Eylül olayları Atatürk'ün Selanik'teki evine
bomba atıldığı iddiasıyla başlamış ve tarihimize kara bir leke olarak geçmişti.
Kamuoyunun gergin olduğu, öfkesini boşaltacak bir
hedef aradığı dönemlerde günümüzün deyimiyle medyanın tavrı önem kazanıyor.
Gazeteler, televizyonlar halkı galeyana getirici sorumsuz yayınlar yapıp halkı birbirine de düşürebilir, sorumlu yayıncılık da yapabilir.
Bu bir
tercih meselesidir.
Ama bir de hem ülkenize, hem tarihe karşı sorumluluğunuz vardır.
Hearst tarihe savaş kışkırtıcısı bir yayıncı olarak geçti.
Hayatı filmlere konu oldu ama sonuçta tüm dünya rakibini "Pulitzer Ödülleri" ile tanırken, onu İspanyolAmerikan Savaşı'ndaki yayınlarıyla anar oldu.
Türkiye olarak kritik bir dönemeçten geçiyoruz.
Herkes
terör sorunundan yararlanıp bir
hesap görme peşinde koşuyor gibi...
Elbette teröre, şiddete "Dur" diyeceğiz.
Komşu ülkelerin topraklarımıza, askerlerimize yönelik saldırılar için bir üs olarak kullanılmasına karşı çıkıp gereğini yapacağız.
Ama hepimizin birer William Hearst olmasına gerek yok açıkçası.
ERGUN BABAHAN - SABAH GENEL YAYIN YÖNETMENİ