- Laçiner: Gazda doz kaçması diye bir şey söz konusu olamaz
- 'Bazı ülkeler Arap Baharı'nı Türkiye'ye taşımak istiyor'
- 'Yurtdışı basın kasıtlı olarak olayları abartıyor'
Uluslararası ilişkiler ve güvenlik uzmanı Prof. Dr. Sedat Laçiner, İstanbul Taksim'deki Gezi Parkı'nda başlayan olayları değerlendirerek, Suriye ve Arap dünyasındaki olayları Türkiye'ye taşımak isteyen ülkeler olduğunu söyledi.
Birkaç gündür birçok ilde devam eden protestoları değerlendiren Laçiner, dersler çıkarılması gerektiğini belirterek şunları kaydetti: "Polisi elinde sadece tazyikli su ve gazla toplumsal veya siyasi bir olayla karşı karşıya bıraktığınız zaman orada dozajın kaçması diye bir şey söz konusu olamaz. Diyorlar ya, 'Gazda doz kaçtı'. O gaz silahlarında, tabancalarında dozaj ayarı yok. Birinin üzerine doğru saldırırsanız, o elindeki tüm silahlarla kendini korumaya çalışır. Hele hele bu binlerce kişiyse, daha fazla insandan oluşuyorsa ve siz de polise meydanı boşalt diye talimat verirseniz orada sıkıntı yaşanmaya başlar. O anlamda alınacak pek çok ders var. Göstericilerin burada ciddi dersler alması gerekiyor. Şunu unutmamaları lazım ki Suriye'deki, Arap dünyasındaki olayları Türkiye'ye taşımak isteyen ülkeler var. Yani İsrail'den İran'a, Rusya'dan Suriye'ye pek çok devlet, hattâ batıda bazı ülkeler, Türkiye'de bazı sıkıntıların yaşanmasından fayda görebiliyor. Türkiye, terör örgütü PKK ile çözüm yönünde anlaşma yoluna girmeye başlayınca bunun nasıl bazı devletleri korkuttuğunu, 'Bize sormadan nasıl yaparsın?' deme noktasına geldiklerini görüyoruz."
'KARDEŞ KAVGASINA DÖNÜŞEBİLİR'
Söz konusu devletlerin, Taksim'de başlayan ve Türkiye'ye yayılma emaresi gösteren olayları manipüle etmeye çalıştığını gördüklerini vurgulayan Prof. Dr. Laçiner, kardeş kavgasına dönüşebileceği uyarısında bulundu: "Yurtdışı basındaki yansımalara baktığınızda, sanki Türkiye'de bir diktatörlük var, bir polis devleti var. Sanki Suriye ile Türkiye arasında fark yokmuş gibi bir imaj oluşturulduğunu görüyoruz. O gazetelerin, o medya gruplarının bağlantılı olduğu ülkeye baktığımız zaman bizim birkaç yıl önce sorun yaşadığımız bir ülke olduğunu ve başbakanının, 'Türkiye'de hükümet değişecek.' şeklinde açıklamalar yaptığını görüyoruz. Haklı olabilirsiniz, haksız olabilirsiniz. Protesto sizin hakkınız olabilir, meşru bir talebiniz olabilir ama şunu unutmayınız, bu işler neticede kardeş kavgasına dönüşebilir. Arabası yakılan polis, kundaklanan binalar, zarar gören işyerleri... Bu bir çevre gösterisi değil, muhalefet gösterisi değil, bunun farkına varılması lazım. Mahkemeye gidersiniz, Türkiye'de mahkemeler çalışıyor. Taksim'deki düzenlemeyle ilgili yürütmeyi durdurma kararı almış. Bu kanallar açık olmasa, hani Suriye'deki gibi bir rejim söz konusu olsa anlaşılabilir. İşte bir yıldan daha az bir süre sonra seçimler var. Dilediği partiye insanlar oylarını verebilir. Kanallar açıkken gayrimeşru yollara girilmemesi lazım. Bir de Türkiye'de bir Türk baharı, bir sokak kavgası, kardeş kavgası, iç savaş arzusunu da görmek lazım. Olaylar başladığı zaman dışarıda kimlerin avuçlarını ovuşturduğunu, ondan sonra kimlerin bu olaylardan mutlu olduğunu, büyütmeye çalıştığını da çok iyi görmek lazım."