Bunları tartışmamız gerek.
Belki sürekli büyük depremlerle sarsılan
Şili örnek olabilir bize...
Hatırlıyorum...
Şili'de deprem haberini ajanslar geçtiğinde bizim haber kanalları başka havalardaydı.
Hemen CNNInternational'ı açmıştım.
Latin Amerikalı uzmanlar daha o gün Şili'nin son yıllarda ciddi projeler çerçevesinde depreme hazırlandığını, bu yüzden büyük kayıplar beklemediklerini söylediler. CNN'in merkez stüdyosundaki sunucuları ise 8.8 büyüklüğündeki deprem karşısında dehşete düşmüşlerdi ve uzmanların söylediklerine inanamıyorlardı.
***
Fakat geçen gün 32. Gün'de asker dostlarıyla telefonda görüşürken bile hazır ola geçmesiyle nam salan
bilim adamımız Celal
Şengör'ü dinlediğimden beri...
Deprem tartışmalarına
kulak vermeme kararı aldım.
Çünkü iş başka bir mecraya sürükleniyor.
Ne yaptı Celal Şengör?
Anlatayım... Bu kez her zaman söylediklerinden daha da korkunç bir deprem manzarası çizdi.
İstanbul'un kıyılarının dalgalarla yok olacağını, sağ kalanların salgın hastalıklara
kurban gideceğini söyledi.
Elini yükselttikçe yükseltti!
Sonra da baklayı ağzından çıkardı...
"İstanbul'da derhal
sıkıyönetim ilan edilmeli!.."
(Sürekli askerin deprem bilgisini göklere çıkartan Şengör'ün 17
Ağustos depreminde Gölcük'te garnizon içinde yaşan felaketi hiç söz konusu etmemesi ayrıca ilginç!)
***
Hani bütün acılarıyla
Haiti, Şili ve
Elazığ depremlerini arka arkaya yaşamasak...
İstanbul depreminin gündeme yeniden ve ürkünç biçimde getirilişini "asimetrik
psikolojik savaş"ın bir parçası olarak değerlendirmek işten değil!
Bir karar verelim; depremi mi konuşacağız, demokrasiyi mi tartışacağız?
Celal Şengör kendi dalında seçkin bir bilim adamı. Tamam!
Fakat bu sözleriyle bilim değil,
siyaset yapıyor. Kötü siyaset! Bu da sıktı artık!
Şengör gerçekten bilim adamı gibi konuşsa...
Japonya ve Şili'yi büyük depremlere hazırlıklı kılan sistemin seçimle gelen
sivil iktidarlar tarafından oluşturulduğunu; Çin,
İran ve Haiti gibi otoriter rejimlerde yaşanan depremlerin hep felaketlerle sonuçlandığını gözlerden kaçırmaya çalışmazdı.
HAŞMET BABAOĞLU-SABAH