- Avukat Ergin Cinmen: Önce Anayasa Mahkemesi’nden sonra da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden geri döner. Bu karar çok açıktır.
- Avukat Fikret İlkiz: Herkesin kamuoyunda tartıştığı konu ya da bilgi herhangi bir şekilde suç ya da sır değildir.
- Avukat Veysel Ok: Taraf ’a yapılan bu suçlamalara savcılığın takipsizlik vereceğine inanıyorum.
- ESKİ AİHM Yargıcı Rıza Türmen: Taraf ’a dava açılırsa konu AİHM'ye gider ve oradan Taraf lehine bir karar çıkar.
Başbakanlık, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) ve Milli Güvenlik Kurulu’nun (MGK), Taraf hakkında suç duyurusunda bulunmasına hukukçular tepki gösterdi. Taraf hakkında, 2004 yılında yapılan MGK toplantısında alınan kararlar ve "Gülen Cemaati"ne yönelik fişlemelere ilişkin haberleri dolayısıyla TCK’nın 327, 328, 329 ve 336. maddelerinde yazılı olan “Devlet güvenliğine ilişkin belgeleri temin etme”, “Siyasal veya askerî casusluk”, “Devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin bilgileri açıklama ve “Yasaklanan bilgileri açıklama” gerekçesiyle soruşturma başlatıldı. Bu duruma tepki gösteren hukukçular, “Gazetecinin görevi eline geçen belgeyi yayımlamaktır. Türk Ceza Kanunu’na göre görevini yapan kişinin fiili suç teşkil etmez” dedi.
İşte hukukçuların konu hakkındaki görüşleri:
Avukat Ergin Cinmen: "Türk Ceza Kanunu’na göre görevini yapan kişinin fiili suç teşkil etmez. Bir gazetecinin görevi, eline geçen belgeyi yayımlamaktır. Bu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin birçok kararına göre de böyledir. Gazetecinin görevi budur. Gizli belgeyle ilgili hukuki sorun yaşanıyorsa bu sorun, gizli belgeyi üreten kurumu ilgilendirir. Yani hangi kişi, hangi faaliyetiyle, hangi ihmal veya kasıtla söz konusu gizli belgeyi dışarıya çıkarmıştır ve başkasına vermiştir? O kişi ya da kişilerin hukuki sorumluluğu vardır ama bir gazetecinin eline geçen böylesi bir belgeyi yayımlaması asla suç teşkil eden bir fiil değildir ve olmaz. Gazeteci, bu belgeyi devlet sırrı olup olmadığına bakmadan yayımlar. Hukuk bunu böyle söylüyor. Bunun aksi yönde verilecek bir hüküm, önce Anayasa Mahkemesi’nden sonra da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden geri döner. Bu karar çok açıktır."
Avukat Fikret İlkiz: Milli Güvenlik Kurulu’nda tartışılan ya da herkesin kamuoyunda tartıştığı konu ya da bilgi herhangi bir şekilde suç ya da sır değildir. Bu, ister MGK belgesi isterse başka bir bilgi olsun. 326. madde “Devletin güvenliğine veya iç ve dış siyasal yararlarına ilişkin belge veya vesikaları kısmen ya da tamamen yok eden...” diye başlar. Yani aslında bu bölümün başlangıcı devlet güvenliği ile ilgilidir. Yani Türk Ceza Kanunu’nun bu bölümü devlet güvenliğini ilgilendiren bir konudur. Ayrıca MGK’da alınan kararlar zaten kamuoyuna açıklanan ve tartışılan konularla ilgilidir. Dolayısıyla bunlar sır niteliğinde değildir. Bu soruşturma sonucunda takipsizlik kararı verilmesi gerekir. Gazetecinin görevi eline geçen belgeyi yayımlamaktır.
Avukat Veysel Ok: Toplumun bir kesimini dinî ya da kültürel kodlar üzerinden fişleyerek o grubun gücünü yok etmek amacıyla yapılacak bir müdahale hem Türk Ceza Kanunu’na hem Anayasa’ya göre suçtur. AİHM’e de aykırı bir durumdur. Taraf gazetesinin yayımladığı MGK belgesine imza atanların bu suçu işledikleri görülüyor. Suç olan bir şeyin gizliliği de olmaz. Dolayısıyla MGK belgesi devletin gizli belgesi sayılamaz. Bunu yayımlamak suç değildir. Suç duyurusunda bulunulan diğer madde ise “Devletin güvenliğini tehlikeye sokacak belgeleri yayımlamak.” Yayımlanmış belgenin devletin güvenliğini tehlikeye düşürdüğünün somut olarak tespit edilmesi lazım.
Taraf ’ın yayımladığı belge, devletin güvenliğini tehlikeye düşürmüyor. Aksine suç olan bir şeyi deşifre ettiği için devletin güvenliğini temin ediyor. Bu yüzden suç tanımına uymuyor. Ayrıca bu belge Hurşit Tolon’un evinde bulunmuş, aleniyet kazanmış. Aleniyet kazanan belgeyi yayımlamak da suç değil. Sonuç olarak Taraf gazetesinin buna benzer daha önce Aktütün Davası vardı. Ben, Taraf’ın avukatı olarak bu tür davaları takip ettim. Aktütün’e olan saldırının daha önce ihbar edildiğine dair gizli bir belge yayımlamıştık. Bu belgenin de devletin güvenliğini tehlikeye sokacak bir belge olduğu iddia ediliyordu. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandık.
İkinci olarak Genelkurmay bünyesindeki GES Komutanlığı’nın dolmuşa koyduğu dinleme cihazıyla sivil vatandaşları dinlediğinin haberleştirilmesinin ardından da aynı maddeden yargılanmıştık. İkisinden de beraat aldık. Bu kararlar şimdiki suçlama için emsal teşkil ediyor. Dolayısıyla Taraf ’a yapılan bu suçlamalara savcılığın takipsizlik vereceğine inanıyorum.
ESKİ AİHM Yargıcı Rıza Türmen: Taraf gazetesi hakkında açılan soruşturmayı değerlendiren CHP İzmir Milletvekili ve eski AİHM yargıcı Rıza Türmen, “MGK kararlarının gizliliği zaman geçtikçe ortadan kalkıyor. Bu karar alındığı zaman gizli olabilir. Ama aradan 9 yıl geçmiş, bunun devlet güvenliği bakımından bir önemi kalmamış” dedi.
Kamuoyunu ilgilendiren bir konuda haber yapmayan gazetecinin gazeteciliği ihlal etmiş olacağını belirten Türmen, fişleme yapmanın nitelikli suç kapsamına girdiğini de belirtti. Türmen, konu hakkında şunları dile getirdi:
“İşin bir de fişleme boyutu var. O, özel hayatla ilgili bir durum. Suç işlendiği şüphesiyle hâkim kararı olmadan fişlemeler yapılması tabii ki özel hayata bir müdahaledir. Ve keyfidir. Bunu kim yaptı. Fişleme oluyor bir de bunlar yıllarca saklanıyor. Tabii ki özel hayata bir müdahale vardır. Tabii ki fişleme nitelikli suça girer. Bir de kamu görevlisi yapıyorsa büsbütün ciddi bir şey, nitelikli suç oradan çıkıyor zaten.”
Eğer Taraf ’a dava açılırsa konunun Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) gideceğini ve oradan Taraf lehine bir karar çıkacağını vurgulayan Türmen’in konu hakkındaki diğer ifadeleri şöyle:
“Gazeteci bunu ele geçirmişse ve bu kamuoyunu ilgilendiren bir şeyse, O zaman tabii bu basın özgürlüğü kapsamına girer. MGK kararlarının gizliliği zaman geçtikçe ortadan kalkıyor. O karar alındığı sırada gizli olabilir ama aradan onca yıl geçmiş. Aradan 9 yıl geçtikten sonra hele bununla ilgili bazı davalar görülüyorsa kamuoyu bununla bu kadar ilgiliyse, devlet güvenliği bakımından artık bir önemi kalmamış. Yani bununla devletin güvenliğini ihlal etmiyorsunuz. Kamu güvenliğini, devlet güvenliği nedeniyle, sınırlamayı 9 yıl sonra sürdürmek aslında kamuyu ilgilendiren bir konuda kamunun bilgi alma hakkını ortadan kaldırmak oluyor.
İşin bir de fişleme boyutu var. O özel hayatla ilgili bir durum. Suç işlendiği şüphesiyle hâkim kararı olmadan fişlemeler yapılması özel hayata müdahaledir ve keyfidir. Fişleme nitelikli suça girer. Bir de bunu kamu görevlisi yapıyorsa büsbütün ciddi bir şey, nitelikli suç oradan çıkıyor zaten.
Kamuoyunu bu kadar çok ilgilendiren bir konuda gazetecinin bunu açıklamaması kendi gazetecilik görevini ihlali, kamuoyunun bilgi alma hakkının ihlali olur.
Bugün bu bilgilerin açıklanmasında basın özgürlüğü tarafı ağır basıyor. Bana sorarsanız bu dava AİHM’e giderse Mahkeme de basın özgürlüğü tarafına ağırlık verecektir. Bunun basın özgürlüğü kapsamına girdiğini söyleyecektir."