Şu ironiye bakar mısınız lütfen!
Kim derdi; gün gelecek, sivil hükümetler öylesine antidemokratik olacaklar ki, MGK’nın asker üyelerine demokrasi çağrısı yapmaktan başka çare kalmayacak!
Erdoğan’ın yola çıkarken nasıl başlayıp nerelere doğru savrulduğunun grafiğini özetleyen kara mizahın bu kadarı bile, muntazaman yediğimiz darbelerle her türlü traji komikliğe bağışık ve alışık olan bizler için dahi fazladır.
Cinnetini henüz atlatamadığı ve atlatacağı da pek ufukta gözükmeyen şu “paralel yapı” meselesini, MGK’ya taşıyacak; “Milli Güvenlik Siyaset Belgesi” kapsamına girmesini sağlayacakmış.
Yani Türkçeye çevirirsek; “17-25 Aralık”ta gün yüzüne çıkartılan gıllıgışlı işlerin üstünü örtebilmek için, kendi yandaşı olduğunu saklamaya dahi gerek duymayan yargıçlardan oluşturduğu yeni tip bir “Sulh Hâkimliği” ihdasından tutun da, HSYK’yı avucunun içine almaya varıncaya kadar daha bir sürü akla ziyan yollara nasıl saptıysa; o pis kokuları, bir de bu cenahtan betonlamak suretiyle sözüm ona kapatmaya çalışacak.
Şimdi buradan, o kurulun üyesi generallere sesleniyorum!
Siyasetçilerin sizi kullanmalarına izin vermeyiniz.
Kendi aralarındaki politik kavgalarına alet olmayınız.
Siz ki, daha öncesinin darbecilerinden farklı olarak “TSK bilgi ve belgeyle çalışır, esas aldığımız şey hukuktur; hukukun üstünlüğüne inanırız” demiş kimselersiniz.
Önünüze, kendi siyasi çıkarlarına hizmeti öngören bir metin koyarlarsa, göğsünüzü gere gere “hayır” oyu kullanınız.
Hâttâ bununla da kalmayıp, neden hayır dediğinize dair “muhalefet şerhi”nizi de ekleyiniz ki, tarihe not düşülmüş olsun.
Askerlerden darbe yapanlar çıktığı kadar, demokrasiye hizmet edenler de olmuştur, densin.
Benim bu söylediklerimi derhal kötüye yoracak; Cemaatçi olduğumu, askerlerden medet umduğumu falan işlemeye kalkacak gazeteci görünümlü hükümet görevlileri çıkacaktır.
Onlara aldırmayın; onların zerre kadar haysiyeti yok, benim gözümde.
Hiç farfaraya yeltenmesinler.
Bu sütunları takip edenler, siyasallaşmış dinsel yapılara teşne biri, yahut generallere kapılanan karakterde olup olmayacağımı gayet iyi bilirler.
Tam tersine, asıl onlardır paşalardan medet uman.
Onlardır, antidemokratik süreçlerin kalıntısı bir organ olan MGK’yı harekete geçirerek, çöken siyasetlerini kurtarma zavallılığına kapılan.
Bakalım ne yazacaklar gazetelerinde, daha düne kadar söver göründükleri, esasta hükümeti denetleyen bu darbe kurumu için?
Artık “türbe yeşili”yle anmanın daha doğru olacağına inandığım “Kırmızı Kitap”ta yapılacak değişikliklerle oluşturulacak Türkiye’nin yeni “Milli Güvenlik Konsepti”nde, bakarsın bundan sonra kurmaylar bu son şekle göre yeniden “olasılığı en yüksek tehlikeli senaryo”lar yazarlar da, “plân seminerleri”ni ona göre oynarlar.
İpliğinizi pazara çıkardılar diye bir kaşık suda boğmadığınız kalmış kesimleri, hangi stadyumlarda toplayacaklarını bu defa da size sorarlar.
Bu kadar düşebileceğinizi ummazdım.
Yazarken ve çizerken ki yüzsüzlüğünüze bazen şaşıyorum.
Bazen de, geçenlerde TV’de izlediğim birinin, bizdeyken avurtları çökmüş bir hırpaniyken, şimdi havuz medyasında o bakır çalığı yüzüne renk geldiğini görüyorum.
Ne ki, o al al yanaklar sadece salkımıyla götürmenin değil, zapt olunamayan bir utancın da kızarıklığını taşıyor gibiydi.
Beş sene önce yazdığımı bugün de aynen tekrar ediyorum:
Adını tarihe altın harflerle yazdıracak general, ordusunu dış düşmana karşı harbe hazırlarken, demokrasiye inanmış biri olarak “yürütme”nin emrinde ve fakat hiçbir vakit hiçbir zeminde politik duruş sergilememiş, hiçbir kliğin ya da siyasal grubun adamı olmamış bir generaldir.
Sınırdaki gelişmeler söz konusu oldu mu yeterince bilgi vermeyenlerin içerideki politik oyunlarına gelmeyecek kadar da erdemlidirler.
Eğer Erdoğan’ın dilediği olmazsa, biliniz ki gerçek bu minvaldedir.
