Bir kesim, saldırının 'rejim karşıtlarının işi' olduğuna emindi. Dönemin Cumhurbaşkanı
Ahmet Necdet Sezer,
CHP lideri Deniz
Baykal,
Danıştay Başkanı Sumru Çörtoğlu,
Yargıtay Başkanı Osman
Arslan, hep bir ağızdan saldırının
hedefinin 'cumhuriyet' olduğunu dillendirdi. Söz konusu isimlere göre saldırı Danıştay 2. Dairesi'nin aldığı
türban kararı sebebiyle düzenlenmişti.
Ancak aradan geçen zaman, gerçeklerin de bir bir gün yüzüne çıkmasını sağladı. Ümraniye'de
12 Haziran 2007'de patlayıcıların bulunmasıyla başlayan
Ergenekon soruşturması,
Danıştay saldırısıyla ilgili kara noktalara da ışık tutacak nitelikteydi. Ve
Yargıtay, Danıştay
davasında kararı bozarak, dosyanın Ergenekon davasıyla birleştirilmesini talep etti. Danıştay sanıkları, saldırının üzerinden yaklaşık 4 yıl geçtikten sonra bu kez Ergenekon davasında yeniden hakim karşısına çıktı.
İstanbul 13. Ağır
Ceza Mahkemesi, Ankara'daki mahkemenin araştırmaya gerek görmediği birçok noktayı gündemine aldı ve soruşturmayı derinleştirdi.
Danıştay güvenlik
kameralarıyla ilgili TÜBİTAK'tan talep edilen bilirkişi
raporu da mahkemenin ne kadar doğru bir karar aldığını ortaya koydu. Zira rapora göre, 'bozuk' denilen kameralar sağlamdı ve saldırıdan bir gün önceki görüntüler 'geri getirilemeyecek şekilde' silinmişti. Rapor, gündemi sarstı. Danıştay saldırısı tartışmaları yeniden alevlendi.
Saldırıdan sadece dakikalar sonra 'rejim tehlikede' açıklamaları yapanlar suspus oldu.
SANIRIM KONUŞMAYA UTANIYORLAR
Danıştay tartışmalarına hükümet kanadı da katıldı.
Devlet Bakanı Hayati Yazıcı, bugüne kadar ortaya dökülen bilgi ve belgelerin olayın kolektif, organize saldırı olduğunu ortaya koyduğunu söyledi. Yazıcı, "Fail yakalanmasaydı neler olabileceğini tahmin bile edemiyorum. Yakalandığı halde neler söylendi. Cenazede
bakan arkadaşlar istiskal edildi. Bazı insanlar utancından konuşamaz. O gün yanlış yapanlar, sanırım utancından konuşamıyor. Kamera kaydının silinmesi vahim bir durum. Görüntüleri silenlerin kimliği ve amacının da ortaya çıkarılacağını umut ediyorum. Kamera görüntülerini silenler asli, manevi fail durumundadırlar.
Alparslan Arslan'la aynı konumdadırlar." dedi.
Danıştay saldırısıyla ilgili ortaya çıkan belgelerin ardından 'susmayı'
tercih eden
siyaset, yargı ve medya mensuplarına bir tepki de
AK Parti Adana Milletvekili Dengir Mir Mehmet
Fırat'tan geldi. Saldırının Ergenekon'la ilişkisinin dava dosyasına girdiğini aktaran Fırat, şu açıklamalarda bulundu: "Acaba o gün bu sözleri söyleyenler organize suç örgütünü biliyorlar mıydı? Sözlerinden dolayı şimdi pişmanlık duyuyorlar mı? Bunu merak ediyoruz. Saldırıdan sonra AK Parti'yi neredeyse saldırı yapmış gibi gösteren siyasiler, yargı mensupları, medya mensuplarından neredeyse hiçbiri özür dilemedi. Eğer bunlar bilgisizce yapılmışsa ortaya çıkıp özür dilemeliler. Bilgisizce söylenmemişse o zaman büyük resmin, puzzle'ın parçaları mıydılar? Neden susuyorlar? Bir özrü esirgememeliler."
Sanayi ve
Ticaret Bakanı Nihat
Ergün ise Danıştay saldırısının
Türkiye'nin huzurunu, demokratikleşmesini engellemeye dönük büyük bir provokasyon olduğunu söyledi. Saldırının ardından peş peşe yapılan ve belli bir kesimi hedef haline getiren sorumsuz açıklamalara dikkat çeken Bakan Ergün, "O gün konuşanlar şu anda mahcup duruma düştüler. Utanmışlardır. Keşke milletten özür dileseler." ifadelerini kullandı.
Kim ne demişti?
AHMET NECDET SEZER: Ona göre saldırı rejim karşıtlarının işiydi: "Bu, aslında laik
Cumhuriyet'e yapılan bir saldırıdır. Cumhuriyet tarihine bir kara leke olarak yazılacaktır. Bu saldırıya neden olanlar davranışlarını yeniden gözden geçirmelidirler. Türkiye, laik, demokratik bir Cumhuriyet'tir. Laikliği çeşitli biçimlerde yorumlayarak, içini boşaltıp devlet rejimini yıkmaya kimsenin gücü yetmeyecektir."
Deniz Baykal: CHP lideri Baykal, gerilimi tırmandırmakta sakınca görmüyordu: "Bu saldırının hedefinde Danıştay vardır,
Anayasa vardır. Türkiye'nin nereye sürüklenmekte olduğunu hâlâ görmeyenlere umarım bir uyarı olur. Türkiye, çok tehlikeli bir noktaya sürüklenmektedir. Türkiye'de siyasete kan bulaşmıştır. Cumhuriyet'in temel ilkelerini kemirmeye çalışmak, huzuru bozar."
Sumru Çörtoğlu: Dönemin Danıştay Başkanı Sumru Çörtoğlu da, 'sıkılan kurşunun hedefinin laik, demokratik
Türkiye Cumhuriyeti' olduğunu söylüyordu. Saldırıdan hükümeti sorumlu tuttu: "... Şehit olarak aramızdan ayrılan mensubumuza ve laik, demokratik Cumhuriyet'e yapılan bu menfur saldırıyı unutmayacağımızı bir kere daha vurgulamak istiyorum."
Osman Arslan: Dönemin Yargıtay başkanı Osman Arslan, saldırının Danıştay'ın aldığı türban kararı nedeniyle gerçekleştiğini ima etti: "Bu tür
terörist saldırılar yargıyı eatkilemeyecek. Hiçbir terörist
eylem, yargıyı inandığı doğrultuda karar vermekten alıkoyamaz. Ayrıca hiç kims
e devlet düzenini kısmen de olsa din kurallarına dayandırma amacı güdemez." ZAMAN