"Ülkemizin 'askeri bir cumhuriyet' olduğunu kabul etmek fevkalade gerçekçi olacaktır. Ve asker gözetim ve telkinleriyle asla demokratikleşmeyeceğimiz ise herkes tarafından iyice bellenmelidir." Bu paragraftaki ifadeler, bir araştırmacı, gazeteci, ya da siyasetçiye ait değil. Bu cümleler, halen görevde olan bir savcının kaleminden. İzmir'in Bayındır ilçesi
Cumhuriyet Savcısı Gültekin
Avcı, "
Susurluk,
Şemdinli ve
Danıştay olaylarının Şifresi" alt başlığıyla "
Karanlık İlişkiler" adında bir kitap yazdı.Türkiye'de ilk kez bir savcı, "devlet içindeki karanlık ilişkiler"le ilgili bilgi ve yorumlarını cesaretle anlattı. Avcı kitabının giriş bölümünde Türkiye'deki savcıların İtalya'daki gibi "Temiz Eller Operasyonu" yapmasının mümkün olmadığını ancak böyle çalışmalara
imza atarak "Cesur Yürekler Operasyonlarının mümkün olabileceğini ifade etti.
Derin devlet ilişkilerini anlattı
Kitabına "Susurluk
Meclis Araştırma Raporu", "Şemdinli İddianamesi" gibi belgeleri koyup, bu olayları belgelerin ışığında yorumlayan Avcı,
JİTEM,
Yeşil kod adlı Mahmut
Yıldırım, JİTEM'in kurucularından
Binbaşı Cem Ersever, Emekli
Tümgeneral Veli Küçük'ü de değerlendirdi.
Kitapta Susurluk'tan başlayan ve Şemdinli ve Danıştay saldırılarıyla son bulan olaylar zinciri,
terörden beslenen "çatışma baronlarına" dayandırılıyor:
"Güneydoğu'da yıllardır süren terör, aynı Afganistan'daki gibi bizde de adeta '
kaos baronları' yaratmış.
PKK tarafından da devlet tarafından da terörden beslenen, gücünü ve sahip olduklarını terörle sağlayan, uyuşturucu,
haraç, her türlü işi yapan, elindeki imkan ve yetkiyi kendi menfaatine kullanan 'çatışma baronları' ortaya çıkmış. Nitekim görüyoruz. Şimdi bu
mafya örgütlenmeleri Güneydoğu'dan kalkıyor, Bursa'da, İstanbul'da Ankara'da sahneye çıkıyor."
Şemdinli iddianamesi çok iyi örülmüş
Meslektaşı Van Savcısı Ferhat Sarıkaya'ya 'sadece görevini yaptığı için görevden
ihraç edildiği gerekçesiyle'
destek veren Savcı Avcı, kitabında bu konuda da şu değerlendirmede bulunuyor: "Şemdinli iddianamesi çok ciddi ve iyi örülmüş bir iddianamedir. İlk kez bir savcı, asker üniforması giymiş devlet görevlilerini bölücülükle itham ediyor, onları yargıya müdahaleyle, hukuk dışılıkla, çete kurmakla veya çeteye yardımcı olmakla suçluyorsa üzerinde ciddiyetle durmak gerekir. Temennim odur ki
Şemdinli davası hukukun yerleşmesi ve gelişmesi için bir dönüm noktası olur.
Van Savcısı örgütün hatasını yakaladı
"Eğer Van Savcısı'nın söylediği gibi devletin içinde, Ankara'daki
iktidar oyununu etkilemeyi planlayan gizli bir örgüt varsa, bu örgüt lokal olarak bir yerde hata yaptığı zaman, olayın ipucunu o lokal olayda yakalayıp muhakkak takip etmemiz gerekmektedir. Savcının Şemdinli olayında kurduğu mantık ve yapmaya çalıştığı budur ve doğrudur. Savcı, devletin içinde gizli bir örgütlenme olduğunu, emirlerin Ankara'dan alındığını ima ediyor."
Hayati ve mesleki kaybı göze aldım
VATAN'A konuşan Savcı
Gültekin Avcı, kitap nedeniyle hayati ve mesleki olarak endişeleri olduğunu ancak, her şeyi göze alarak doğruları söylemeye karar verdiğini söyledi. "Türkiye'de bir ilk olduğumu biliyorum. Ama bu ülkede generallerin, komutanların konuşma hakkı varsa, savcıların iki kat konuşmaya hakları var" diyen Avcı şöyle konuştu: "15 yıllık yargı deneyimlerimi, kamuoyunun bilmesi gerektiğini düşündüğüm konuları tüm açıklığıyla bu kitapta yazdım. Bu kitap için Adalet Bakanlığı'ndan izin istemedim. İsteseydim kesinlikle verilmeyeceğini biliyorum çünkü. Bırakın böyle kırmızı çizgilerle dolu bir konuda kitap yazmama izin verilmesini, soru bile sorulmasına izin verilmez. Ama ben doğruları söylemek için meslek ya da hayatımı ortaya koymaya hazırdım. Elbette endişe duyuyorum, özellikle hayati tehditlerle karşılayacağımı tahmin ediyorum. Ama bunu göze almalıydım."
Asker iç güvenlikten uzaklaşmalı
Avcı,
modern dünyanın izlediği yolu Türkiye'nin de izlemesi gerektiğini belirterek,
jandarmanın iç güvenlik hizmeti vermesi uygulamasına son verilmesi gerektiğini söylüyor: "Türkiye'nin yüzde 95'ine jandarma hakimdir. Tatil yöreleri, büyük şehirlerin içi sayılacak yerler bile jandarma
bölgesidir. Emniyetin örgütlenmesini 'kır polisi' şeklinde kırsal alana teşmil edip, tek
sivil otoriteye bağlamamız ve asker kişilerce iç güvenlik hizmeti vermesini kaldırmamız gerekmektedir. Jandarma çekilirse, bölge halkında devletin tarafsız otoritesine, şefkatine, suç işlemediğine dair bir kanaat filizlenecektir. Güneydoğu'da sorun bu görünümdedir. Oradaki bütün otorite neticede askeri makamların emrinde veya etkisindedir. Oysa
Kürt sorununu silahlı gücü emrinde tutan bir sivil otorite çözebilir. Sorunu terörle mücadeleye sıkıştırdığınız zaman etnik problem içinden çıkamıyoruz.