'Suriye’ye gönderilmek üzere içinde mühimmat bulundurduğu söylenen MİT’e ait tırların yakalanması nasıl okunmalı?' sorusuna açıklık getiren Vatandaş, MİT'in operasyonlarının zafiyete uğradığını belirtiyor. Vatandaş, Amerika'nın El-Kaide' class='textetiket' title='El Kaide haberleri'>El Kaide ile ilgili endişelerini bilen İran'ın, Amerikanın bu endişelerinin arttırmak için Türkiye içindeki uzantıları üzerinden Türk istihbarat birimlerinin hataya düşmesine neden olmuş olabileceğinin de ihtimal dahilinde olduğunu işaret ediyor.
İşte Aydoğan Vatandaş'ın bugünkü 'Suriye'ye giden tırları kimler neden ihbar ediyor?' diyen bugünkü köşe yazısı;
Önce Hatay’da ardından Adana’da, içlerinde Suriye’ye gönderilmek üzere silah ve mühimmat bulundurulduğu söylenen MİT’e ait tırların yakalanmasını nasıl okumalıyız?
Bu olaylar hiç şüphesiz öncelikle MİT’in gerçekleştirmekte olduğu yurt dışı operasyonlar konusunda zafiyet yaşadığını gösteriyor bize. Bu, Türk Hükümeti’nin Suriye politikasının sürdürülebilir olmadığını düşünen yabancı servislerin faaliyeti olabileceği gibi yine aynı şekilde MİT içinde amaçları hakkında ancak tahmin yürütebileceğimiz farklı gruplara da işaret ediyor olabilir.
Olağan şüpheli ve ilk akla gelen artık neredeyse her olayda olduğu gibi, kuşkusuz bu işin arkasında da Cemaat’in olabileceği iddiası.
Bence bu olaylar Cemaati fazlasıyla aşan konular. Cemaat bu konuda kanımca günah keçisi olarak kullanılıyor ve asıl organizatörü gizlemek için ortaya atılıyor da olabilir.
MİT’in Suriye’de yürüttüğü faaliyetler konusunda ABD Başkanı Obama’nın Başbakan Erdoğan’ı geçen Mayıs ayında Wahington ziyareti sırasında nazik bir şekilde uyardığı, 10 Ekim tarihinde Wall Street Journal Gazetesi’nin Washington muhabiri Adam Entous tarafından haberleştirildi. Söz konusu haberde, Başkan Obama’nın, Türkiye’nin Suriye muhalefetine gönderdiği iddia edilen silahların bazen radikal İslamcı ve batı karşıtı güçlere gittiği endişesinde bulunduğu yazıldı. Kastedilen, elbette Kaide bağlantılı El Nusra cephesiydi.
16 Kasım’da bu kez Washington Post gazetesinde Liz Sly, Suriye’de savaşan neredeyse tüm El Kaide savaşçılarının Suriye’ye Türkiye üzerinden giriş yaptığını yazdı.
28 Kasım’da Al Ahram Gazetesi’nde Nicola Nasser, Erdoğan’ın uluslararası Müslüman Kardeşler içindeki müttefikleri ve gizleyemediği El Kaide desteğinin bölgede hayalini kurduğu İslamcı vizyonla ilişkili olduğunu ve bu hayalin neden başarısızlıkla sonuçlandığını yazdı.
Gerek Başbakan Erdoğan, gerekse Dış İşleri Bakanı Ahmet Davutoğlu her fırsatta Türkiye’nin ne El Kaide’ye ne de El Kaide ile bağlantılı gruplara hiç bir şekilde destek olmadığını ifade ettiler.
Hatırlanacak olursa, Amerikan kamuoyunun Suriye’ye bir hava saldırısına onay vermemesinin en temel nedeni, Esed rejiminin düşmesi durumunda, Suriye’nin El Kaide’nin eline düşeceği endişesiydi.
Bu endişenin güçlenmesini en başından isteyen ve bu konuda faaliyet yürüten ise Rusların ve İranlıların faaliyetleriydi. İran faktörü burada önem kazanıyor zira İran işte bu endişenin Amerika’da oluşması için Türkiye içindeki uzantıları üzerinden Türk istihbarat birimlerinin bu hataya düşmesine neden olmuş olabilir.
Mutlaka değerlendirilmesi gerekir.
Yanısıra, Rusya ve İran yine PKK güçleri üzerinden de bu algının oluşmasına katkı sağlamış olabilir zira PKK’nın Suriye’de ki uzantısı olan PYD’nin Başkanı Salih Müslim’in yine Kasım ayında yaptığı açıklamalarda Türkiye’nin El Kaide güçlerini Suriye’de desteklediğini ancak Türkiye’nin bu desteği kestiğini söylediği biliniyor. Türkiye, PYD’ye karşı makyavelist nedenlerle El Kaide güçlerine destek vermiş olabilir. Ya da bu iddialar tümüyle yanlış da olabilir.
Şu an Türk Hükümeti, Suriye’de ortaya çıkan Rusya ve ABD’nin birlikte yürüttükleri Cenevre 2 sürecine uyumlu mu yoksa uyumsuz mu hareket ediyor?
Bu sorunun yanıtını verirlerse, MİT’in Suriye’ye yaptığı sevkiyatın kimler tarafından engellendiği konusunda da fikir yürütebiliriz.
Başbakan yardımcısı Hüseyin Çelik’in Adana’da MİT’e ait olduğu belirlenen tırlarla ilgili savcıyı fırçalaması bizi bir yere götürmez.
Burada önemli olan, MİT’in Suriye operasyonlarını hangi gücün ihbar ettiğidir.
Hüseyin Çelik, kendisini savcının yerine koysun ve içi patlayıcı dolu bir tır ihbarı aldığını düşünsün. O tırı siz de durdurmaz mıydınız?
O halde yanlış yere bakmayın ve incelemeyi MİT’te derinleştirin.
Türk Hükümeti’nin Suriye siyasetini bu noktaya getiren Cemaat değil. Dolayısıyla, bu anlamda bir başarısızlığın Cemaate kazandırabileceği bir şey de yok.
Bir taraftan Türkiye’nin Suriye politikasını engellerken, bir taraftan da Cemaat Hükümet kavgasının derinleşmesinden kimler kazanır, ona bakması gerekir Hükümetin.
Ancak şu ana dek, Hükümetin bu yönde adım attığını görmediğimize göre, bu algının oluşmasında en yakınındaki isimlerin etkili olduklarını değerlendirebiliriz.
Yani Erdoğan'ın etrafında ya da MİT'in içinde bir taraftan Erdoğan'ın Suriye politikasını engelleyebilmek için bir motivasyonu olan ama aynı zamanda bunu Cemaatin üzerine yıkarak büyük fayda sağlayacak birileri olmalı.