Türkiye'nin 'yeni anayasa' gündemiyle gittiği
12 Haziran seçimleri yaklaştıkça bazı çevreler bildik oyunlarını yeniden devreye soktu.
Çatışmasızlık ortamına rağmen son bir ayda yapılan operasyonlarda 25
PKK'lı öldürüldü. Bunların cenazeleri üzerinden Güney
doğu'da
gösteriler düzenlendi. Ardından Kastamonu'da Başbakan'ın
konvoyundaki bir araca saldırı düzenlendi ve 1 polis şehit oldu. Bu tablo Türkiye'nin batısındaki milliyetçi dalgayı
tahrik etmeyi amaçlarken, Doğu ve Güneydoğu'da farklı oyunlar oynanıyor. Bunun en bariz örneği Hakkâri'nin
Yüksekova ilçesinde yaşanıyor.
İran,
Irak ve Türkiye üçgeninde yer alan Yüksekova, sıkıntılı günler geçiriyor. 1990'lı yıllara kadar kendi halinde bir ilçe olan eski adı ile Gever,
terör ve köylerin boşaltılması sonucu büyük göç aldı. Yaklaşık 200 bin kişilik nüfusa sahip ilçe, PKK'yı da bünyesinde barındıran KCK'nın adeta 'kurtarılmış
bölge' haline getirmek istediği bir yer. Bunun temini için her yol deneniyor. Mesela 18
Şubat gecesi ilçe merkezinde
Kürt ve PKK düşmanlığı içeren
Arapça bir
bildiri dağıtıldı. KCK devreye girdi ve bildiriyi 'Mezit' adında devletin desteğiyle kurulan bir
örgütün dağıttığını savundu.Kuyumcuyu soymaya çalışan biri, elindeki
bomba süsü verilmiş paketi caddeye bırakarak kaçtı. Bu da Mezit'e mal edildi. Ancak çok geçmeden işin aslı anlaşıldı. Olayla ilgili
soruşturma yürüten güvenlik güçleri, failleri kısa sürede yakaladı. Halkı tehdit eden 'Mezit'in paravan bir örgüt olduğu ve arkasında PKK'nın olduğu ortaya çıktı. Mezit bir anda yok oldu.
Yüksekova'daki diğer bir olay 2 Mart'ta yaşandı. 3 yıl 6 ay
hapis cezası olan bir şahsı almaya giden polisler
linç edildi. 'Kontgerilla yurtseverleri götürüyor,
infaz edecekler' sözleriyle halkı kışkırtan bir grup KCK'lı, suçluyu kurtardı. Linç girişimine maruz kalan 3 polis kaçtı ama 1'i ağır yaralandı. Zanlının BDP'ye yakın olduğu, insan kaçakçılığı suçundan ceza aldığı belirlendi. KCK'nın çabası bunlarla sınırlı değil. 24 Nisan'da 2 uzman
çavuş,
silahlı saldırıya uğradı. Vatandaşlar saldırganı yakaladı. Tetikçi, 'bizi KCK görevlendirdi' deyince bırakıldı.
Son oyun ise Hizbullah'a yakın isimler üzerinden sahneye sürüldü. YSK'nın veto kararından sonra polisle çatışan BDP'liler, 21 Nisan'da Mustazaf-Der Yüksekova Şubesi'ne saldırıda bulundu. Eylemcilerin attığı molotoflar derneğin bulunduğu binanın çatısında
yangın çıkardı. Dernektekiler ölümle
burun buruna geldi, başkanları yaralandı. KCK yandaşları, önceki gün büyük bir provokasyona daha
imza attı. Tunceli'de 7 PKK'lının öldürülmesini
protesto eden bir grup, polisle çatıştı. 5 ayrı yerde
ses bombası patlatıldı. Daha önce yakılmak istenen derneğin çatısına çıkan bazı vatandaşlara göstericiler tepki gösterdi. Bu sırada açılan ateşle Mustazaf-Der Başkan Yardımcısı Ubeydullah Durna hayatını kaybetti.
kendilerinden başkasına hayat hakkı yok
İlçede son günlerde göstericilerin arasına 'uzun namlulu silah taşıyan kişiler' de karışıyordu. Durna'yı vuranların da bu kişiler olabileceği öne sürüldü. Bölgeyi karıştırma potansiyeline sahip bu olayın ardından gerilim yükseldi. Çevredeki il ve ilçelerden gelen 150 araçlık bir konvoy, Durna'nın cenaze törenine katıldı.
Cuma namazını da ilçede kılan grup tam ilçeden ayrılırken
kavga çıktı. Mustazaf-Der yanlılarıyla
PKK yandaşları arasındaki taşlı, sopalı kavga sırasında havaya ateş açıldı.
Güvenlik güçlerinin müdahalesinin ardından Mustazaf-Der konvoyu eskort eşliğinde Yüksekova'dan ayrıldı. KCK bir açıklama yaparak, cinayetin kendileriyle ilgisi olmadığını belirtti. Ancak PKK yandaşları gece yine olay çıkardı. Mustazaf-Der binasının yanı sıra
dernek üyelerine ait 4 işyeri yakıldı.
AK Parti ilçe binası ateşe verildi. Bütün bu olaylara baktığımızda kendilerinden başka kimseye hayat hakkı tanımayan KCK yandaşları, bölgeyi karıştırmak için derin bir çalışma içerisine girmiş gözüküyor. Seçim öncesi
kaos oluşturmak için her yolu deniyorlar. Hizbullah'ı da ateşin içine çekebilecek böyle bir kışkırtma tam bir çılgınlık hali. İlçedeki olaylara karşı yetersiz kalan güvenlik güçlerinin daha dikkatli olması gerekiyor.
AZİZ İSTEGÜN