Hangisi Daha Vahim?
Başka bir şey yazamaz olduk adeta.
Varsa yoksa
Ergenekon davası.
Yazıyorsak sebebi var.
Sebebimiz varlık ya da yokluk meselesi.
Sebebimiz tam
demokrasi, tam
özgürlük ve tam
bağımsızlık özlemi.
Sebebimiz "korku cumhuriyetinde" yaşamak istememe iradesi.
Cumhuriyetimizin kuruluşundan beri meclisin duvarında asılı duran, o sihirli “egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” cümlesini hayata geçeceğini görme ümidi.
Altan Tan’ın yeni kitabında ifade ettiği enfes ifade ile “Ya tam bağımsızlık ya da hep birlikte kölelik” yol ayırımında, irademizi tam bağımsızlıktan yana koyma duruşu.
Deştikçe birbirinin içinden çıkan matruşka bebeklerinin aksine, küçülmeyen ama büyüyen bir yapı ile karşı karşıyayız.
Hadise boş bir evde yapılan aramada ele geçen bombalar ile başlamıştı.
Şimdi kazılarla devam ediyor.
Bazen kazmaya gerek olmadan
toprak belki de altındakileri oraya buraya ulu orta bırakıveriyor.
Ankara ve bir kısım mahfillerde rahatsızlık ve teyakkuz hali en üst seviyede.
Son dalga çerçevesinde gözaltına alınmalar sırasında
Genelkurmay Başkanının,
Başbakan ve Cumhurbaşkanını ziyareti nedeni ile gözaltına alınanların serbest bırakıldıklarını öğrendik sayın
Baykal’dan.
Sayın Baykal Genelkurmayın
muhtıra vermemesini takdirle karşılarken,ordu adına niyet ve fiil okuması yapıyor.
Genelkurmayıın soruşturmaya
destek veren bazılarınca zor anlaşılabilecek duruşunu gölgeleyerek kuruma yapılabilecek en büyük kötülüğü reva görüyor.
Üstelik bu iddianın cevaplanacabilecek bir tarafıda yok.
Son ve daha önceki dalgaların vurduğu
emekli memurlar hatırlarsak bir
tartışma başlatmıştı.
İçeri alınan yüksek dereceli, önemli, emekli devlet memurlarına böyle bir kanunsuzluğu izafe etmek bile, akıldan yoksun bir gayretkeşlikti, bir kısım yine önemli devlet,
siyaset ve medya adamlarına göre.
Bir yandan çok kısa bir zaman öncesi bir tarihte, başbakana düzenlenme amacı ile yapılan
suikast planı ortaya çıktı.
Başka bir yerde ultra modernist düşünceleri ile Doğan medyasının parlattığı bir ilahiyatçı akademisyenimizin, "başörtüsünün dinde yeri olmadığını" söylerken bunu bilim ya da din aşkına değil tamamen başka aşklar ve korkular adına yaptığını öğrendik.
2500 kişiyi dinlemeye alan ve CD ya kaydeden başka bir yüksek dereceli devlet memurunun eski mevcut genelkurmay başkanları hakkında bilgi arşivlediği ortaya çıktı.
Ortaya çıkan bunca şey aslında devletin çivisinin çıkmış olduğunun ortaya çıkmasından başkaca bir şey değil.
Ergenekon davası bu çıkan çiviyi tekrardan geri çakabilme şansından başka bir şey değil aslında.
Bu şansın çok iyi kullanılması adına yazıyor yazanlar.
Maksat kötü niyetle kişi ya da kurumları yıpratmak değil.
Bir
takım hassasiyetleri anlamak elbette mümkün.
Duyulan endişe herkese göre değişiyor anlaşılan.
Şahsım adına ben duyulan endişenin şu olmasını arzu ederim.
Ve umarım ki öyledir.
Bu endişemi kelimeleri hassas seçmeye çalışırken aynı zamanda paradoksal bir durumu da izah ederek ifade etmeye çalışayım.
Şimdi emir komuta zinciri içinde senelerc
e devlete dolayısı ile millete
hizmet etmesi gereken bir görevlinin, emir komuta zinciri dışına çıkarak gayrı meşru bir yapılanma içine girmesi mi daha tehlikeli?
Yoksa bizzat bunu hiyerarşi zinciri içinde yapıyor olması mı?
İşin doğrusu
ölümlerden ölüm beğenmek gerekiyorsa ben ikinci şıkkı düşünmek istemem.
Ama birincisi daha tehlikeli ve ürpertici gibi geldi bana.
Ya size?
SALİH YAYLACI-İNTERNETHABER