Yüksekova ve Lice'de gerçekleşen çatışmaların yeni olmadığına değinen Arslan, PKK'nın sadece söz konusu yerlerde değil bir çok yerde daha saldırılarda bulunduğunu söyledi. Arslan, bütün bu saldırıların yeni olmadığını vurgulayarak 'mahalle baskısı' nedeniyle bu olayların haberleştirilmediğini dile getirdi.
İşte Adem Yavuz Arslan'ın 'Yüksekova'da neler oluyor, kim bu silahlı adamlar?' başlıklı bugünkü köşe yazısı:
Türkiye gündemi 2004 MGK belgelerine, fişleme iddialarına ve Başbakan'ın açıklamalarına kilitlenmişken Yüksekova ve Cizre'den kötü haberler gelmeye başladı.
Yüksekova'da çıkan olaylarda 2 kişi öldü, bir kişi halen yoğun bakımda.
Bu köşenin okurları için aslında yaşananlar pek sürpriz sayılmaz. Çünkü defalarca birtakım risklere dikkat çekmiştim.
PKK'nın 'kurtarılmış alan' stratejisinin uygulama alanlarının başında Yüksekova geliyor. Coğrafi konumu sebebiyle de örgüt buraya hep özel önem verdi.
Yüksekova-Şemdinli, Yüksekova-İran hattındaki kırsal alan örgütün üstlenme bölgeleri. Çözüm sürecinde asker kırsalda, polis de şehirde operasyon yap(a)madığı için saha hâkimiyeti örgüt lehine değişti.
Şu an yaşanan gerginlik ise 6 Aralık günü başladı.
PKK'lıların iddiasına göre Yüksekova'nın Mezarlık/Orman Mahallesi'nde bulunan örgüt mezarlığı tahrip edildi.
Fakat bu iddia teyide muhtaç.
Çünkü Yüksekova'yı bilenler bilir, Mezarlık Mahallesi ya da Orman Mezarlığı diye bilinen bölge PKK'nın kurtarılmış alanlarından.
Buraya polis de asker de girmez.
Dolayısıyla buradaki mezarlığın bir köşesindeki mezarlar ve bayrakların polis ya da asker tarafından tahrip edilmesi akla uygun değil.
6 Aralık günü başlayan olaylarda bazı ilkler de yaşandı.
Aynı anda çok sayıda Kalaşnikoflu gösterici polis araçlarını kurşun yağmuruna tuttu.
Öyle ki zırhlı polis araçlarının camları kullanılamaz hale geldi.
Daha önce de uzun namlulu silahlarla sokak aralarından ya da uzaklardan ateş edildiği olmuştu.
Ancak ilk kez cepheden ve açıktan yapıldı.
Özel Harekâtçılar'ın karşı atışıyla Veysel İ. (34) Mehmet Reşit İ. (32) öldü.
Cenazelerin gömülmesi sırasında da yeni olaylar çıktı ve bu kez 10'dan fazla Kalaşnikoflu gösterici ortaya çıktı.
Bu çatışmada da Bemal T. (25) yaralandı.
Şu anda yoğun bakımda. Göstericinin kırsaldan geldiği tespit edilmiş. 2008'de askeri konvoyun geçişi sırasında patlatılan bombayı koyduğu iddiasıyla hapse girmiş, tahliye edilince de kırsala geçmiş.
Güvenlik güçlerinin 3 yıldır izine rastlamadığı PKK'lının son olayda Yüksekova'da ortaya çıkması PKK'lıların şehre indiği şeklinde yorumlanıyor.
KIRSALDA HAKİMİYET ÖRGÜTE GEÇTİ
Dün itibariyle Yüksekova gergindi.
Peki ne oluyor? Yüksekova'daki olaylar yeni bir sürecin işareti mi?
Bölgeden edindiğim izlenim şu: Bir süredir Cizre'de yoğun eylemler vardı. Aslına bakılırsa eylemler her yerde var. Polis ve asker 'süreci bozan olmamak adına' sadece savunmada kalıyor.
Medyada oluşan mahalle baskısı nedeniyle de kimse bu yaşananları haberleştirilmiyor. Yoksa çözüm sürecinde 170'ten fazla bombalama ve saldırı oldu.
PKK'nın 'kurtarılmış bölge' stratejisi güncellenerek uygulanıyor. Öz Savunma Güçleri dedikleri sistemi daha yaygın hale getiriyorlar.
Ulusal basında 'yabancıların silah dağıttığı' iddiaları çıktı. Fakat bölgedeki güvenlik bürokrasisi bu iddiayı teyit edecek bir bilgi ve bulguyu sahip değil.
Kaldı ki 'Yabancıların silah dağıtmasına gerek yok. Örgütün kırsalda yeterince silah ve bombası var' deniyor.
PKK, kırsalda askere silahlı saldırı olmadığı sürece süreçte her şeyin kabul edileceğini, sürecin bozulmamış sayılacağını düşünüyor.
Şu ana kadarki yaşananlar da bu görüşü doğrular türden.
O yüzden önümüzdeki süreçte şehirleri hareketlendireceklerini söylemek kehanet olmaz.
Örgüt alan açıp orayı elinde tutuyor.
Malum olduğu üzere etnik kökenli hareketlerde psikolojik havayı diri tutmak için sembollere ihtiyaç vardır. Bu semboller kurumsallaşma, ardından da varlık ve meşruiyet getirir.
Dolayısıyla Yüksekova'daki olaylara spontane gelişmiş çatışmalar olarak bakmamak lazım.