Öcalan'ın
Ergenekon'un üyesi olduğunu öne süren Çürükkaya, Öcalan'ın görevinin İmralı'da da sürdüğünü savunuyor.
Tutuklu olmayan Ergenekon sanıklarının her hafta Öcalan'la avukatları vasıtasıyla irtibat kurduğunu öne sürerken, Öcalan'ın hükümetin kontrolü altına alınması gerektiğinin altını çiziyor. Çürükkaya, bunu
Kürt sorununun çözümü için ilk şart olarak görüyor: "Öcalan, çatışmayı isteyen güçlerin ve hükümet dışı güçlerin kontrolünde olduğu müddetçe eğer onlar çatışma istiyorlarsa çatışma durdurulamaz. Öcalan, Adalet Bakanlığı'nın denetiminde olan bir hapishaneye alınmalı. Bu sağlandığı zaman çatışmalar kesinlikle durur. Çünkü o zaman, Ergenekon içindeki irtibatları kesilir ve oradaki görevi sona ermiş olur."
Çürükkaya,
örgüt ve Ergenekon arasındaki ilişkinin, üçüncü iddianamede yer alan Öcalan,
Yalçın Küçük ve Doğu Perinçek'e ait diyaloglarla gün yüzüne çıktığını düşünüyor. Öcalan'ı Kenya'dan getiren ekipte yer alan Hasan Atilla Uğur'un da Ergenekon sanıklarından biri olduğunu hatırlatan Çürükkaya, "2004'ten bugüne kadar PKK'ya çatışma emrinin İmralı'dan çıktığını herkes biliyor.
Hükümet Ergenekon'un üzerine gitmeye başlayınca çatışmaların kesilmesi de bu birlikteliğe işarettir." diyor.
Çürükkaya, Öcalan'ın Ergenekon'la bağlantısının İmralı'da da sürdüğünü, tutuksuz sanıklarla avukatları vasıtasıyla temas kurduğunu öne sürüyor. Çürükkaya, bu yüzden bölücübaşını eleştiren kesimlerin 'Ergenekoncudur' yaftasıyla karalanmaya çalışıldığını iddia ediyor: "Bunlar bir Ergenekon korosu gibi çalışıyorlar ve Öcalan'ın gerçek yüzünün ortaya çıkmasını istemiyorlar. Çünkü, içerideki görevi devam ediyor."
ZAMAN