Akşam saatlerinde açıklama yapmak sanki Genel
kurmay'ın geleneği oldu. 27
Nisan bildirisi de gece yarısına doğru internet sitesinde duyurulmuştu.
Haber tüketildikten ve etkisi geçtikten sonra geldi,
Genelkurmay'ın son bildirisi. Açıklamaya neden olan haber birinci sayfanın büyük bölümüne yayılmış ve şu başlıkla verilmişti: '6'sı kurmay albay 20
subaya
Ergenekon sorgusu'. Devamında ise 'MİT'in
raporu üzerine Hava Kuvvetleri'nde 20'den fazla subay, askerî öğrenci ve
sivil memurun illegal örgütlenme' suçlamasıyla
soruşturma konusu olduğu anlatılıyordu.
Haberi, Ergenekon'un orduya uzandığı şeklinde veriyordu. Genelkurmay
itiraz etti, özetle 'Olayın Türkiye'nin gündemindeki soruşturmayla ilgisi yoktur, 3 yıl öncesine uzanıyor' dedi. Ergenekon ile hiç ilgisi yok değil; Olayın raporu İşçi Partisi'nin bilgisayarında çıkmış. Yazıyı bu konuya ayırmamın nedeni olayın bu yönünü irdelemek değil; Genelkurmay'ın açıklamasının çok tartışılan son maddesine değinmek. Ancak Bugün Gazetesi'ndeki ilginç ayrıntıyı es geçmek istemem; MİT'in Hava Kuvvetleri'ne bildirdiği raporda 'Karargah Evlerinden' söz edilirken İşçi Partisi'nin özellikle
Alevi kökenli öğrencilere el attığı ileri sürülüyor.
Soruşturma konusu olan rapor bu yapılanmayı ayrıntılı şekilde anlatıyormuş. Ergenekon'la ilişkisi bulunmaması bu yapılanmanın önemsiz olduğunu göstermez. TSK'da
tasfiye mekanizması çok sağlıklı işliyor. Yasaların dışına çıkan, kurumun ağırlığıyla bağdaşmayan tavra girenlerin yaşama şansı yok. Daha üst düzey görev bekleyen 28
Şubat aktörlerinin hemen hepsinin kısa süre içinde kurumun dışında kalması örnek olarak gösterilebilir. Rütbesi ne olursa olsun illegal işlere bulaşan, bu çerçevede Ergenekon'da adı geçen
muvazzaf subayları da benzer akıbet bekliyor. TSK'da bunu yapacak irade ve dinamizm mevcut.
Lafı bu kadar uzattıktan sonra açıklamanın son maddesine gelecek olursak... 'TSK'ya yöneltilen saldırılara karşı yüce Türk milletinin de yasal ve demokratik tepki göstermesi
doğal bir beklentidir' deniyor. Cümle aynen böyle. Geçen yıl da 'Türk
halkından
terör olaylarına karşı kitlesel karşı koyma refleksini göstermesi' istenmişti. Bir benzerlik söz konusu. Genelkurmay bir haberi yalanlarken açıklamaya neden böyle bir cümle ekleme gereği duydu? Ve bu tam olarak ne anlama geliyor? Türk milleti yasal ve demokratik tepkisini nasıl gösterecek? Kime gösterecek? Çok değil bir yıl önce 22 Temmuz seçimlerinde büyük olgunluk içinde geçen seçimlerde halk yaşananlara demokratik tepkisini göstermedi mi? Son zamanlarda TSK'nın tartışmalara sıkça konu olduğu doğru... Bu daha çok TSK adına hareket edenlerin günlük siyasi olaylara ilişkin söz ve eylemlerinden kaynaklanıyor. Her Türk vatandaşının kendisini ifade ettiğine inandığı TSK'dan yapılan kimi açıklamaların 'bir partiye karşı, diğer bir partiye
destek' şeklinde okunması şüphesiz yıpratıcı etki yaptı. Partiler siyasi çizgilerine göre belli kesimleri temsil eder, TSK ise halkın bütününü. Kamuoyunda
darbelere karşı çığ gibi büyüyen tepki olduğu da doğru. Bu
ülke askerî darbelerden çok çekti ve bir daha o karanlık günleri tekrar yaşamak istemiyor. Darbe senaryolarına tepki gösterilmesi saldırı veya kurumu yıpratma amaçlı olamaz herhalde.
Ergenekon soruşturmasında da kurumsal olarak TSK'nın yıpratılmaması için özenli dil kullanıldı. Kimi istisnaları olabilir ancak genel olarak bir duyarlılık sergilendiğini söylemek mümkün. TSK üst düzey yönetiminin yargının sağlıklı işlemesi yönünde ortaya koyduğu iradenin altı çizildi. Ayrıca
dava aşamasına gelen yargı sürecinde savcılar benzer hassasiyeti gösterdi. Buna rağmen Genelkurmay neden Türk halkını 'yasal ve demokratik tepkiye' çağırıyor? TSK'yı yakından tanıyan bir gazeteci dostum, 'Askerler yalnız bırakıldıklarını düşünüyor, o yüzden bunu yazmış olabilirler' dedi. Mümkün. Yine de daha dikkatli üslup kullanmak durumundalar. Eleştirileri önlemek isterken başka tartışmalara yol açacak bu gibi kritik cümlelerden kaçınmak gerekir. Bana öyle geliyor ki,
Milli Savunma Bakanı'nın biraz daha aktif olması Genelkurmay'ın açıklamalarını azaltabilir, içeriğini hafifletebilir.