Anayasa paketinin Meclis’e getirilmesini önleyemeyen CHP lideri Baykal, Cumhurbaşkanı’nı hedef aldı: Buna ‘dur kardeşim’ diyecek bir otorite lâzım. AKP için “tartışmalı bir parti” ifadesini kullanan Baykal, Anayasa paketi tartışmalarında faturayı Cumhurbaşkanı Gül’e keserek, “AKP’nin bir siyasi uzantısı konumunda tavır takınıyor” dedi. HaberTürk televizyonunun canlı yayınına katılan Baykal, gündemdeki konulara ilişkin soruları yanıtladı. Bazı AKP sözcülerinin CHP’den “Değişiklik paketini Anayasa Mahkemesi’ne götürmeyeceğinize söz verin” yönünde taleplerde bulunduğunu belirten Baykal, “CHP’ye ‘Değişikliği Anayasa Mahkemesi’ne götürmeyin’ demek ‘Bizim yapmaya niyetlendiğimiz değişikliğin Anayasa’ya aykırı olduğunu biliyoruz. Yapacağımız iş Anayasa’ya, hukuka aykırıdır. Ama ne olur bunu siz Anayasa Mahkemesi’ne götürmeyin de bu hukuksuzluğu hayata geçirelim’ teklifidir” diye konuştu. ‘Bu Anayasa’yı reddediyoruz’ Değişikliğin TBMM’den geçmesi durumunda Anayasa Mahkemesi’ne götürebilmek için 110 imzayı bulmanın mümkün olup olmayacağı yönündeki bir soru üzerine Baykal, “Bulunabilir, niye bulunmasın? Milletvekillerinin bu konudaki sağduyusuna güveniyorum. Herhangi bir sorun görmüyorum” dedi. CHP olarak pakete karşı olduklarını yineleyen Baykal şöyle devam etti: “Ortada bir Anayasa var. Bu Anayasa’ya sen saygı göstereceksin. Sen bu Anayasa’ya saygı göstermezsen, Anayasa’yı ihlal etme hakkını kendinde görürsen, yarın getirdiğin ve bizim karşı çıktığımız anayasa değişikliği eğer kabul edilirse o zaman birtakım insanlar da çıkar der ki, “bu bizim değişikliğimiz değil, bu bunların değişikliği, bunlar bizi bağlamaz.” Onlara da böyle söyleme hakkını veriyor musun? Eğer sen kendinde bu hakkı görüyorsan doğal olarak başkalarının da senin getirdiğin anayasa uygulamalarını reddetme hakkını kabul edeceksin. Böylece sen anarşiye davetiye çıkarmış olmuyor musun?” Çankaya’ya ağır eleştiri Cumhurbaşkanı Gül’ün, Anayasa değişikliği sürecinde gerektiği şekilde devreye girmediğini ifade eden Baykal, şöyle konuştu: “Cumhurbaşkanı seçimi sırasında yapılmış olan bir temel hata var. Yani Sayın Gül’ün kişiliği, beşeri ilişkileri, bizlerle münasebetleri bir yana, o ayrı bir konu. Ama Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı bir siyasi partinin, üstelik tartışmalı bir siyasi partinin, yani Anayasa karşısında durumu ikircikli, netleşmemiş bir siyasi partinin üç kişilik çekirdek ekibinden birisi Cumhurbaşkanı olarak görevlendirilirse, işte böyle sıkıntılarla karşı karşıya kalırız. Türkiye krize girdiği zaman ülkenin tümünü kucaklayacak bir ses Cumhurbaşkanlığı’ndan çıkamaz. Çıksa da etkili olmaz. Yani Cumhurbaşkanlığı Türkiye’nin bir fren mekanizmasıdır. Bir frene her hareket halindeki makinenin, insanın dur diyecek mekanizmalara ihtiyacı vardır. AKP’nin siyasi uzantısı gibi Türkiye’de almış başını gidiyor hükümet. Ne Anayasa dinliyor, ne hukuk dinliyor, ne sağduyu dinliyor. Almış başını gidiyor. Bu açık gerçek. Buna “dur kardeşim, ağır ol, sakin ol, bu uygun değil” diyecek bir otorite lazım değil mi Türkiye’de? Şimdi yok o otorite. O otorite yok. O nedenle iş halka düşüyor şimdi. Halbuki halk böyle her krizde devreye girmek zorunda olmamalı. Halk görevlendirecek. Kimisini Cumhurbaşkanı diye görevlendirecek, kimisini Başbakan diye görevlendirecek, kimisini muhalefet diye görevlendirecek. Meclis olacak, mahkemeler olacak. Sistem uyum içinde çalışacak. Şimdi böyle bir şey yok. Bu tahrip ediliyor. Tahrip edildi, şimdi daha da tahrip edilmek isteniyor. Bu getirilen anayasa değişikliği de Türkiye’nin bu hassas mekanizmalarını böyle dengelerini allak bullak etmeye yönelik karakuşi bir yaklaşım. Yani Cumhurbaşkanlığı da maalesef bu süreç karşısında kendisine düşen, bizim beklediğimiz ve eğer inisiyatif alırsa üzerimize düşeni fazlasıyla yapacağımızı söylediğimiz hamleler karşısında bile umursamaz, aldırmaz, onları yok sayan AKP’nin bir siyasi uzantısı konumunda tavır takınıyor.” TARAF