Demokrat Parti (DP) Genel Başkanı
Süleyman Soylu, 22 Temmuz 2007
seçimleri öncesinde DYP ile Anavatan Partisi'ni birleşmesini isteyenlerin bugün Demokrat Parti'nin küçülmesini istediklerini söyledi. Soylu, 15 aydır partiyi
toplumsal mühendislik çalışmalarına karşı korumaya çalıştığını belirterek, demokrat misyona inananların
Menderes'i idam eden ve Bayar düşüncelerini süründürenlere
prim veren anlayışların içini acıttığını ifade etti. Görevden ayrılma sözünün ardında durduğunu belirten Soylu, "Kamuoyuna ve
Türkiye'ye bu konuda verdiğimiz sözün, yaptığımız beyanın arkasında olduğumuzu, bu meselenin partinin en yetkili kurulu olan olağanüstü kurulda tekrar görüşülmesinin çok daha doğru olacağı yönünde karar aldık." dedi.
Soylu, Cihan Haber Ajansı'na yaptığı açıklamada, bu seçimde Demokrat Parti'nin beklenenin üzerinde oy aldığını, kendisi kabul etmese de herkesin kabul ettiğini söyledi. Soylu, kendilerinin halkla iyi bir
diyalog kurmalarına rağmen halka kendilerini anlatma noktasında bir
iletişim sıkıntısı yaşadıklarını savundu. Beyaz Yürüyüşü ve Türkiye ile ilgili düşüncelerini halka anlatamadıklarını ifade eden Soylu, eksikleri ortadan kaldırmak için kendi emekleri dışında hiç bir şeylerinin ortada olmadığını vurguladı. Maddi açıdan çok kısıtlı olduklarını, medyada görünmediklerini, kamuoyu araştırmalarında olağanüstü ölçüde küçümsendiklerini ve bekledikleri yerlerden hak ettikleri desteği bulamadıklarından yakınan Soylu, kendisinin 470'in üzerinde yerde konuşma yaptığını, 54-55 vilayete gittiğini ve bazen bir günde 12 yerde konuşma yaptığını söyledi. Teşkilatlarının olağanüstü bir mücadele ortaya koyduklarını anlatan Soylu, "Bir taraftan kutuplaştırılan bir
siyasetle mücadele ediyorsunuz. Bir taraftan
iktidarla mücadele ediyorsunuz. Bir taraftan yok görülüyorsunuz. Bir taraftan da kendinizi ispat etmeye çalışıyorsunuz. Bunun sonucunda bir Türkiye partisi ortaya çıktı. Güneydoğu'da 5 puan alan, Ege'de beş puanın çok üzerinde alan, Karadeniz'de beş puan civarında alan, büyükşehirlerde ise polarizasyondan dolayı sıkıntıya giren bir siyasi parti ortaya çıktı." dedi.
"SÖZÜMÜN ARKASINDAYIM"
Seçim sonrasında Genel Başkanlığı görevinden ayrılacağı yönündeki sözünün arkasında olduğunu tekrarlayan Soylu, "Ben 5.4 sözünü ifade etmişsem bunun gereğini yerine getirmek durumundayım. Doğru siyaset anlayışı da budur. Bugün de aynı noktadayım. Ben 5-5.5 rakamını çok arzu ettim, daha açılımcı bir siyaset anlayışı ortaya koyabilmek için. Gelinen nokta 3.8. Bu küçümsenir mi?
Hayır küçümsenmez. Bunun hepsi alın teri ile alınmış bir oydur." değerlendirmesinde bulundu.
Partinin Genel İdare
Kurulu (GİK) toplantısında, il başkanları ile yapılan toplantıyı hep birlikte değerlendirdiklerini ifade eden Soylu, "İl başkanlarının taleplerini çok makul, çok doğru, çok anlamlı bir değerlendirme olarak bulduk. Kamuoyuna ve Türkiye'ye bu konuda verdiğimiz sözün, yaptığımız beyanın arkasında olduğumuzu, bu meselenin partinin en yetkili kurulu olan olağanüstü kurulda tekrar görüşülmesinin çok daha doğru olabileceğini, partinin meşru ortamının olağanüstü kurul olduğunu belirttik." şeklinde konuştu.
"ÇOK CİDDİ TOPLUM MÜHENDİSLİĞİ YAPILIYOR"
Demokrat Parti'nin geçmişten beri güçlü olduğu
Antalya,
Manisa ve
Balıkesir gibi illerin
CHP ve MHP'li adaylar tarafından kazanılmasının nasıl değerlendirdiği yönündeki soruya Soylu, bu durumu toplum mühendisliğine bağladı:
"Ben bu toplum mühendisliğini 15 aydır görüyorum. Buna karşı tedbir almaya çalışıyorum. Seçim öncesinde 'Bu seçim tüm demokratlar için sadakat sınavıdır' dedim. Bu tesadüf olarak söylenmiş bir söz değildir. Bu bilerek söylenmiş bir sözdür."
Soylu, kendisinin içini acıtanın demokrat olup, rahmetli Menderes, Fatin
Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan'ı idam edenler ve Bayar'ın düşüncesini hapislerde süründüren anlayışa prim verilmesi olduğunu belirterek, "Bu kadar saf değiştirmenin, felsefi tabanın kaymasının nasıl anlamlı hale geldiğini de çözemiyorum." dedi.
"DEMOKRAT PARTİYİ KÜÇÜLTMEYE ÇALIŞIYORLAR"
Demokrat parti misyonunu yüklenenlerin kendi adlarına sorumluluklarının bulunduğunun altını çizen Soylu, "Sahada gördüğüm içimi acıtan işler olmuştur. Bunları partimin de benim de hak etmediğimi düşünüyorum. Bu ne kadardır. Önemli olan miktarı değildir, ölçüsü değildir, önemli olan yapılabilirliğidir. Ben 15 aydır bir toplumsal mühendislik gördüm. Bunu ben partinin başına geçtikten sonra hissetim. Bu toplumsal mühendislik 2007 yılı 22 Temmuz seçimlerinde farklıydı. Bu toplumsal mühendislik DYP ve
ANAP birleşmesini iten bir toplumsal mühendisliktir. Bu halkında benimde hoşuma gitti. Bu toplumsal mühendislik genel başkan olduktan sonra enteresan bir şekilde Demokrat Partiyi küçültmeye çalışan toplumsal mühendislikti."dedi.
Kendisinin saflaştırmada tarafının demokrat,
modern, çağdaş ve bu ülkenin değerleriyle beraber örtüşen bir anlayışla bütünleştirdiğini söyleyen Soylu,
Ergenekon'a sempati duyanların içinde Demokrat Parti oy verenlerin bulunabileceğini söyledi. Soylu, "15 aydır partimi CHP ve MHP'ye karşı koruyabilmek çaba sarf ettim. Bunu anlatmaya çalıştım." dedi.
"ERGENEKON MAĞDURUYUZ"
"Parti içerisindeki Ergenekoncuları tespit ettiniz mi?" sorusuna Soylu, şunları söyledi: "Bu Ergenekon'un en büyük mağduru biziz. 1960 Ergenekon'dur, bunun mağduru Demokrat Parti oldu. 1971 mağduru biziz. 1980
darbe oldu bunun mağduru biziz. 28
Şubat sürecide bir Ergenekon'dur. 28 Şubat sürecini kurgulayanlar bugün merkez sağ siyaseti daraltmaya çalışanlar ellerini kollarını sallayarak sokakta geziyorlar. Benim partimden 40 milletvekili
istifa ettirenler, merkez sağın
tasfiye edilmesine yönelik siyaset kurgulaması içindeydiler. O zihniyet hala devam ediyor."
ERGENEKON OPERASYONLARINA DESTEK
Soylu, Ergenekon operasyonları ile ilgili şu değerlendirmeyi yaptı:
"Biz Ergenekon karşıtıyız, 28 Şubat karşıtıyız, darbe karşıtıyız, demokrasi yanlısıyız. Bizim burada tarafımız belli. Ben bunun sulandırılmasında da endişeliyim. Bu cumhuriyet karşıtı olmak değil, böyle duruma getiriliyor. Bu siyasallaştırılırsa iktidar bir tarafında ana muhalefet bir tarafında olursa sanki cumhuriyet karşıtı, sanki değerler karşıtıymış gibi gelir. Bu Türk siyasetini kurgulamak isteyen halkı iradesini yönlendirmek isteyen ve halkı iradesinin egemenliğin mani olmak isteyen anlayış varsa bunun ortaya çıkarılmasıdır. Bunu herkes ister, bende istiyorum. Sonuna kadarda bunun tarafındayım. Çünkü biz bunun mağduruyuz. Kamplaşmanın da mağduruyuz. Başka avukatlığın mağduriyeti içinde kaldım. Burada hukuk limanına itibar etmeliyiz. Hukuk limanına sığınmalıyız. Hak gasp edilirse hukukla hakkını aramalıyız." (CİHAN)