Star Gazetesi
Ankara Temsilcisi Şamil
Tayyar ortaya çıkan
belgelerin sorumlusuna işaret ediyor.
Ergenekon’un büyük oyunu
Yüksek Askeri
Şura tarihi yaklaştıkça ilginç bilgi, belge ve fotoğraflar
simitçi tezgahına kadar düşmeye başladı.
Geçen ay başlayan savaş, giderek artan dozda devam ediyor. Önceki yazılarımı ve bazı gazetelere verdiğim demeçleri takip edenler hatırlayacaktır. Şura yaklaştıkça işlerin kızışacağı ve gerginliğin tırmanacağını ifade ederken, bazı
paşaların koruma sayısının arttırıldığı yolunda duyumlar geldiğini anlatmıştım.
Ne olduğunu daha iyi anlayabilmek için önce kısa bir
özet yapalım. İlk olarak geçen ay AB fonlarından
destek alan
sivil toplum kuruluşları ve temsilcilerinin fişlendiği andıç çıktı ortaya.
Andıç,
Jandarma Genel Komutanı Or
general Işık Koşaner’in
Genelkurmay 2. Başkanlığı döneminde hazırlanmıştı. İlk bakıştaki
hedef, şurada
Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na kesin gözüyle bakılan Işık Paşa’ydı.
Bu ay
tansiyon iyice yükseldi. Çok sayıda basın kuruluşuna
Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ’un Yahudilerce kutsal sayılan
Kudüs’teki ünlü Ağlama Duvarı önündeki görüntüleri postalandı. Derken Başbuğ’un
Anayasa Mahkemesi
Başkanvekili Osman
Paksüt’le üç kez ‘gizli’ görüşme yaptığı ortaya çıktı. İlk bakıştaki hedef, şurada
Genelkurmay Başkanlığı’na kesin gözüyle bakılan İlker Paşa’ydı.
Eş zamanlı bir başka gelişme yaşandı. Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral
Ergin Saygun’un ağır
şeker hastalığı,
kalp kapakçığı sorunları,
kök hücre nakli gibi çok gizli sağlık sırlarını gösteren
raporlar internete düştü. ‘Metacafe’ sitesi çıkışlı bu rapor, neredeyse tüm haber portallarında yer aldı. İlk bakıştaki hedef, şurada 1.
Ordu Komutanlığı’na kesin gözüyle bakılan Ergin Paşa’ydı.
AK Parti neden olmaz?
Genelkurmay’ı yakından takip eden yazar ve muhabirler çok iyi bilir ki, ‘hedef’ haline getirildiğini düşündüğümüz bu
üç general, birbirinden bağımsız ve aynı düşünce kalıbı içinde değiller. Örnekle anlatmak gerekirse, 28
Şubat sürecinde karşılaştığımız
Çevik Bir -
Erol Özkasnak gibi ‘
dava kardeşliği’ yoktur aralarında.
O halde bu tespitten nasıl bir sonuç çıkar? Kaba bir yorumla, komuta kademesinde bir
ekip çatışmasından söz edilebilir. Dolayısıyla bu belge trafiğinin iç çatışma ürünü olduğu düşünülebilir. Ama gerçekçi olmaz. Ayrıca komutanlara büyük haksızlık olur. Kaldı ki, böyle bir iç çatışma
terfi ve tayinleri pozitif yönde etkilemez, tespiti de kolaydır.
Ekip
kavgası değilse, peki o zaman nedir? Hakkında
kapatma davası açılan AK Parti, belge trafiğini yönlendirerek TSK’ni kuşatma altına almak mı istiyor? İki temel nedenle mümkün değil: 1-
Osman Paksüt ve
Önder Sav örneğinde yaşandığı gibi ‘dinleme-takip’ tartışmalarıyla hedef haline getirilen AK Parti’nin sırtındaki
sopa sayısı artar,
kapatma davasını olumsuz etkiler. 2- Sızan bilgi, belge ve fotoğraflar, siyasi
iktidarın
emniyet gücüyle toparlama ve yayma kabiliyetinin çok üzerindedir. Yani, o kadar gücü ve imkanı yoktur, istese de yapamaz.
Ordu içindeki Ergenekon
Çok basit stratejik mantıkla bu sonuca ulaşmak mümkün olmasına rağmen,
Doğan Grubu’na ait gazetelerin kamuoyuna enjekte etmeye çalıştığı
imaj ise, siyasi iktidar ile TSK arasında kapatma davasından kaynaklanan bir kavganın yaşandığı yönündedir! Gerçeği yansıtmayan bu haberlerin sebebi ise bulanık suda
balık avlamaktan öte anlam taşımıyor.
Bu kavga siyasi iktidara da TSK’ne de yarar sağlamıyorsa, bu çatışmadan kim, ne yarar umabilir? Cevabı bulunması gereken asıl soru budur. Bu yola düştüğümüzde karşımıza iki büyük grup çıkıyor; 1-Ergenekon 2. Doğan Grubu
Çünkü; Ergenekon köşeye sıkışmış durumda. Yakında
iddianame açıklanıyor.
Büyükanıt’ın kendilerine sahip çıkmadığını düşünen Ergenekon çetesi, şimdiden Başbuğ’u etki altına almak ‘topal ördek’ kıvamına getirip mutabakat için masaya çekmek istiyor. Ergenekon’un niyeti, sadece AK Parti’nin kapatılması değil tümüyle tasfiyesi, gerekirse 2009’da
darbe yapılmasıdır.
O nedenle diyorum ki; TSK’ne sızmış Ergenekon’la bağlantılı bazı isimler, bilgi, belge ve fotoğraf transferinde önemli rol oynamış olabilirler. Genelkurmay, acilen bu köstebekleri bulmalı ve üzerine gitmelidir. Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılarla diyaloğa geçilirse eminim ki, işleri büyük ölçüde kolaylaşacaktır.
Ergenekon üzerinden atış
Bu gelişmeleri, siyasi iktidarın TSK’ni yıpratma kampanyasının parçası haline getirmek isteyen Doğan Grubu ise avuçlarını ovuşturup AK Parti’yi Genelkurmay’a dövdürerek kazançlı çıkmanın gayreti içinde.
Radikal’in cumartesi günü
Murat Yetkin imzasıyla manşete taşıdığı haberin başkaca bir açıklaması yoktur.
Şemdinli soruşturması başta olmak üzere ‘gizli’ nitelikteki tüm soruşturmaları tutanaklarıyla birlikte yayınlanan Doğan grubunun, Ergenekon konusundaki ‘resesif’ tavrını herhalde ‘
medya etiği’ olarak açıklamak safdillik olur.
Ergenekon haberlerinin kesilmesinin baş müsebbibi ise
Hürriyet Başyazarı ve
Basın Konseyi Başkanı
Oktay Ekşi değil mi? İlk kez bir meslek kuruluşunun başındaki şahıs, savcıları sansüre davet etti. Ne hikmetse art arda davalar açıldı ve Ergenekon haberleri yapılamaz hale getirildi. Yine ilk defa gazetecilik faaliyeti Ergenekon’la birlikte ‘sızdırmacılık’ basitliğine indirgendi, ‘usul’, ‘esas’ın önüne geçirildi. Ergenekon ayarlı medya, ortadaki pisliği konuşmak yerine mesleğe ‘kim sızdırdı’ hafiyecilik oyununu bulaştırdı.
Özetle, başkentten memleket manzarası böyle.
Umut ederim; Öküz altında
buzağı arayanlar da bir gün gerçeği görmek isteyip
Cem Yılmaz gibi ‘Mucize bu, görüyorum’ diye bağırırlar.
ŞAMİL TAYYAR- STAR GAZETESİ