'İhmal iddiaları' üzerine Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül, konuya el atarken;
terörle mücadele yöntemlerine yönelik eleştiriler sürüyor. Emekli
Tuğgeneral Adnan
Tanrıverdi, 26 senedir temin edilemeyen
hedefe ulaşmak için güvenlik kuvvetlerinin yeniden dizayn edilmesine ihtiyaç olduğunu söyledi. Bir dönem '
Özel Kuvvetler Karargahı'nda da çalışan Tanrıverdi, demokratik
açılım sürecinin başarısı ile
terörle mücadeledeki başarının birbirine bağlı iki sorun olduğunun kabul edilmesi gerektiğini belirtti.
Genelkurmay Başkanı
Orgeneral İlker Başbuğ'un "Bizim bağımsız
karakol ve üst
bölgelerinde görev yapan birliklerimiz kendi kendine yeterli, herhangi bir saldırı anında bu saldırıyla mücadele edebilecek güçte ve yetenektedir. Bunu sağlamak mecburiyetindeyiz. Örneğin
Cuma akşamı meydana gelen saldırı esnasında yine çok zaman olduğu gibi maalesef hava şartları kötüydü. Görüş imkanı yoktu." açıklaması tartışmaları da beraberinde getirdi.
Hava şartlarını değerlendiren Tanrıverdi, hava ve iklim şartlarının uygun olduğu
mevsimlerde (
Mayıs-
Ekim ayları arası) sabit
jandarma karakolları ve kışlalar savunulurken, bölge dışından getirilen takviye birliklerle terör gruplarına taarruzî hareketlerin icra edildiğini ifade etti.
Hava ve iklim şartlarının uygun olmadığı mevsimlerde (
Kasım-
Nisan ayları arasında) ise takviye birlikleri kışlalarına ve hatta bölge dışına çekildikleri için bölgedeki sabit jandarma karakol ve askeri kışlalarda
savunma yapma olarak özetlenebileceğini dile getiren Tanrıverdi, "Konsept ve uygulaması böyle olunca, terör grupları, senenin altı ayı, dağdan inip dağıldıkları köy ve mezralarda, kışı güven içinde geçiriyor, olumsuz hava ve
arazi şartlarından sıyrılıyor, bölge insanına ideolojik eğitim veriyor ve müteakip yaz sezonunda yapacağı eylemler için planlar hazırlama fırsatı buluyor. Bölgedeki otoritesini pekiştirmek için de
terörist gruplar; kış başlangıcında, arazide aktif mücadele yapan takviye güvenlik kuvvetleri bölgeden ayrıldıktan sonra ve kendileri de dağdan inmeden önce; kış sonunda da henüz takviye güvenlik kuvvetleri bölgedeki yerleşmesini tamamlamadan ve kendisi de kırsal alandaki harekat üslerine gitmeden önce ses getirecek,
baskın ve pusular icra ediyor. Yani, mayıs- haziran aylarında yapılan pusu ve
baskınların, eylemlerine karşılık verme imkanının bulunmadığı güvenli hareket yapma ortamından istifade ederek, bölge insanı üzerindeki otoritesini devam ettirme amacına dönük faaliyetler olarak değerlendirmek gerekir." dedi.
AÇILIM,
PKK'NIN TASFİYESİYLE MÜMKÜNDÜR
Temeldeki amacın 2006 yılından itibaren
Türkiye için yeni bir siyasi örgütlenme safhasına giren ve bunun adını '
Kürdistan Topluluklar Birliği/Kürdistan Meclisi' (KCK/TM) koyan PKK yönetiminin, '
Demokratik Açılım Sürecine' kendi hedefleri ile dahil olmak istemesi olduğunu kaydeden Tanrıverdi, PKK'nın geçmişte de
sınır ötesi üslerinin baskı altına alındığı ve
Irak sınırına yakın topraklarımızda teröristlere karşı etkin tedbirler alındığı dönemlerde, eylemlerini Türkiye'nin iç bölgelerine ve öncelikle de
Tunceli bölgesine kaydırdığını hatırlattı.
Terör örgütünün hem demokratik açılım sürecine taraf olmak istediğini, hem de bu talebine Türkiye'yi zorlamak için yapılan terörist eylemlerin, kendi
kontrolü dışında KCK'nın yönetiminde yürütüldüğü izlenimini vermek istediğini anlatan Tanrıverdi, "Kanlı olaylarda parmağı olmadığı kanaatini Türk Kamuoyuna kabul ettirmek istiyor. Demokratik açılımın başarısı, PKK
terör örgütünün tasfiyesi ile mümkündür. Örgütün tasfiyesi, hem siyasî iktidara, demokratik hakların ifadesinde ve hukuk devletinin tesisinde güçlü davranma imkanı verecek; hem de
Kürt halkının olmayacak ayırımcı hayaller peşinde sürüklenmelerini önleyecektir. Bunun için de Türkiye içindeki ve Türkiye'ye dönük sınır ötesindeki silahlı grupların eylemlerine son verilmeli ve bu terörist gruplar yok edilmelidir. Türkiye'nin geleceği, temel hak ve özgürlüklerin pekiştirilmesi, hukukun üstün kılınması ve iç barışın tesisi için öncelikli hedef bu olmalıdır. 26 senedir, temin edilemeyen bu hedefe ulaşmak için, güvenlik kuvvetlerinin yeniden dizayn edilmesine ihtiyaç vardır." diye konuştu.
Terörle mücadelede çok başlılığın önlenmesi, iç güvenliğin
İçişleri Bakanlığı'na, dış güvenliğin de
Milli Savunma Bakanlığı'na ve Genelkurmay Başkanlığı'na verilmesi gerektiğinin altını çizen Tanrıverdi, İçişleri Bakanlığı ve bünyesindeki Jandarma ve Emniyet Teşkilatı'nın terörün etkin olduğu bölgelerde profesyonel kadrolara sahip
operasyon gücüne eriştirilmesi gerektiğini kaydetti.
Bu imkanın kısa zamanda sağlanması için TSK bünyesinde kurulmuş olan profesyonel kadrolu
komando tugayları ile iç güvenlik eğitimi görmüş birliklerin gönüllülük esasına göre İçişleri Bakanlığı'na devredilmesi gerektiğini dile getiren Tanrıverdi şu önerilerde bulundu: "Terörle mücadele güçleri,
elektronik takip ve istihbarat imkanı veren ve kış-yaz harekat icra etmesini sağlayacak teçhizatla donatılmalıdır. Kış ayları boyunca teröristlerin barındıkları yerleşim birimlerine, etkili operasyon güçleri ile baskınlar düzenlenerek, teröristler barınaklarından sökülünceye kadar bu yerleşim birimleri kontrol altında tutulmalıdır. Sabit askeri tesislerin savunulması için tedbirler alınmalıdır. Ama savunarak terörle mücadele edilemeyeceği, terörist grupların tespit takip ve etkili operasyonlarla bertaraf edilmesi şuuru, güvenlik güçlerine yerleştirilmelidir. Terörle mücadele birlikleri bölge insanının lisanını da konuşabilmelidir."
ÖZEL KUVVETLERİN KADROLARI GENİŞLETİLMELİ
Sınır ötesi terörle mücadele harekatının Silahlı Kuvvetlerin asli görevi olması gerektiğini kaydeden Tanrıverdi,
Özel Kuvvetler Komutanlığı'na bu maksatla bütün halinde sorumluluk verilmesi gerektiğini belirterek "Bu seçkin güçten azami düzeyde istifade etmek için, Özel Kuvvetler Komutanlığı, Ankara'da değil, Türkiye'deki teröristlere üs veren
ülkelerin Türkiye ile olan sınırlarına yakın yerlere konuşlandırılmalıdır. Mücadelenin tahmin edilen süresine göre, konuşlanma, sabit veya seyyar garnizonlar halinde olmalıdır. Tamamen profesyonel hale getirilen, elektronik takip ve istihbarat imkanı ile kış-yaz her mevsim ve hava şartlarında harekâta imkan veren
teknik teçhizatla donatılmalıdır. Görevin ihtiyacına göre, Özel Kuvvetlerin kadroları genişletilmelidir. Bu komutanlık
Kolordu veya
Ordu Komutanlığı seviyesinde olmalıdır. Sorumluluk bölgesindeki Ordu Komutanlığı emrinde harekat yapmalıdır. Teröre
destek veren ülkenin değişmesi halinde, Özel Kuvvetler Komutanlığı, o ülke sınırına kaydırılmalıdır. Demokratik açılım sürecinin başarısı ile terörle mücadeledeki başarının birbirine bağlı iki sorun olduğu kabul edilmeli, meselenin birisine ağırlık verip ikincisinin
ihmal edilmesi ile çözülemeyeceği kabul edilmelidir." şeklinde konuştu. (CİHAN)