Samanyolu Yayın Grubu Ankara Temsilcisi
Abdullah Abdulkadiroğlu,
Diyarbakır'daki
13 şehit olayıyla ilgili olarak çarpıcı bir yazı kaleme aldı...
CESARETİ OLAN VARSA...
Böyle zamanda hiç kolay değil ama 13 askerimizin hainler tarafından şehit edilmesi karşısında sağduyuyu elden bırakmamak zorundayız.
Galeyana gelmek ve bizi bu çıkmaza sürüklemeyi planlayanların istediği şekilde hareket etmek onların ekmeğine yağ sürmek olur.
Sessiz de kalmayalım.
Bu insanlıktan nasibini almamış kahpeleri lanetleyelim. Fakat bunu yaparken her adımımızı düşünerek atalım.
Nasıl bir tuzağa sürüklenmek istendiğimizi iyi bilelim.
20 yaşındaki ana kuzularının düşürüldüğü tuzağa bu ülkenin ortak aklının çekilmesine müsaade etmeyelim.
Şehit edilen 13 ana kuzusunun içinde
Kürt çocukları da var.
Güya o çocukların da mensubu oldukları Kürt vatandaşların hakkını savunmak için, Kürt çocuklarını öldürüyor bu lanet olası
terör.
Tam da konuşarak sorunların hal yoluna girmek üzere olduğu bir zamandayız. Bölgede
terör örgütünü destekleyen
halk bile artık, ölerek ve öldürerek yürütülen bir mücadele istemiyor.
Konuşmaktan korkan ve konuşmaya başlarlarsa üstünde durdukları zeminin altlarından kayacağını iyi bilen bu istismarcı yapı, yine hep yaptığı işi yaptı.
Askerlerimizi şehit etti.
Günlerdir Türkiye'yi geren
yemin krizini iktidara
fatura edenler, bu saldırı sonrası
timsah gözyaşları döküp yine faturayı iktidara kesmenin yollarını arıyor şimdi.
İnsanın yemininiz de yerin dibine batsın, demokratik özerkliğiniz de diyesi geliyor.
İşte bu acıyı anaların yüreğine düşürenler de bunu dememizi istiyor. Onlar düşmanlık sürsün istiyorlar. Bu ülkenin en önemli sorununun konuşulmasını istemiyorlar.
Bütün çabaları yeni ve
sivil bir anayasanın yapılmasını engellemek. 12
Eylül darbesinin çocuğu olan terör örgütü, kendisini var eden sistemi korumaya çalışıyor.
Bu anayasanın yapılmaması için ülkeyi
yangın yerine çevirmekten çekinmeyen bu yapı, bütün yaşananlardan, hep kendilerini var eden sisteme dokunmak isteyenleri sorumlu tutuyor.
Varlıklarını birbirlerinin varlığına borçlu olanların, hep böyle acı olaylar sonrası her nedense işbirlikleri ortaya çıkıyor.
Bu yapıların birbirlerini nasıl kullandıkları,
Ergenekon ve
Balyoz soruşturmaları sürecinde bütün çıplaklığıyla ortaya döküldü.
Daha önce onlarca askerimizi şehit verdiğimiz buna benzer saldırılarda, aklın almayacağı kasıt boyutuna varan ihmaller hepimizi kahretmedi mi ?
Şimdi yine kritik bir yol ayrımındayız. Yüreğimizdeki bütün acıya rağmen gideceğimiz doğru yolu biliyoruz.
Bir yanda birlik ve beraberliğimize kastedenlerin, ellerindeki şiddet kozunu kaybetmeye en yakın oldukları döneme giriyoruz.
Diğer yanda safralarından arınmış yeni Türkiye'nin, temizlenmesi sürecinden rahatsız olanların, eski Türkiye'yi muhafaza etme gayretleriyle mücadele ediyoruz.
Bütün bunların yanında, yemin krizine sebep olan
Silivri vekillerini
kurtarma harekatının bir benzerinin, 20 gün sonraki Yüksek Askeri
Şura öncesi, Silivri generalleri için "terörle mücadelede zaafiyet oluştuğu" propagandası üzerinden sahneye konulduğu kuşkusu içimizi kemiriyor.
13 askerimizin niçin şehit olduğu; iyi düşünülmesi gereken soru işaretleri barındırıyor.
Yine de şimdi cesareti olan varsa; o yavrucakların yüreği yanan analarına anlatsın bütün bunları.
[email protected]