Ergenekon soruşturmasını yürüten savcıların artırılmasını önerenler var. Mesela 367 hokkabazlığının mucidi
Sabih Kanadoğlu, savcı sayısının 40'a çıkarılmasını istemişti.
Sanırsınız ki soruşturmayı
Zekeriya Öz tek başına sürdürdüğü için işlere yetişemiyor, kifayetsiz kalıyor.
Halbuki soruşturmayı birbiriyle gayet uyumlu çalışan toplam altı savcı yürütmekte.
Savcı Öz'ün lideri olduğu bu
ekip 2 bin 500 sayfalık bir
iddianame hazırladı. Devamı da gelecek.
Ergenekon örgütüne yakındanuzaktan bulaşmış olup da henüz sorgulanmamış ya da gözaltına alınmamış kişiler müthiş bir tedirginlik içinde.
Bunlar arasında iş ve medya dünyasından gayet tanıdık simalar olduğunu (hadi biliyoruz demeyeyim) tahmin ediyoruz.
Ayrıca yargıdan emniyete, çeşitli devlet kurumlarında da Ergenekoncular var.
Bu gruplar, savcıların müstakbel bir
operasyon için kimleri mercek altına aldığını bilmek istiyor.
Böylece
tedbir alacaklar: Bazısı kaçacak, bazısı savcıları karalayacak, bazısı da operasyona taş koyacak.
İşte bu yüzden altı kişilik ekibi sulandırmak ve denetlemek istiyorlar.
Eğer kendi adamlarını çekirdeğin içine sokabilirlerse, bilgi alabilecekler. Ayrıca yönlendirme de yapabilecekler.
Niye böyle düşünüyorum? Çünkü:
1) Dünya ve
Türkiye yargı tarihi bu tip olaylarla doludur. " Devletin yüce menfaatleri adına " katillerin paçayı kurtardığı çok olmuştur.
2) Bugüne dek çekirdek ekip yeterli oldu da, şimdi mi yeni savcılara ihtiyaç duyuldu? Belli ki işin ciddileştiğini gördüler, engellemeye çalışıyorlar.
3) Hatırlayın: Geçen ağustos ayında
İstanbul Organize Suçlar Şube Müdürlüğü'ne "izinsiz dinleme yapıldığı iddiasıyla" bir
baskın düzenlenmişti.
Ankara'dan organize edilen ve İstanbul'daki yetkilileri çileden çıkaran bu baskını yapan
heyet,
Ergenekon soruşturmasıyla ilgili belgeleri, ses ve görüntü kayıtlarını da almak istemişti.
Ancak bu hamle son anda engellendi. Eğer başarılı olup belgeleri alabilselerdi, Ergenekon soruşturması ağustos ayında duvara toslayabilirdi.
İşte bunları bildiğiniz zaman, "Savcı sayısı artırılsın" önerisinin ne anlama geldiğini de kavrıyorsunuz.
Aynı anda neden bazılarının bu önerinin üstüne atladıklarını da anlıyorsunuz.
Ayrıca bu Ergenekon meselesinin önemini de ortaya çıkarıyor. Devlet bölünmüş durumda. İşte görüyorsunuz, yargının bir bölümü, diğer bölümünü engellemeye kalkışabiliyor.
Kim bilir diğer kurumlarda, mesela TSK'de ya da MİT'te neler oluyor? (Biz ancak gölgelerini görebiliyoruz.)
Ergenekon'u o TV'de izlediğimiz silahlardan ibaret sananlar aldanıyor. Gerçekten dallı budaklı bir örgütlenme bu.
Örgüte
destek verenlerin gerekçeleri farklı olduğu için net bir ayrım yapmak da kolay değil:
Amerikancı ile Avrasyacı, centilmen ile
maganda, strateji uzmanı ile
tetikçi, siyasetçi ile medyacı aynı şebekenin parçası. (İtalya'daki Gladio da böyleydi. Şema hemen hemen aynı.)
Yani tipik bir Ergenekoncu kimdir? Bu soruya
cevap vermekte zorlanıyoruz.
Benim ölçütüm basit: Soruşturmaya ve davaya verdikleri tepkilere bakarak Ergenekon dostlarının kimler olduğunu anlıyorum.