Mehmet’im.. aslanım.. yiğidim..
Toprağa düştüğünün haberini aldım.
Hain bir pusuda avlamışlar seni.
Tıpkı geçenlerde tertiplerini yaktıkları gibi…
Gecenin en karanlık bir vaktinde,
Memleketin en kuytu bir yerinde.
Nereden geldiğini anlamadığın kahpe ateşlerle,
Yıkılmışsın yiğidim, ben de yıkıldım.
Annen doyamadı sana.
Baban doyamadı.
Bacın doyamadı.
Nişanlın doyamadı.
Sen doyamadın gençliğine yiğidim.
Hayatın anlamını anlayamadan,
Aramızdan ayrıldın.
Hem de nerden geldiğini bilemediğin kahpe kurşunlarla,
Yıkılmışsın yiğidim, ben de yıkıldım.
Biz şimdi arkandan,
Seni arkadan vuranın kim olduğunu bulmaya çalışıyoruz.
Tetiği çeken ‘kahpe’ malum elbette,
Ama tetiği çektirenleri bir türlü bilemiyoruz.
Düşmanı bilmek kolay lakin,
Dost postuna bürünününce, seçemiyoruz.
Aslanım,
Allah sana makamların en kıymetlisini vaad ediyor.
Cennet-i âlâ'da belki de önüne zemzemler konuyor.
Gel gör ki biz burada kan kusuyoruz yiğidim.
Etrafımızdaki herşey anlamsızlaşıyor.
Bir uğultudur almış başını gidiyor.
Söylenenlerden bir kelime bile anlaşılmıyor.
İhanetin derinliği başımızı döndürüyor yiğidim,
Midemizi kaldırıyor.
Haini, planını, stratejisini gördükçe,
Başımız dönüyor, bakışımız bulanıyor.
Masum göz yaşlarının üstüne timsahlarınki dökülüyor.
Göz yaşlarını ancak kokusundan ayırıyoruz yiğidim.
Bazıları ıstırap, bazıları
ihanet kokuyor.
Yiğidim,
Sen şimdi bir köşkte,
Misafirsin ötelerde.
Bizse tarifi imkansız bir cenderede,
Sıkıştıkça sıkışıyoruz.
Bir yas var bugünlerde bizim mahallede.
Herkes ağlıyor,herkes ağlıyor.
Hepimiz ağlıyoruz.