Cumhurbaşkanı
Ahmet Necdet Sezer, yayımlanmasını uygun bulmadığı 5556 sayılı ''Yükseköğetim Kurumları Teşkilatı Kanunu, Yükseköğretim Kanunu,
Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu, Telsiz Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun''u bir kez daha görüşülmesi için
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı'na geri gönderdi.
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, 5556 sayılı ''Yükseköğetim Kurumları Teşkilatı Kanunu, Yükseköğretim Kanunu, Kamu Mali
Yönetimi ve Kontrol Kanunu, Telsiz Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun''u iade gerekçesinde, Yasa ile YÖK'ün yeni kurulan 15 üniversiteye kurucu
aday rektör seçimini sonuçlandırmasının ''neredeyse olanaksız duruma'' getirildiğini ifade etti.
Sezer, gerekçede, 5447 sayılı ''Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu, Yükseköğretim Kanunu, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu, Telsiz Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun''da (Kırşehir'de) Ahi Evran
Üniversitesi,
Kastamonu Üniversitesi,
Düzce Üniversitesi, (Burdur'da) Mehmet Akif
Ersoy Üniversitesi,
Uşak Üniversitesi,
Rize Üniversitesi, (Tekirdağ'da)
Namık Kemal Üniversitesi,
Erzincan Üniversitesi,
Aksaray Üniversitesi,
Giresun Üniversitesi, (Çorum'da) Hitit Üniversitesi, (Yozgat'ta)
Bozok Üniversitesi,
Adıyaman Üniversitesi,
Ordu Üniversitesi ve
Amasya Üniversitesi adıyla 15 yeni üniversite kurulmasının öngörüldüğünü anımsattı.
Yasa'nın geçici 1. maddesinde de bu üniversitelerin kurucu rektörlerinin 2 yıl için,
Milli Eğitim Bakanı ve Başbakanın önereceği 3 isim arasından Cumhurbaşkanınca atanmasının öngörüldüğünü kaydeden Sezer,
yasayı, ''yeni kurulan üniversitelerde kurucu rektör adaylarının
Milli Eğitim Bakanı ve Başbakan'ca önerilmesinin, üniversitelerin bilimsel ve yönetsel özerklikleriyle,
Yükseköğretim Kurulu'nun
Anayasa'da belirlenen görev ve yetkileriyle bağdaşmadığı, hizmetin gereğine ve kamu yararına uygun düşmediği'' gerekçesiyle, geçici 1. maddesinin bir kez daha görüşülmesi için
Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne geri gönderdiğini hatırlattı.
Sezer, söz konusu geçici 1. maddenin, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nce 5467 sayılı Yasa ile aynen kabul edildiğini ve bu Yasanın, 17.03.2006 günlü Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdiğini dile getirdi.Sezer, açılan
dava üzerine,
Anayasa Mahkemesi'nin geçici 1. madde
kuralını
iptal ettiğini de anımsattı.
İncelediği 5556 sayılı yasa ile 5467 sayılı Yasa'nın geçici 1. maddesi konusunda yapılan
düzenlemede, yeni kurulan 15 üniversitenin 2 yıl görev yapacak kurucu rektörlerinin, Yasa'nın yürürlüğe girdiği günden başlayarak bir ay içinde Yükseköğretim Genel Kurulu'nun üye tam sayısının 3/4 çoğunluğuyla belirlenecek altı
profesör adaydan, 15 gün içinde Milli Eğitim Bakanı'nca seçilerek sunulan üç aday arasından Cumhurbaşkanı'nca seçilip atanacağı, Yükseköğretim Genel Kurulu'nca aday belirleme işleminin bir ay içinde sonuçlandırılamaması durumunda, üç kurucu rektör adayının doğrudan Milli Eğitim Bakanı'nca belirlenerek Cumhurbaşkanı'na sunulacağının öngörüldüğünü vurguladı.
Sezer, ''Görüldüğü gibi, yapılan düzenlemede, yeni kurulan 15 üniversitenin kurucu rektör adaylarının 3/4 gibi çok yüksek oranda nitelikli çoğunlukla belirlenmesi için Yükseköğretim Kurulu'na bir ay süre tanınmakta, bu sürenin sonunda aday belirleme yetkisi Milli Eğitim Bakanı'na devredilmektedir'' dedi.
Anayasa'nın ve Yükseköğretim Yasası'nın ilgili hükümlerini anımsatan Sezer, bu hükümler uyarınca, 21 üyeden oluşan Yükseköğretim Genel Kurulu'nun 14 üyeyle toplanabildiğini ve 8 oyla karar alabildiğine işaret etti.
''SEÇİMİ OLANAKSIZ KILAR''
İncelenen Yasa ile yapılan düzenlemede ise, kurucu rektör adaylarının, Yükseköğretim Genel Kurulu üye tam sayısının 3/4 çoğunluğuyla, başka bir söyleyişle en az 16 üyenin oyuyla seçileceğinin belirtildiğini ifade eden Sezer, şöyle devam etti:
''Anayasa'da, Yükseköğretim Genel Kurulu'nun toplantı ve karar yetersayıları konusunda bir kural bulunmadığı ve Kurul'un çalışma ilkelerinin belirlenmesi yasaya bırakıldığından, yasakoyucunun belirli nitelikteki işler için farklı karar yetersayısı öngörebileceğinde kuşku yoktur. Ne var ki, buna ilişkin düzenlemenin amaca ve Anayasa'ya uygun, makul ve ölçülü olması da hukukun genel ilkelerinin gereğidir.
Oysa, incelenen Yasa'yla getirilen karar yetersayısının, Yükseköğretim Genel Kurulu toplam üye sayısına göre çok yüksek olduğu, süre uzun tutulsa da seçimin sonuçlanmasını olanaksız kılacağı ortadadır.
Nitekim, yasakoyucu da, kurucu rektör adayı belirleme işleminin, getirilen karar yetersayısı ile sonuçlandırılamayacağını yüksek olasılık gördüğünden, Yükseköğretim Genel Kurulu'nca aday belirleme işleminin bir ay içinde sonuçlandırılamaması durumunda, her üniversite için üç kurucu rektör adayının tek başına ve doğrudan Milli Eğitim Bakanı'nca belirlenmesini öngörmüştür.Böyle bir düzenleme Türk hukukunda hiçbir kamu görevlisi için yapılmamıştır. Gerçekten, ne
yüksek yargı organları, ne bağımsız kurullar başkan ve üyeleri, ne de üniversite rektörlerinin seçiminde böyle bir karar yetersayısı aranmaktadır.Yapılan düzenleme, kurucu rektörlüğe aday olmak isteyenleri caydırıcı, katılımı azaltıcı, Yükseköğretim Genel Kurulu'nda sonuç almayı güçleştirici niteliktedir.
Bu niteliği nedeniyle, kurucu rektör adaylarının seçiminde çok yüksek bir yetersayı arayan düzenleme, adil ve ölçülü olmadığı gibi, haklı bir nedene de dayanmamakta ve Anayasa'nın hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmamaktadır.Ayrıca, Yükseköğretim Genel Kurulu'nun çok daha önemli konulardaki toplantı yetersayısı ondört ve karar yetersayısı toplantıya katılanların oyçokluğu olarak belirlenmişken, kurucu rektör adaylarını seçme karar yetersayısının 16 gibi çok yüksek bir çoğunluk olarak öngörülmesi, amaç yönünden de hukuka, kamu yararına ve hizmetin gereklerine uygun düşmemektedir.''
''MİLLİ EĞİTİM BAKANI'NA DEVREDİLİYOR''
İncelenen Yasa'yla yeniden düzenlenen geçici 1. maddenin ikinci tümcesinde, ''Yükseköğretim Genel Kurulunca aday belirleme işlemi bir ay içinde sonuçlandırılamadığı takdirde Milli Eğitim Bakanı tarafından belirlenecek üç kurucu rektör adayı Cumhurbaşkanına sunulur'' denildiğini anımsatan Sezer, bu ifadeyle, Yükseköğretim Genel Kurulu'nun kurucu rektör adayı seçme yetkisi, tümcede belirtilen durumun gerçekleşmesiyle Milli Eğitim Bakanı'na devredildiğini, ''başka bir deyişle, Yükseköğretim Kurulu'nun rektör seçme sürecinin dışında bırakıldığını'' ifade etti.
Sezer, ''Böylece, Yükseköğretim Genel Kurulu'nun kurucu rektörlerin belirlenmesi sürecine katılımı biçimsel düzeye indirgenmekte ve yeni kurulan üniversitelerin akademik kadrolarının ve
yönetim personel yapısının geleceğe dönük olarak Anayasa'nın 130. maddesinde öngörülen biçimde oluşturulması yönünden büyük önem taşıyan kurucu rektörlerin belirlenmesi yetkisi, eylemli olarak, tümüyle siyasal iktidarın
tercih ve takdirine bırakılmış olmaktadır'' dedi.
Anayasa Mahkemesi'nin, konuya ilişkin iptal kararının gerekçelerine anımsatan Cumhurbaşkanı Sezer, şunları kaydetti:
''Anayasa Mahkemesi kararında, Yükseköğretim Kurulu'nun, kurucu rektör adaylarını belirleme sürecinden dışlanamayacağı, başka bir anlatımla
Yükseköğretim Kurulu'nun, kurucu rektör adayı belirleme sürecinde mutlaka yer alması gerektiği, buna aykırı yasa kuralının Anayasa'nın 130 ve 131. maddelerine uygun düşmeyeceği açık biçimde vurgulanmıştır.
Oysa, yukarıda da belirtildiği gibi, incelenen Yasa'yla yapılan düzenlemede, Yükseköğretim Genel Kurulu'nun kurucu rektör aday seçimini sonuçlandırması neredeyse olanaksız duruma getirilmekte, aday belirleme işlemlerinin bir ay içinde tamamlanamaması durumunda da, Yükseköğretim Kurulu 'kurucu rektör aday belirleme süreci' dışında bırakılmaktadır.
Yükseköğretim Kurulu'nu, kurucu rektör adaylarını belirleme yetkisini belli süre ya da koşula bağlayarak seçim sürecinden dışlayan yasal düzenlemenin Anayasa Mahkemesi kararına uygun olmayacağı açıktır.Genel gerekçesinde, Yasa'nın, Anayasa Mahkemesi kararı göz önünde bulundurularak hazırlandığı belirtilmiş ise de, yukarıda yer verilen açıklamalar, gerekçeleri ve hüküm bölümüyle bir bütün oluşturan ve bağlayıcı olan Anayasa Mahkemesi kararına uyulmadığını göstermektedir.
Bu nedenle, incelenen Yasa'yla yeniden düzenlenen geçici 1. madde kuralı, Anayasa'nın 2. maddesinde yer verilen hukuk devleti ilkesine, Anayasa'nın 130 ve 131. maddeleri ile Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığına ilişkin 153. maddesine uygun düşmemekte, kamu yararı ve hizmetin gerekleriyle bağdaşmamaktadır.''