Sivil toplumun rahatsızlığı ve endişesi had safhada!

Çalışanlar nefret söyleminden duydukları rahatsızlığı dile getirdiler, yaşananlardan endişeliler...

Sivil toplumun rahatsızlığı ve endişesi had safhada!

  • MİHVER, ötekileştirme ve nefret söylemlerinin insanları kamplaştırdığını açıkladı. 
  • Ecvet Çelik: "Şu an yaşananlar 28 Şubat dönemindekinden bile ağır."
  • 'Savcı ve hakimlerin tedirgin edilmelerinden endişe duyuyoruz. Hukukun askıya alındığını görüyoruz.'
  • "Paralel yapı, örgüt, haşhaşi’ gibi yakıştırmalar derin bir hayal kırıklığı oluşturdu."

Yaşananların 28 Şubat dönemindekinden bile ağır olduğunu vurgulayan MİHVER Yönetim Kurulu Başkanı Ecvet Çelik, "Birçok kesim arasında kamplaşma paranoyası başlatılmış durumda. Nefret söylemi, etiketleme ve ötekileştirmeleri insanları kamplara ayırmaya sevk ettiği için ağır bir atmosfer oluştuğunu düşünüyoruz.” dedi.

Marmara İş Hayatı ve Emek Dernekleri Federasyonu (MİHVER), yolsuzluk ve rüşvet operasyonu sonrasında yaşanan gelişmelere ilişkin Point Otel’de basın toplantısı düzenledi. Toplantıya; MİHVER Yönetim Kurulu Başkanı Ecvet Çelik, MİHVER Yönetim Kurulu Üyesi Burhan Karakaş, MİHVER Federasyon Avukatı Fikri Yazıcı ve çok sayıda dernek üyesi katıldı. 

Toplantıda konuşan Ecvet Çelik, son yaşananlara bakıldığında 28 Şubat’ta yaşananların hafif bile kalabileceğini söyledi. Çelik, “Her yerde bir huzursuzluk atmosferi oluşturulmaya çalışıldığını görüyoruz. Özellikle iş hayatında, çalışanlar arasında 'acaba müdürüm nasıl biri? Amirim necidir? Beraber çalıştığım partnerim nasıl biridir? gibi durumlar oluşmaya başlamaktadır. Herkes arasında böyle bir kamplaşma paranoyası başlatılmış durumda. Nefret söylemi, etiketleme, ötekileştirme, insanları kamplara ayırmaya sevk ediyor.” diye konuştu.

Türkiye’de yaşanan süreçten çalışan vatandaşların da etkilendiğini belirten Çelik, şöyle devam etti: “Firmalar, inovasyon için, yenilenmek için gayret sarf etmesi gerekirken, içe dönük kısır çekişmelerle, nefret söylemleriyle herkesin tedirgin edilmeye çalışıldığını görüyoruz. Biz bunlardan rahatsız olduğumuzu, endişe duyduğumuzu belirtmek istiyoruz.” 

'SAVCI VE HAKİMLERİN TEDİRGİN EDİLMELERİNDEN ENDİŞE DUYUYORUZ'

Savcıların ve hakimlerin de tedirgin edilmelerinden endişe duyduklarını aktaran Çelik, “Hukuk her kesime lazım olan bir konudur. Hakimlerin ve savcıların rahat, zihinleri bulanmamış olarak, iktidar kaygılarını içlerinde beslemeden veya devletle alakalı mevzuları içlerinde beslemeden hareket etmelerini sağlamak gerekirken, hükümetin attığı adımlarla onların ürküttüğünü rahat şekilde hareket edemeyecekleri endişesini taşıyoruz. Nefret söylemlerinin etrafa yayılmasıyla insanların alım güçleri de azaldı. Euro, dolar, faiz hepsi yükseldi. Belki de 10 yıldır ekonomik olarak da gelişmeler sağladı bu ülke ama şu an onların birer birer geriye gitmekte olduğunu düşünüyoruz.” şeklinde konuştu.

'HUKUKUN ASKIYA ALINDIĞINI GÖRÜYORUZ'

Vesayet dönemlerinin en belirgin özelliğini hukukun askıya alınması olarak değerlendiren Avukat Fikri Yazıcı da, “Hukukun askıya alınması, dünyanın her yerinde vesayet dönemi ve daha ilerisinde darbe dönemi adını almıştır. Şu anda içerisinden geçtiğimiz süreçte maalesef biz hukukun askıya alındığını görüyoruz. Şikayet dilekçesi vermek istiyorsunuz, hiçbir savcı şikayet dilekçesini almıyor. Şu anda adliyelerde savcılar, hakimler ciddi anlamda iş yapma şevkini, azmini yitirmiş durumdalar. Kolluk kuvvetleri keza bu durumda. Dolayısıyla ortada ciddi bir hukuki boşluk var. Bu da sivil bir vesayettir. Yani siyasi iradenin hukuk sistemi üzerinde oluşturduğu sivil bir vesayet olarak değerlendiriyoruz.” ifadelerini kullandı.

Siyasi iradeyi temsil eden başta Başbakan ve bir çok üst düzey siyasetçinin toplumu kamplara ayırma kastı ile açıklamalar yaptığını söyleyen MİHVER Yönetim Kurulu Üyesi Burhan Karakaş, “Toplumun bir kesimini ‘paralel yapı, örgüt, haşhaşi’ gibi yakıştırmalar ile yasa dışı ilan etmesi, yine bu kişilerin inanç dünyasını aşağılayan yaklaşım sergilenmesi bizlerde derin bir hayal kırıklığı oluşturmuştur. Seçimle iş başına gelen iktidarlar kendisine destek olsun veya olmasın tüm halkına saygı, sevgi ve merhametli davranmak zorundadır. Kendisi gibi düşünmeyen kişileri ötekileştirip bir grup insana ‘çapulcu’ başka bir grup insana ‘haşhaşi’ bir başka gruba ‘hain’ gibi nefret söylemi içeren hakaretamiz ifadeler kullanılması, toplum barışını ciddi bir şekilde ve geri dönüşsüz olarak zedelemektedir.” diye konuştu.

Milyonlarca gönüllüsü olan bir sosyal grubun yolsuzluk operasyonlarının hemen akabinde şebeke gibi göstermeye çalışıldığını kaydeden Karakaş, “Değişik vesilelerle bu işin içinde olunmadığı ifade edilmesine rağmen yasa dışı ve suçlu bir şebeke gibi gösterme, illegal işler yaptığını delilsiz, ispatsız beyan ve isnatlarla milletin karşısında bizzat Başbakan tarafından söylenmesi, daha da ileri gidilerek ‘paralel yapı, in, örgüt, haşhaşi, inlerine gireceğiz’ gibi yalan, sevimsiz ve yakışıksız ifadeler milletimizin vicdanında derin bir yara açmaktadır.” dedi.

<< Önceki Haber Sivil toplumun rahatsızlığı ve endişesi had safhada! Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER