Sezer bizi ne zaman temsil edecek?
AKŞAM saat 17.00 olduğunda,
Çankaya’dan Baş
bakanlığa
telefon ediliyor. "İmzaya göndereceğiniz herhangi bir evrak var mı" diye.
Saat 17.00,
mesai bitti anlamında. Saat 17’den sonra, normal rutinde Çankaya’da kapılar kapanıyor,
Cumhurbaşkanlığı sessizliğe gömülüyor. Cumhurbaşkanı
Ahmet Necdet Sezer kendi dünyasına çekiliyor.
Saat 17.00 ya da sabah 07.00 ya da 24.00, ne farkeder, Cumhurbaşkanlığı normal mesai yeri mi? Ama, saat 17’yi vurunca, kepenkler kapanıyor.
Bu sıradan gibi görünen
küçük örnek bile, Sezer’deki sosyal yönün
aynası. Dışarda görünmekten, dışarıya çıkmaktan hoşlanmıyor Sezer.
Benzer biçimde, toplumsal ya da bireysel, sevinci ya da acıyı paylaşmak, Sezer’in adeti değil. Düğünlere, derneklere, cenazelere, hatta ağır bir deprem yaşayan yerlere, örneğin geçen yıl
Bingöl’e, gitmiyor.
Bu özelliği bilinmeyen değil.
OLMAZSA OLMAZ
Sezer son olarak,
Türkmenistan Devlet Başkanı Türkmenbaşı’nın cenaze
törenine de katılmıyor.
Oysa, bu cenaze töreni Cumhurbaşkanlığı düzeyinde temsil gerektiren bir tören.
Törene
Başbakan Erdoğan ile birlikte, Gül,
Pepe ve Güler, üç bakan daha katılıyor.
Türkiye temsil ediliyor, ama gözler ister istemez Türkiye Cumhurbaşkanını arıyor.
Türkmenistan, adı üstünde, Orta
Asya’daki Türk Cumhuriyetler’den biri. Bize her anlamda yakın. Siyasal,
ekonomik, kültürel ilişkilerimiz çok yoğun. Bizimle, devlet ve
halk olarak, güçlü bağları var.
Böyle bir cenaze töreninde, Sezer’in hepimizi temsil görevi var.
Kişisel olarak, katılırım, katılmam, adetimdir, değildir, gibi bilinen özellikleri bu durumlarda geçerli değil. Çünkü, bu bir görev. Taşıdığı sıfatın gerektirdiği, olmazsa olmaz şartı.
TASADA VE KIVANÇTA
Bu
eleştiri, Sezer’in Çankaya’da sürdürdüğü laikliği koruyan tavrıyla uzaktan, yakından ilgili değil.
Sezer orada önemli bir misyon üstleniyor. Bir yandan, hukuk devletini korumaya özen gösterirken, öte yandan AKP usulü kadrolaşmaya engel olmaya çalışıyor. Bunu herkes biliyor ve alkışlıyor. Bu ayrı, bunu karıştırmak yanlış.
Anayasanın başlangıcında, Türk milleti tasada ve kıvançta ortaktır, diyor. Türk milletini Cumhurbaşkanı temsil ediyor. Ne var ki, tasada ve kıvançta ortak olan biz, ne doğrudan bize ait tasada ve kıvançta, ne de Türkiye’yi ilgilendiren tasada ve kıvançta Sezer’i görebiliyoruz.
Sezer döneminde Çankaya’nın ciddi bir eksikliği.
SİYASETE UZAK
Beş ay sonra Cumhurbaşkanlığı görevi sona eriyor. Kendisine çeşitli yakıştırmalar yapılıyor, siyasete girer, girmez, türünde.
Oysa, girmeyeceğine dönük sinyaller veriyor. Son zamanlarda özel sohbetlerinde şunu söylüyor:
"Benim
CHP’ye katılacağım yönünde haber ve yorumlar çıkıyor, bunlar doğru değil, ben siyasetle ilgili değilim, burada oturduğum sürece, şimdiye kadar olduğu gibi,
Atatürk ilkelerini ve laikliği koruyacağım, görevim bittiğinde, kendi köşeme çekileceğim."
Bu elbet kişisel tercihi. Zaten siyasetten gelmiyor. Belki siyaseti de o kadar sevmiyor.
Ancak, Çankaya’da oturduğu sürece, halk kendisinden tasada ve kıvançta
ortaklık bekliyor. Artık çok geç olsa bile.
Yalçın Doğan/Hürriyet