BİR SUBAYDAN MEKTUP VAR
Bana ve benim söylediklerime karşı çıkan arkadaşlar, beni yıllardır görmemiş olanlar ve doğru düzgün tanımayanlar. Ne görev yaptığımı bilmeyenler olabilir. Jandarmalardan genelde o düzeyde
itiraz yok. Fikirlerime karşı çıkabilirler ve ben bunu anlayış ile karşılarım. Fakat anlattığım olaylara, yaşadıklarıma, gerçeklere karşı çıkmaları çok ama çok saçmadır ve sanırım bu arkadaşlar biraz da anlama özürlüler... Bana ‘fotoğrafa uzaktan bakıyorsun' diyorlar, ‘ben uzaktan bakmıyorum, o fotoğrafın içindeydim' diyorum ama beni anlamıyorlar.
Bir sivri zekalı soldan ve sağdan bazı gazetecilerin isimlerini alt alta sıralamış. Güya bunları
Amerika satın almış. Kim bilir bazılarını almış olabilir de. Ama bunlar kendileri gibi düşünmeyen, genelkurmay gibi düşünmeyen herkese aynı
iftirayı kolaylıkla yapıştırabiliyorlar.
Dursun Çiçek'in
eylem planına baktığımızda da, kafa yapısı yukarıda yazdıklarımız ile neredeyse tıpatıp aynı.... Yani, yine bir
komplo, yine yeni bir iftira...
Size dilerseniz bir fotoğraf aktarayım. Parmaksız Zeki geldi, sorgusu yapıldı 101 sayfada ifadesi alındı. Ben sorguya girmedim, adamın yüzünü görmemek için. Kendimi tutamam, hoş olmayan şeyler yaparım diye düşünüyordum.
Sorgudan sonra, Karargah'tan
psikolojik harp taburundan iki
subay geldi. Ellerinde 11 sayfalık bir ifade ile. İfade Ankara'dan yazılmış. Devir de
Çevik Bir'in en kahraman olduğu bir devir. 28 Şubat'ın Diyarbakır'daki kolordu komutanı da
Yaşar Büyükanıt. Diyarbakır'da Parmaksız'ın sorgusu Yaşar Paşa'nın kontrolünde devam ediyor. Parmaksız bu 11 sayfalık bu ifadeyi imzalamadı. Kafasına
silah dayadılar gene de imzalamadı.
Buna rağmen, o ifadenin altına, "imzadan imtina etti" yazdılar ve ifade alan ve hazır bulunanlar imzaladı. Bu şekliyle de mahkemeye ek ifade olarak gönderildi.
Ve sonrasında da gazeteler yazmaya başladı.
Şemdin Sakık'ın ifadelerine göre falan filan gazetecilerin
PKK'ya
destek verdikleri, PKK'dan para aldıkları diye. Gazetecilerden başka isimler de vardı. Arkasından
Dinç Bilgin ve
Aydın Doğan'a
baskı yapıldı bunları işten atacaksın diye... Biri gazetecileri kovdu, öbürü ise iyice pasifize etti. ‘İşte
hain gazeteciler' diye de Hürriyet'te haber yapıldı. Bir başka hain de Akın Birdal'ı vurdu. İşte bu hain üretme merkezinin sadece bir fotoğrafı. Bazı teferruatları ise anlat(a)madım.
Şimdi kalkmış bizim devrenin hiç bir şeyden haberi olmayan papağanları konuşuyorlar. Aslında konuşmak değil dertleri, beni konuşturmamak...
Kadir Tahir
jandarma, diğer jandarmalardan değil. Çok bildikleri var, ama o susuyor. Geçen gün bana tavsiyesi de aslında susmamdı.
Yıllardır bana çok konuşuyorsun diye ikazlar yapılır, susup köşeme çekilmemi isterler. Üç-beş kez de tehdit ettiler. Beş parasız
emekli oldum, kendi isteğimle, bulabildiğim bir kaç işten bile çıkarttılar. O gün susmadım, bu gün ise asla sus(a)mam. Bu gün dünden çok daha zararlıyım onlar için. Dün yapamadıklarını bu gün yapabilecekler mi bilmiyorum, en büyük istekleri de benim ölümüm...
2009 Şubat'ında
emniyet ifademi aldı.
Ergenekon'dan dolayı tam bir yıl izlemişler
hedef şahıs olarak. Gizli
tanık olabilirsin dediler, hayır olmam, arkamdan korkak dersiniz dedim. Ergenekoncu olarak izlemeye almışlar beni. Ergenekon düşmanı çıkmış karşılarına. İfademde de; ‘tüm bildiklerimi anlatmam, bu soruşturmanın sonuna kadar gidebileceğine güvenmiyorum' dedim. ‘Ne zamandan beri Ergenekon'u biliyorsun' dediler, ‘1999' dedim. Soruşturmayı yürüten polisler, savcılar, şimdi bana ateş püsküren e-
mail grubundaki arkadaşlar, Ergenekon'u
masal olarak bilirlerken ben ne olduğunu biliyordum. Bunların ne bilgisi, ne de zekaları benimle Ergenekon'u da tartışmaya yetmez...
Rahip Santora cinayetinden beri
Türkiye de yapılan her olay Ergenekon'un eseridir. Ülkeyi karıştırmak,
kaos ortamı yaratmak adına yapılanlardır bunlar. Bunları yapanların gayeleri de AKP iktidarından kurtulmaktır.
Aynı 12
Eylül öncesi ve sonrasında olanlar gibi... Geçmişte başka iktidarlara da aynı yöntemleri uyguladılar. Onlarınki AKP karşıtlığı değil, iktidarı kimse ile paylaşmamak ve gücü sürekli ellerinde tutmak. Çünkü sadece kendileri severler bu ülkeyi, devlet onlarındır. Adamın birinin dediği gibi "Dünyadaki tüm ülkelerin orduları vardır, Türkiye'de ordunun devleti söz konusudur..."
Onlara göre, ‘…Devlet, tüm dünyada
halkının güvenliği, huzuru, refahı, mutluluğu için vardır. Türkiye'de ise halk, devlet için vardır…' Bunu sağlamak için d
e devlet kutsanmış ve adına da ‘kutsal devlet' denmiştir. Devlet niye kutsal olsun ki, kutsallık arayacaksak Allah'ın yarattığı insan kutsaldır...
Danıştay saldırısının üçüncü günü
Uğur Dündar'a bu saldırı Ergenekon'un işi demiştim. Polisler sordu, daha o zaman Ergenekon gündemde değilken ve eylemin başörtüsü için yapıldığı, yazılıp çizilirken, sen nereden Ergenekon'un işi olduğunu anladın diye? Ben de bunu
teker teker örnekleriyle birlikte anlattım.
E-Mail gurubunda da kendi subay arkadaşlarıma; ‘sizlere Ergenekon'u anlatayım mı diye sorduğumda, daha henüz ifade vermemiştim, sadece birkaç arkadaşım anlat dedi. Ötekiler ise adeta sus pus oldular... Bu ötekilere sorsam, kendilerini sosyal demokrat veya son yılların moda tabiri ile ulusalcı olarak tanımlarlar. Sosyal demokratlıkları, Deniz
Baykal kadar. Ulusalcılıkları ise bizim geçmişte olduğumuz kadar bu ülkenin birlik bütünlüğüne zararlı bir milliyetçilik şeklindedir...
Haydi şimdilik sağlıcakla kal hocam!..