Şerefli basın bunu da yazın

Sabah yazarı Engin Ardıç'tan, Doğan medyasına salvo, Başbakan'a tavsiye...

Şerefli basın bunu da yazın

Şecaat arzederken merd-i Kıpti sirkatin söyler Aydın Doğan yayın grubunun ne kadar ciddiye alınması ve ne kadar saygı duyulması gerektiği konusunda, sağolsun, Ertuğrul Özkök gerekli ve yeterli verileri hep sağlamakta!.. Fakat aynı yolun yolcusu "daha küçük" yazarları da var tabii bunların. Gruba sonradan eklemlenmiş "gibi yapan" bir gazetede bir arkadaş, bakınız baklayı ağzından nasıl çıkardı: "Herkes biliyor ki türbanı dayatmasaydı dava açılmayacaktı." Yani, iddianamede yer alan diğer bütün unsurlar "çerez" miymiş? Bütün o basında çıkan demeçler falan... Hani bir tek türban işi olmasa, iktidar partisinin Türkiye'ye şeriatı getirmek gibi bir niyeti yok, bunun delili de yok ki, dava açılmıyor! Türban olmasa, üst tarafı laga luga... Eh, Anayasa Mahkemesi davaya bakarken bunu da değerlendirir herhalde... Madem "herkes biliyormuş"... Gelelim türbana. Başbakanı biz de çok eleştirdik. Durup durup bazı hatalar yapıyor ve eski bir futbolcu olduğu için söyleyelim, kendi kalesine gol atıyor. (Bunu Edu, Deivid ya da Song yapınca zarar yok da, Erdoğan yapınca kötü.) Sinirleniyor ve kendini tutamıyor... Daha doğrusu, birtakım çakallar, tıpkı İnönü'nün Menderes'e yaptığı gibi (Sakarya muharebesinde Yunan komutanı Prens Andreas'a da yapmıştı!) onu sinirlendirip hataya zorluyorlar... Futbolda "pres" yapıp rakibi hataya zorlamak gibi bir şey... Örneğin Bekir Coşkun'u ciddiye alıp sinirlenmesi ve onunla "polemiğe girmesi" önemli bir hataydı. (Bunu, Emin Çölaşan'ı kovdukları için şimşekleri üzerlerine çekenler pek güzel kullandılar ve tereyağdan kıl çeker gibi gündemi saptırdılar. Saf okuyucu da kuzu gibi yuttu.) Türban meselesini de, geniş kapsamlı bir "demokratikleşme paketinden" ya da daha iyisi, yeni bir anayasa taslağından sıyırıp tek başına ele alması ve ısrarcı olması, vahim bir hataydı. (Bunları söyleyelim ki birtakım teresler "başbakana yağ çekiyor" diyemesinler!) Fakat şu türban konusunda gene çok önemli ve çok "alçakça" bir saptırma var: Üniversiteye giden her kıza zorla türban takacaklarmış gibi bir hava yaratıldı! Oysa girişim, zamansız ve beceriksizce de olsa, bir "dayatma" değil bir "serbest bırakma" girişimiydi. Türban zorlanmıyor, "isteyenin takabilmesi" sağlanıyordu... Yani AKP bir yasak getirmeye kalkmadı, tam tersine bir "özgürlük" sağlamak istedi. Anayasa Mahkemesi, AKP'yi, diktaya yöneldiği için değil, demokrasiye yöneldiği için yargılayacak yani! Girmek istediğimiz AB'nin üyesi Fransa'da ilk ve orta öğretimde yasak (o da yalnızca devlet okullarında), üniversitede serbest, ama bizde de böyle olsun demek kapatılma nedeni... AB kriterlerine uymadığın için eleştirileceksin, AB kriterlerine uymak istediğin zaman da kendini mahkemede bulacaksın... Birtakım çakalların Profesör Şerif Mardin'in ağzından çıkan "mahalle baskısı" lafını çarpıtarak ve abartarak "AKP her kadını türbana sokacak" havası basmaları da, mertlik değildir. Şerefli basın, bunu da yazın. ENGİN ARDIÇ/SABAH
<< Önceki Haber Şerefli basın bunu da yazın Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER