Dağlıca baskınından sonra
Türkiye bir yol ayrımına gelmişti. Ya savaşa yönelecekti ya da ortak akılla hareket edip barışa. Biz bu yolu seçtik. Dağlıca belki Türk-
Kürt savaşı çıkarmak için yapılmıştı.”Bu sözler
Dışişleri Bakanı
Ahmet Davutoğlu tarafından
Kuzey Irak’ta Mesut Barzani’yle yapılan görüşme sonrası dile getirildi. Dışişlerinin en yetkili ismi demokratik açılımın dönüm noktası olarak “Dağlıca” baskınına işaret etti.
Peki Dağlıca baskınının perde arkasında neler yaşandı?
Genelkurmay Başkanlığı Kuzey Irak’a girme kararını nerede aldı?
Hükümeti Irak’a girme fikrinden kim, neden vazgeçirdi? Kuzey Irak’a girilmesiyle Türkiye’de planlanan oyunun perde arkasını yansıtan istihbarat raporlarında neler vardı?
Ergenekoncular bu işin neresindeydi?
Başbakan R.
Tayyip Erdoğan, Amerika’ya hangi dosyalarla gitti? Bu dizi Dağlıca baskını sonrası
Ankara’da yaşananlara ve bir dönemin kritik virajına ışık tutacak.
Türkiye Dağlıca baskını haberini Cumhurbaşkanı halkın seçmesiyle ilgili referanduma gittiği 21
Ekim 2007 Pazar günü sabah saatlerinde öğrendi. Haberi ilk kez kamuoyuna duyuran isim hürriyet.com.tr internet sitesinde Saygı Öztürk’tü. Öztürk’ün haberine göre saldırı Dağlıca Taburuna yapılmamış, yoldan geçen askeri bir
konvoya düzenlenmişti. Dağlıca’dan Yeşiltaş’a sevkiyat yapan 10-12 araçlık
askeri konvoy, Avaşin Köprüsü üzerinde saldırıya uğramış, saldırıda 12 asker şehit olmuş, 16 asker yaralanmış, 13 asker de kaybolmuştu.
Kamuoyu sandığa giderken aldığı bu haberin şokunu üzerinden atamamışken, gün boyu
Genelkurmay Başkanlığı’ndan ve yetkililerden açıklama bekledi.
Saldırıdan sonra sessizliğe bürünen karargahtan ilk açıklama olayın üzerinden yaklaşık 15 saat sonra geldi. Genelkurmay Başkanlığı, saldırının konvoya değil, tabura düzenlendiğini geldiklerini açıkladı. Açıklamada kayıp
asker sayısı hakkında ise herhangi bir bilgi verilmedi.
Tüm Türkiye olup bitenleri yayın akışlarını kesen televizyon ekranlarından izlerken, bu kez 8 askerin kayıp olduğu son dakika gelişmesi olarak duyuruldu.
Kiev’de ABD
Savunma Bakanı Robert Gates ile görüşen
Milli Savunma Bakanı Vecdi
Gönül ise bu haberi yalanladı. PKK’nın elinde
Türk askeri olmadığını açıkladı.
Savaş tamtamları çalıyor
Saldırının üzerinden çok geçmemişti ki medyada savaş tamtamları çalmaya başladı. Dağlıca baskınından 4 gün önce meclisten 19 red oyuna karşılık, 507 oyla geçen “
Tezkere” hatırlatılarak, Türkiye’nin biran önce Kuzey Irak’a girmesi gerektiği seslendiriliyordu.
Medya savaş senaryolarını hazırlamış, haritaları yazı işleri masasına yaymıştı. Medyaya özellikle de Doğan grubuna bakılırsa, sınırda askeri yığınak yapılmış, Irak’ın kuzeyine girilmesine ramak kalmış, hatta bordo bereliler sınırı geçmişti.
Gazetelerde “Bir
Millet Ayakta” başlığıyla, Türkiye’nin
teröre karşı tek yürek olduğu, Gümüşhane’den Edirne’ye, tüm Türkiye’nin işini, okulunu bırakarak meydanlara koştuğu, meydanların hükümete sınır dışı
operasyon için “Daha ne duruyorsunuz” dediğini manşetlerden okuyucuya duyuruldu.
Tahrik eden yayınlar
Fatih Çekirge ise 22 Ekim 2007 tarihinde
Hürriyet internet sitesinde yazdığı yazıyla “
Sınır ötesi resmen başladı” diyecekti. “12 şehit haberi geldikten sonra. Ankara’ya düşen soru şu:
- Sınır ötesi harekat ne zaman olur? Dün bu konuyu bir komutanla konuştum... Açık sözü şu oldu:
- Sınır ötesine geçmek artık bir detaydır. Bu harekat resmen başlamıştır. Türkiye Irak’ın kuzeyinde büyük bir savaşın içine girmiştir. Sınırın önemi artık yoktur. Haritalar artık buna göre açılmıştır...
Evet, gelinen nokta bu... Evet bu basit bir terör olayı değildir. Bu bir savaştır. V
e devlet de kararlılığını cenaze törenlerinde değil, savaş alanında gösterir...”
Medyada dört koldan savaş senaryoları yazılıp, “Ne duruyorsunuz. Kuzey Irak’a biran önce girelim” sesleri yükselirken, daha sonra Ergenekon operasyonunda
sanık olacak isimler de boş durmuyor, tüm Türkiye’yi
eylem yapmaya çağırıyordu. Ankara
Ticaret Odası (ATO) Başkanı
Sinan Aygün, Dağlıca baskınındaki saldırıyı
protesto etmek amacıyla 12 şehit için 12 gün boyunca 1 dakikalık “ışık
kapatma eylemi” yapılması çağrısında bulundu. Aynı gün Aygün eylemin startını Hurşit
Tolon’la birlikte verdi.
Tolon ve Aygün’den
kampanya
Aygün ve Tolon imzalı protesto eylemi yapılırken, Ankara kulislerinde ise
Susurluk sürecinde yaşanan bir planın benzerinin yeniden devreye sokulduğu kulaktan kulağa fısıldanıyordu. Susurluk kazasının ardından da çetelere karşı “Bir dakika karanlık eylemleri” başlatılmış ancak eylem kısa süre sonra
hedefinden saparak Refahyol hükümetini devirmeye yönelik eylem haline gelmişti. İddiaya göre Aygün ve Tolon aynı taktiği izleyecek, AKP’yi hedef alacaklardı.
Türk basını başta olmak üzere Ergenekoncuların savaş tamtamları çalması, Barzani’nin “Türkiye Kuzey Irak’a girerse karşılık veririz açıklaması” çok geçmeden sokağa yansıdı. Türkiye’nin her yerinde başlayan protesto gösterilerinde, Irak’a ‘hemen girilmesi’ isteniyordu. Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül, Barzani’nin açıklamalarına sert bir
yanıt verdi: “Benim muhataplarım bellidir. Irak terör örgütüne karşı üzerine düşeni yapmazsa Türkiye hakkı olan şeyi yapmakta kararlıdır. Terörün asıl hedefi aramızdaki kardeşlik duygusunu baltalamaktır. Buna izin vermemeliyiz.”
Köşk’te
güvenlik zirvesi
Saldırının ardından Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün başkanlığında
Çankaya Köşkü’nde teröre karşı
Güvenlik Zirvesi toplantısı yapıldı. Toplantı’ya Başbakan Tayyip Erdoğan,
Kuvvet Komutanları ilgili bakanlar,
MİT Müsteşarı ve Emniyet Genel Müdürü katıldı. Zirvenin ardından yapılan yazılı açıklamada özetle “Terör örgütünün bu
hain saldırılarla toplumumuzun birlik ve beraberliğini bozmak amacı güttüğü aşikardır. Buna karşılık halkımızın haklı tepkisini gösterirken, kardeşlik duygularına zarar verecek davranışlardan kaçınmalıdır” denildi. Cumhurbaşkanı Gül, bir gün sonra bu kez tüm siyasi parti liderleriyle Köşkte ayrı ayrı buluştu.
Ahmet Türk devrede
DTP Grup Başkanı Ahmet Türk Cumhurbaşkanı Gül’le yaptığı görüşmenin ardından partisinin genel merkezinde düzenlediği basın toplantısına “yaşamını yitiren tüm evlatlarımıza Tanrı’dan rahmet, ailelerine
başsağlığı diliyorum” diyerek başladı. Türk, gerginliğin ve kaosun Türklere ve Kürtlere pahalıya patlayacağını herkesin bilmesi gerektiğini belirterek “Bin yıldır birlikte yaşamış olan halklarımızın sevgiyle kucaklaşabileceği bir ortamı hazırlamak için hepimize önemli görevler düşüyor” dedi.
Türkiye PKK’dan öğrendi
Türkiye baskının şokunu üzerinden atamamışken, kayıp asker belirsizliği kamuoyunu iyice gerdi. Kamuoyu bu belirsizliği giderecek açıklama beklerken, Türkiye, PKK’nın elinde 8 askerinin olduğunu Genelkurmay Başkanlığı’ndan değil, PKK’ya yakınlığıyla bilinen internet sitelerinden öğrendi.
Başbakan Recep
Tayip Erdoğan da ABD
Dışişleri Bakanı Rice’ın kendisini arayarak Türkiye’nin operasyon yapmaması için birkaç gün süre istediğini açıkladı: “Birileri istiyor diye
olağanüstü hal ilan edemeyiz. Talabani’nin açıklamaları bizi tatmin etmiyor. Medyada yapılan yayınlar toplumsal psikolojiyi olumsuz etkiliyor. Sınır ötesi için çıkarılan tezkere bugünler için çıkarıldı. Gereken adım neyse atarız.”
ABD’den sert
mesajlar
ABD Başkanı George
Bush adına
Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi sözcüsü
Gordon Johndrú tarafından yapılan açıklamada PKK’nın saldırılarının kabul edilemez olduğu ve hemen durması gerektiği açıklandı. Aynı gün
İngiltere Dışişleri Bakanı David Miliband da saldırıları sert dille kınadıklarını açıkladı.
ABD Savunma Bakanı Robert Gates de Türkiye’nin PKK’ya yönelik
sınır ötesi bir operasyon yapması için elinde teröristlerin tam yerini belirleyecek bir istihbarat olması gerektiğini belirtti. Baskından bir gün sonra
Bakanlar Kurulu toplantısının ardından açıklama yapan
Cemil Çiçek, “İçinde bulunduğumuz durum nedeniyle kapsamlı açıklama yapamıyoruz. Tezkereyi dolapta dursun diye çıkarmadık” dedi.
Hürriyet’in anketi
Cumhurbaşkanı başta olmak üzere, başbakan ve hükümet sözcülerinin yaptığı açıklama, Doğan grubunu tatmin etmedi. 25 Ekim’de Hürriyet gazetesi internet sitesinden ilginç bir anket düzenledi. “12 Mehmetçik’in şehit edilip, 8’inin de kaçırılması Türkiye’nin sabrını taşırdı. Ülke sokaklara dökülüp, “artık yeter; birşeyler yapılsın“ sesini gür bir şekilde duyurdu. Tezkeresi elinde hükümet, “gereken neyse yapılacak“ diyor.
Ancak bu yapılanlar yükselen öfkeyi dindirmiyor. Bu tür bir durumla
İsrail karşılaşsa, ne yapardı? Oyunu kullan ankete katıl” denilen anketin sonucunda, katılımcıların büyük bir çoğunluğu yüzde 62.6’yla “Büyük bir
kara harekatı başlatırdı” cevabını verdi. Katılımcılar ikinci seçenek olarak da yüzde 24.5 ile “Kuzey Irak’ı bombalardı” dedi.
Ülke gündemi sınır ötesi operasyona kilitlenmişken,
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, Avusturya’nın Ankara Büyükelçiliği’nde verilen milli gün resepsiyonunda Başbakan’ın Bush’la 5
Kasım 2007 günü yapacağı görüşmeyi bekleyeceklerini açıkladı.
Büyükanıt’ın intikam yemini
Bu açıklamaya rağmen medyadaki savaş tamtamlarından Büyükanıt da etkilendi. Büyükanıt
29 Ekim kutlamaları için TSK mensuplarına hitaben uzunca bir mesaj yayımladı. Mesaj gazetelerde “intikam yemini” başlığıyla verildi. Büyükanıt “Bize bu acıları yaşatanlara, o acıları, hayal bile edemeyecekleri bir yoğunlukta yaşatacağız ve bu konuda kararlıyız” dediği mesajını “Ne mutlu Türküm diyene” sözleriyle noktaladı.
TARAF