İşte Genç Siviller'in 12 Ağustos Pazar günü yapacağı basın açıklaması:
Her şey birkaç ay önce başladı.
Önce, mitingler yapıldı,
halk böyle istiyor mistifikasyonu yaratılmaya çalışıldı.
Sonra
emekli hukukçuları, askerleri, politikacıları naftalin kokulu
sandıklardan çıkardılar, bilirkişi diye önümüze koydular.
Koskoca hakimler 367 saçmalığını gözümüzün içine baka baka onayladı.
‘Yok artık bu devirde olmaz’ denen oldu, bir gece yarısı asker
muhtıra verdi.
Düdük çaldı, köşelerin en mert ve yetkin diye bilinen kalemleri, güya solda fikirsel temellerini kuranlar biranda özköklerine döndüler ve bila istisna bu sürecin coşkun ve yılmaz savunucuları oldular.
Ve sonunda beyinlerimiz üzerinde verdikleri
iktidar mücadelesinin meyvelerini alma mevsimi geldi, önümüze sandık kondu.
Daha önce de yaptığımız gibi, tüm gündelik eleştirilerimizi, normal şartlar altında geçerli olan siyasal farklılıklarımızı bir kenara kaldırdık ve şapkadan tavşan çıkardık.
Hesapları tutmayan
toplum mühendisleri hiç üzerlerine alınmadılar, halkın ahmaklığından hatta ihanetinden dem vurdular, faturayı birkaç siyasetçiye kestiler. Ayağa kalkıp üzerilerindeki tozları silkelediler ve hiçbir şey olmamış gibi “nerde kalmıştık?” diyerek yeni taktikler geliştirmeye koyuldular.
Daha önce zorlanarak, ürküterek, tehdit ederek yapamadıklarını, bugün uzlaşma, fedakârlık, kardeşlik, şövalyelik gibi değerlerle yapmaya çalışıyorlar.
Yani
şeytan bu kez sağdan yaklaşıyor.
Her fırsatta “
Çağlayan’a
kulak ver, Tandoğan’a bak,
Gündoğdu Meydanı’nı gör” diyerek uzlaşma adı altında kendi gündemini dayatanlara, 22 Temmuz’da Çağlayan’da, Tandoğan’da, Gündoğdu’da toplanan kalabalığı saymalarını öneriyoruz.
Hem de bu kez
Google+' class='textetiket' title='Google haberleri'>Google Earth’den değil, göz kararı da değil,
Yüksek Seçim Kurulu web sayfasından.
Bu sayılar arasındaki milyonlarca farkı görüp, bu kez siz uzlaşmaya ne dersiniz?
Abdullah Gül, Sezer’den çok daha tarafsız, çok daha güler yüzlü, çok daha hoşgörülü bir
cumhurbaşkanı olacaktır.
Gelin siz bir fedakarlık yapın ve Abdullah Gül üzerinde uzlaşın.
Yine de içine sinmeyenlere denilebilecek tek söz kalıyor:
“Biz 7 yıl Sezer’e katlandık, siz de 7 yıl Abdullah Gül’e katlanın.”
Abdullah Gül, her an geri adım atacak kadar inançsız sağcı idare-i maslahatçılık ile sırtını askeri vesayete dayamış totaliter bir uzlaşma söylemi arasında sıkıştırılmış durumda.
AKP kurmayları bilmelidir ki; savcıyla, dergiyle, 301’le doymayan bu
demokrasi öğütücüsüne bir Abdullah Gül’ü feda etmek sadece onun daha fazla iştahını kabartacaktır.
Genç Siviller olarak; Abdullah Gül
aday olamazsa çatışma çıkar diyemiyoruz, çünkü elimizde
silah yok.
Abdullah Gül aday olmazsa kargaşa çıkar diyemiyoruz, çünkü emrimizde gazetelerimiz, televizyonlarımız yok.
Abdullah Gül aday olamazsa
kriz çıkar diyemiyoruz, çünkü devletin en kudretli mevkilerinde adamlarımız yok.
Genç siviller olarak ancak şunu söyleyebiliyoruz: Abdullah Gül aday olamazsa, vicdanımız sızlar, demokrasimiz bir yara daha alır.
1961’de başına silah dayanıp, yurtdışına kaçmak zorunda bırakılan Ali Fuad Başgil’in cumhurbaşkanlığı adaylığı gibi ileride utanarak anlatacağımız bir hikâyemiz daha olur.
GENÇ SİVİLLER