İşte Aydoğan Vatandaş’ın o yazısı
Bundan sonra ne olacak?
Hiç şüphesiz Erdoğan ve AKP seçmeni kazandı.
Peki bu Türkiye'nin de kazanmasını beraberinde getirecek mi?
İşte bu sorunun yanıtı belirsiz.
Erdoğan’ın kurduğu ekonomi ve medya düzeninin başarısında etkili olduğu çok açık.
İnsan beyni kulaklarıyla duyduğu, gözleriyle gördüğü şeylere inanma eğilimindedir. Medyanın neredeyse yarısından fazlasını elinde bulunduran Erdoğan’ın, devlet gücünü de arkasına alarak yarışı 1.5 puan gibi oldukça küçük bir farkla kazanması rakiplerinin imkanlarıyla kıyaslandığında aslında başarısızlık olarak bile görülebilir.
Ama öyle ya da böyle seçimleri kazanmıştır.
Belirgin bir şekilde anlaşılmaktadır ki, Erdoğan’ın kazanmasını İhsanoğlu’nun adaylığını benimsemeyen katı Kemalist kanatla, tatilci CHP’liler belirledi. Seçim tarihini geçmiş yıllardaki seçmen davranışlarını istatistiksel olarak inceleyerek belirlediklerine şüphe yok.
15 milyona yakın seçmenin oy kullanmaması Erdoğan’ın oy oranını yükseltti. 40 milyon geçerli oyun 20,8 milyonunu alan AKP, 30 Mart’ta 44,7 milyon geçerli oyun 20,5 milyonunu elde ederek yüzde 45’lik destek sağlamıştı.
Dolayısıyla Erdoğan’ın seçilmesini seçimlere katılmayanlar belirledi.
Seçimleri boykot etme kararı alan katı Kemalist kanadın CHP’de lider değişliğinin yanısıra, Erdoğanla krizin derinleşebileceği beklentisine girebileceği söylenebilir.
Dünkü seçim sonuçları Türkiye toplumunun kesin hatlarla bölündüğünü net bir şekilde göstermiştir.
Dolayısıyla net bir şekilde söyleyebiliriz ki, sonuçlar Türkiye’nin en çok ihtiyaç duyduğu ‘huzur’ ortamını vadetmemektedir.
Erdoğan liderliği örneğin Osmanlı vizyonuyla büyümeyi vadediyordu. Oysa bir an olsun gerçekle yüzleşecek olursak, gelinen noktada, Türkiye toplumun kimlik temelinde 3’e bölündüğünü görmek zor olmaz. Bu tablodan maalesef bundan böyle bir barış ortamının çıkması da çok zor.
Bölgedeki gelişmelere de bakılacak olursa, eğilim birleşmeden ya da büyümeden yana değil, aksine bölünmeden yana. Irak, Suriye örneği ortada. Mısır ise kendine özgü huzursuz bir süreç yaşıyor.
Toplumsal mutabakatı sağlayamadığı için de Türkiye toplumun huzuru bulabilmesi çok zor.
AKP Hükümeti’nin en başarılı olduğu isim ekonomiydi ve işte o sürecin mimarı Ali Babacan ekonominin tehlike sinyalleri verdiğini net bir şekilde ortaya koyunca, büyük bir vefasızlıkla anında üzeri çizildi. Pragmatist, otoriter karizmatik liderlerin tipik özelliklerindendir.
Erdoğan çok yakında yola beraber çıktığı bir çok ismi tasfiye edecektir.
MHP tabanından 1-2 puan oy alabilmek için Alevilik üzerinden kimlik siyaseti yapmaktan çekinmeyen Erdoğan bundan böyle toplumsal huzuru sağlayabilir mi?
Erdoğan Türkiye’de bir rejim değişikliği hayali içindeyse, rejim değişikliklerinin ancak iç savaşlar sonucu gerçekleştiğini kuşkusuz biliyor olmalı. Erdoğan verdiği bu resimle sadece Sunni Türklerin lideri olmak istediği mesajını veriyor.
Diğer taraftan, Amberin Zaman’ın Türkiye’deki muhafazakar kesimlerin Erdoğan’ı sorgulamamalarının nedeni olarak İslam’ı göstermesi ve bu görüşün Laik kesimlerde hala makes bulabilmiş olması ne yazık ki, bu çevrelerin asıl sorununun bizzat İslam’la olduğunu akla getiriyor. Böyle bir toplumda huzur sağlanabilir mi? Bu yaklaşım sahiplerinin AKP’nin neden olduğu yozlaşmanın bizzat İslamdan kaynaklandığını düşünüyor olmaları da muhtemeldir.
Diğer taraftan Alevi ve Ermeni söyleminin yanısıra, yabancı düşmanlığı, Amerika ve Cemaat ile mücadele ediyor görüntüsü Erdoğan’ın milliyetçi çevrelerden aldığı oyu konsolide ettiğini gösteriyor.
Demirtaş çok başarılı bir kampanya ile CHP seçmeninden oy alarak Erdoğan’a katkı sağladı, yanısıra Erdoğan’a yönelik sert söylemi ile MHP seçmeninden de Erdoğan’a oy geçisi sağladı.
Peki bundan sonra ne olacak? Erdoğan, PKK’ye verilen sözleri tutabilecek mi? Cemaatin demonize edilmesi PKK’nın ve Ulusalcı çevrelerin Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde desteğinin alınmasıyla bağlantılı olduğu aşikar? Hatta Cemaat’i de başarıyla hiç bir engelle karşılaşmadan tasfiye ettiğini düşünelim Erdoğan’ın. O zaman güçlü, tam bağımsız, müreffeh büyük Türkiye’yi mi gerçekleştirecek Erdoğan? Yoksa bir çok kez Büyük Ortadoğu Projesi’nde görevi olduğunu söyleyen Erdoğan’ın, Türkiye’nin bölünmesi ve parçalanmasıyla görevi sona mı erecek?
Erdoğan bir taraftan sistemli bir şekilde Cemaat düşmanlığı yaparak Milliyetçi çevrelerden, çözüm süreciyle de PKK’nın desteğini aldı? Peki bundan sonra her iki tarafı idare edebilecek mi?
Türkiye’nin yeni sorunu İŞİD konusu ne olacak? Geçmişte bu tür oluşumları kullanan devletlerin başına neler geldiği ortada? Türkiye böyle bir riski kaldırabilecek mi?
Erdoğan’ın uluslararası güçlerle mücadele ettiğine inanan bazı AKP’liler, nedense uluslararası güçlerin Erdoğan’ı kolaylıkla oyun dışına alabilecekken bunu yapmadıklarını göremiyorlar!
Aydoğan Vatandaş