Hürriyet Gazetesi'ne
Hüseyin Kıvrıkoğlu'nun açıklamalarını yorumlayan
Star Gazetesi
Ankara Temsilcisi Şamil
Tayyar ilginç bilgiler aktarıyor.
İŞTE TAYYAR'IN YAZISININ TAMAMI
Ecevit’e Kıvrıkoğlu muhtırası
Genelkurmay eski Başkanı
emekli Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun Hürriyet Yazarı Şükrü Küçükşahin’e yaptığı açıklamalardan öğreniyoruz ki, TSK
komuta kademesi 2002 yılında ‘iç
darbe’ atlatmış.
‘
İrticayla mücadelede daha iyisi gelmeliydi’ gerekçesiyle ‘Özkök’ü istemedim’ diyen Kıvrıkoğlu, kendi görev süresinin uzatılması işi suya yatınca, ‘veliaht’ olarak seçtiği Yalman’a yatırım yapmış.
Gelin, makarayı biraz geriye sarıp hadiseleri farklı bir perspektiften yeniden irdeleyelim.
Ölümden döndü, pir döndü
Kıvrıkoğlu, orduda ‘milliyetçi’ kimliği ile tanınan ancak ‘irtica’ konusunda
Güven Erkaya ve
Çevik Bir gibi çok ön plana çıkan birisi değildi. Aksine, o kesimle kavgalıydı.
Bu
doku uyuşmazlığı ve
iktidar kavgası, Kıvrıkoğlu ile 28
Şubat ekibini kıran kırana bir mücadeleye sevk etti. Kıvrıkoğlu,
Kara Kuvvetleri Komutanı olarak katıldığı 5
Kasım 1997 günü yapılan Toros tatbikatında ölümden döndü. Ama
Albay Vural Berkay o kadar şanslı değildi.
Özel Kuvvetler’e mensup bir subayın silahından çıkan bir mermiye yenik düştü.
İddia o ki, Kıvrıkoğlu, devreden çıkarılırsa, dönemin kudretli generali
Çevik Bir’in önü açılacak ve bir yıl sonra
Genelkurmay Başkanı olacaktı. O dönemde başkent kulislerinde, ‘Kıvrıkoğlu suikast kuşkusuyla uçağa binmiyor, davetlere katılmıyor, tamamen köşesine çekildi’ türünden dedikodular yayıldı.
1998’de Genelkurmay Başkanı olan Kıvrıkoğlu, 2002’de görevi devredene kadar TSK’da kendi ekibini kurmaya ve 28 Şubat’ın aktörlerini ayıklamaya başladı.
O tarihte bu operasyonlar, ‘28 Şubat temizliği’ olarak algılandı, oysa yaşananlar güç oyunundan ibaretti. ‘28 Şubat bin yıl sürer’ diyen Kıvrıkoğlu, oyun zeminini ise değiştirmedi.
Ecevit’e sözlü muhtıra
TSK komuta kademesini her şurada şekillendirmeye çalışan Kıvrıkoğlu, 2000 yılındaki
Cumhurbaşkanlığı seçimine de müdahale etti. Nitekim, Hürriyet’e yaptığı açıklamada şöyle diyor: ‘(
Mesut Yılmaz) Cumhurbaşkanı olmak istiyordu. Kendisinin
cumhurbaşkanı olmaması için
mektup yağmuruna tutuldum. Ziyaretçi akınına uğradım ve bu konudaki görüşlerimi zamanın başbakanına da açıkladım.’
Hatırlayacaksınız. 11
Nisan 2000 günü
Yolsuzlukla Mücadele Derneği yöneticilerini kabul eden Kıvrıkoğlu, yeni cumhurbaşkanını şöyle
tarif etmişti: ‘Yeni cumhurbaşkanı dürüst, şaibesiz, ciddi biri olmalı.’
Bu ifadeler basına yansıdığında, neredeyse herkes, ‘Kıvrıkoğlu, Yılmaz’ı istemiyor’ diye yorumladı. Çünkü, o tarihte, yolsuzluk iddiaları ayyuka çıkmış ve Yılmaz’a yönelik ağır suçlamalar vardı.
Dün, o ziyareti gerçekleştiren
dernek başkanı emekli
yarbay ve eski milletvekili
Tevfik Diker’i aradım. O da bu mesajın Yılmaz’a yönelik olduğu kanaatinde. Şöyle devam etti: ‘Toplantıdan ayrılırken, Sayın Kıvrıkoğlu’na ‘Bu görüşlerinizi basınla paylaşabilir miyim’ diye sordum, ‘Elbette paylaşabilirsin, zaten bu görüşlerimi MGK toplantılarında söylüyorum’ dedi.’
Yani, Kıvrıkoğlu, bu sözlerinin özellikle basına sızmasını istemiş.
Birkaç gün sonra Kıvrıkoğlu, Ecevit’e giderek bu görüşleri bir de yüzüne söyledi. Açıkça Yılmaz’ın adaylığına karşı çıktı. Kıvrıkoğlu’na yakınlığı ile bilinen Diker, o görüşmeye ilişkin şunları anlattı:
‘Görüşme baş başa ve 45 dakika sürdü. Sayın Kıvrıkoğlu, Sayın Ecevit’e ‘Eğer yeni Cumhurbaşkanı siz olursanız iyi olur’ dedi. Ecevit, tahsil durumunu gerekçe göstererek ‘Anayasal engel var’ dedi. Bunun üzerine Kıvrıkoğlu, Ecevit’e çok açık bir şekilde ‘O zaman hükümet içinden birisi olmasın’ diye tavır koydu.’
Böylece Yılmaz seçeneği masada kaldı.
Yılmaz intikamını aldı
Cumhurbaşkanlığı seçiminin üzerinden 2 yıl geçmişti. Dönemin
TBMM Başkanı MHP’li Ömer İzgi, Kıvrıkoğlu’nun görev süresinin uzatılması için devreye girdi. Fakat,
Çankaya sürecindeki tutumu, Kıvrıkoğlu’nun sonunu hazırladı.
Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz, Kıvrıkoğlu projesine en sert tepkiyi gösterdi. Yılmaz’ın bu tutumu nedeniyle Kıvrıkoğlu geri adım atmak zorunda kaldı.
Yılmaz, sadece Kıvrıkoğlu’nun
Genelkurmay Başkanlığı’nda görev süresinin uzatılması fikrine karşı çıkmadı, veliahtının da önünü kesti. Kıvrıkoğlu’nun,
Hilmi Özkök’ü emekliye sevk ederek 2002 yılı
Ağustos Şurası’nda Yalman’ı iki basamak birden tırmandırıp koltuğuna oturtma projesi de Yılmaz’dan döndü.
Yılmaz’ın Çankaya intikamı acı olmuştu. Bazen şerde hayır olabiliyor.
İrtica değil, Irak politikası
Ancak burada dikkatimi çeken başka bir nokta daha var. Kıvrıkoğlu, Hürriyet’teki röportajında, Özkök’e karşı çıkış gerekçesini, ısrarla irticayla mücadeledeki yetersizliğine bağlıyor.
Halbuki, o tarihte böyle bir kanıya yol açabilecek Özkök hakkında herhangi bir
tartışma konusu yoktu. Aksine, 2005 yılında Ömer İzgi ile görüştüğümde bu mevzuu sormuştum. İzgi, Kıvrıkoğlu’nun görev süresini uzatma gerekçesini, Irak politikasındaki farklı görüşlere dayandırmıştı. Ona göre, Özkök,
Türkiye’nin Irak’a girmesini ‘bataklığa saplanma’ olarak değerlendiriyordu, Kıvrıkoğlu ise aksi düşüncedeydi.
İzgi şöyle dedi: ‘O zaman ABD, Irak’a müdahaleye hazırlanıyordu.
Meclis Ekim’e kadar tatile giriyordu. Eğer ABD, bu sürede Irak’a müdahale ederse, Meclis’i hemen toplamamız zor olurdu. Şunu düşündük. Bir kanunla hükümete
yetki verelim, hükümet, hangi ordu komutanlarının görevde kalması, yer değiştirmesi ve emekliye sevk edilmesini istiyorsa buna göre karar verebilmeli. Kesin karar yoktu ama çeşitli seçenekler vardı. Birisi de Kıvrıkoğlu’nun görev süresinin uzatılması, Özkök’ün emekliye sevk edilmesiydi.’
O zaman bu ‘irtica’ lafı nereden çıktı?
ŞAMİL TAYYAR- STAR GAZETESİ