‘Ortaya karışık’ bir miting
Atatürkçü Düşünce Derneği'nin organize ettiği
Cumhuriyet Mitingi'nin polemiği kendisinden büyük oldu. Nedenleri ve sonuçlarıyla tartışılmaya da devam edecek gözüküyor.
ADD, mitingi 'hukukun üstünlüğü' başlığında '
demokrasi' için düzenlediğini iddia etse de konuşmalar, sloganlar, pankartlar '
Ergenekon sanıklarına
destek' olarak algılanacak. Çünkü yaklaşık 2 saat süren mitingin genel atmosferi Ergenekon sanıklarına destek hükümete
protesto şeklindeydi.
Mitingin detaylarına ve izlenimlere geçmeden önce dün sabah
Danıştay'daki
anma programına
küçük bir parantez açmak gerek. Malum 17
Mayıs, kanlı
Danıştay saldırısının yıl dönümüydü. 3 yıl önce dün
Alparslan Aslan, '
türban kararına tepki göstermek' için yüksek
mahkemeyi basıp ortalığı kana bulamıştı. Sonrası malum. 'Türkiye'nin 11 Eylül'ü' ya da 'Laikliğe kurşun' manşetleriyle çıkıldı, cami avlularında bakanlara fiili 'tepki' gösterildi, günlerce süren rejim tartışmaları yapıldı.
Fakat Ümraniye'de ele geçirilen el bombaları üzerine başlatılan Ergenekon Soruşturması ortaya koydu ki Danıştay Saldırısı ile Ergenekon yapılanması arasında fiili ilişki var. Bu yüzden her iki
dava da birleştirildi. Mevcut bulgular söz konusu saldırının iddia edildiği gibi türban için yapılmadığı yönünde.
Dün hem Danıştay'da düzenlenen törende hem de mitingde 'kafası karışık kalabalıklar' vardı. Yüksek mahkemedeki törene 5. Daire Başkanı
Salih Er damgasını vurdu. Saldırının türban için yapıldığı yönünde beyanlarda bulundu. En ilginci ise
ihsası rey yaparak
Ergenekon soruşturmasını sert bir şekilde eleştirdi. Başkan Er'in yaptığı ironi literatüre geçecek türdendi.
Aynı şeyi miting için de söylemek mümkün. 'Hukukun üstünlüğü', 'demokrasinin korunması' için miting yapıldığı iddia ediliyor. İtiraz edilecek ya da 'acaba' denecek bir nokta yok. Fakat mitingin başından sonuna kadar Ergenekon soruşturmasına tepki vardı. Kürsüye çıkan 'hukukçu' isimler 'Van savcısının nerede olduğunu hatırlayan var mı?' diyerek Zekeriya Öz'e gönderme yaptılar. Bombaların, suikast planlarının,
eylem takvimlerinin, günlüklerin ve Danıştay saldırısının 'tertip' olduğunu iddia ettiler.
Tezat da burada zaten. Ergenekon'da yargılananlar '
darbe yapma' iddiasıyla mahkeme önündeler. En azından iddialar bu yönde. 'Hem demokrasi olsun hem de darbe niyetiyle
hazırlık yapanlar yargılanmasın' demek ne kadar gerçekçi üzerinde düşünmek lazım.
Mitingin ayrıntılarına gelince. 2 yıl önceki mitingleriyle kıy
aslanamayacak kadar düşük katılımlıydı. Organizatörler milyonlarca, katılımcılar yüz binlerce, güvenlik güçleri ise on binlerce (30 bin) kişinin katıldığını düşünüyor.
Siyasi parti mitinglerinden edindiğim tecrübeyle rakam vermeyeceğim ama bütün miting alanını kimseyi ittirmeden dolaşabildiğim için katılımın oldukça düşük olduğunu söyleyebilirim.
Meydanda kadınların ciddi bir ağırlığı vardı.
CHP dışında siyasi partilerden destek yok gibiydi. ADD'nin tüm il ve ilçe bürolarının meydanda olduğu hemen dikkat çekiyordu.
İyi organize olmuş bir kesim ise
tutuklu sanıkların posterlerini ve soruşturmaya tepkilerini yansıtan pankartları kameralara gösterebilmek için yoğun çaba sarf etti.
Tabi böyle bir kalabalığı karşında bulan konuşmacılar da coştu ve sayısız hukuk ihlali yaptı. Bir nevi 'Yıkılmadık, ayaktayız' mesajı verdiler. Bir kıyas vardı ki bence en ilginçlerden birisiydi; "
Kurtuluş Savaşı'nda yedi düvele karşı kazandık. Yine kazanacağız."
Bütün bu söylem ve pankartların arasında ise "Demokrasi kuralı,
seçim sandığı" sloganı atırıldı. Bu esnada hatırı sayılır bir kalabalık ise mitingle ilgilenmeyip doğrudan Anıtkabir'e gitti.
Özetle dün Tandoğan'da kafası karışık bir topluluk vardı. Bir yandan demokrasi ve hukukun üstünlüğü derken bir yandan da darbecilik iddiasıyla yargılanan isimlere methiyeler düzüldü. Kısacası bir ondan bir bundan; bir başka ifadeyle 'ortaya karışık' bir mitingdi.
ADEM YAVUZ ARSLAN-BUGÜN