Soruşturma konusu
eylemlerin plan aşamasının askeri bir mahalde gerçekleştirilmiş olmasının bu suçu askeri suç haline getirmeye yeterli olmadığı belirtilen iddianamede, şüphelilerin gerçekleştirdiği
fişleme türü çalışmaların askeri mahal dışında yapıldığı, bu nedenle askeri mahal hükmünün uygulanmasının mümkün olmadığı kanaatine varıldığı ifade edildi.
İddianamede, suç işleyenlerin asker olmalarına karşın askeri yargının görevli olmadığına kanaat getirildiği ayrıntılı olarak anlatıldı. Söz konusu
darbe planının sonuçlarının yine askeri mahal dışında meydana gelecek nitelikte olması nedeniyle de askeri mahal hükmünün uygulanmasının mümkün olmadığı belirtildi. İddianamede, “Müsnet suça iştirak eden kişilerin suç tarihinde ve halen
muvazzaf veya
emekli askeri şahıs olmaları bu durumu değiştirmeyecektir. Bu bağlamda şüphelilere isnat edilen suçlar, sırf askeri suç ve askeri benzeri suç kategorisi içerisinde de değerlendirilmesi mümkün bulunmadığı gibi bu fiillerin askeri bir mahalde gerçekleştirilmiş olması, suçu askeri bir suç haline getirmeye yeterli değildir. Aksi yorumun kabulü CMK'nın 250. maddesinin düzenleniş amacına ters düştüğü gibi tabi hakim ilkesi ile de bağdaşmamaktadır.” denildi.
Dosyaya konu olayların büyük çoğunluğunun kamuoyunda infial uyandıran ve
sivil dünyada gerçekleşen yürütme organına yönelik eylem olduğu kaydedilen iddianamede, “Bu fiillerin azmettiricisi ve planlayıcısı olan kişilerin asker olmaları,
üniforma taşımaları, salt askeri mahal gibi muğlak bir kavrama dayanılarak askeri yargının görevli olduğu sonucunu doğurmayacağı kanaatine varılmıştır.” ifadeleri kullanıldı.
Eylemlerin meydana geldiği yerin askeri mahal dışı olduğunda tereddüt bulunmadığı vurgulanan iddianamede, “Dolayısıyla muvazzaf asker ya da
generaller bu emirleri askeri mahalde verseler dahi suçun işlendiği yer askeri mahal dışıdır.” denildi.