Şapka çıkarıyorum
Siz o olun da kızmayın bakalım. Eskiden Osman
Bölükbaşı güçlü hitabeti sebebiyle kendisini dinlemek üzere meydanlara gelen kalabalığa bakar ve “Siz yine gider oyunuzu
rakip partilere verirsiniz” derdi.
Bağımsız milletvekili adayı olarak
Ankara/Çankaya'dan katıldığı son
seçimde ancak 11 bin oy alabilen
Hulki Cevizoğlu da aynı durumda.
Ne demek istediğimi anlatabilmek için dünkü Radikal'de İsmail Saymaz imzasıyla çıkan “
TÜYAP Kitap Fuarı'na 'ulusalcı' akını” haberinden ilgili bölümü okuyalım: “26. TÜYAP Kitap Fuarı'nda adeta 'ulusalcı izdihamı' yaşanıyor. / Fuarın en uzun kuyruğu, gazeteci Hulki Cevizoğlu'nun önünde uzanıyor. Cevizoğlu, '
İşgal ve Direniş' adlı kitabını imzalamaktan, okurlarıyla sohbet etmeye fırsat bulamıyor. Prof. Dr. Server Tanilli ve okurları Cevizoğlu izdihamında kayboluyor. Tanilli, okurunun, 'Nasılsınız' sorusuna, 'Düşmana inat iyiyim' diye
yanıt veriyor.”
Üzerinde durmak istediğim Tanilli'nin 'düşman' ifadesi değil, Hulki Cevizoğlu'nun durumu... Hayret bir şey, ama gerçek: Fuara katılanların oyları ayrı sayılsa Hulki Cevizoğlu garanti Meclis'teydi. Ya da 22 Temmuz yerine evvelce kararlaştırıldığı üzere 4
Kasım günü yapılsaydı seçim, arada meydana gelen gelişmeler sebebiyle, şartlar 'ulusalcı' kesimin lehine değişebilirdi. Bu Ak Partililer ya herkesin kolayca kabul ettiği üzere çok şanslılar, ya da olağanüstü 'stratejik düşünme' özelliğine sahipler...
Belki de tersi doğru: '
Ulusalcılar' uzun vadeli planlar yapıyor ve günü geldiğinde sahneye koyuyorlar planlarını, ancak karşı-hamle takvimle oynadığında değişen şartlara uyum sağlamakta zorlanıyorlar... Planlarını değişen duruma göre revize edemedikleri için, takvimde öngördükleri
eylemler münasebetsiz bir zamanda hayata geçmeye başlıyor...
Rauf Tamer, Posta'daki 16 Temmuz tarihli yazısında bayağı
destek çıkmıştı Hulki Cevizoğlu'na. Okuyalım: “Mustafa Hulki Cevizoğlu'nu hayretle izliyorum. Ankara 1. Bölgede öyle mesafe aldı ki,
hedef, 165 bin oy'a kadar yükseldi. Partisinden vazgeçip bağımsız Cevizoğlu'na koşan insanlar, her gün daha çoğalıyor. Çünkü 'ne sağı, ne solu, ama mutlaka Mustafa Kemal'in yolu' diyerek geniş bir tampon
bölge oluşturmuştur. / Dar imkanlarla yarattığı büyük etki, onurlu bir Türkiye'nin Meclis'teki temeli olacak.”
Siz de, “Bugün seçim olsa, Hulki Cevizoğlu, gerçekten 165 bin oy alabilirdi” der misiniz? Ben diyorum. Fakat bir bakıyorsunuz, ne oluyorsa oluyor, bir el,
kurmay titizliğiyle hazırlanmış planları bozuyor ve bu yüzden olan da kendini varolan planlara göre konuşlandıran 'ulusalcı' arkadaşlara oluyor.
Acaba şimdilerde yaşanan gelişmeler de bir başka planın bozulmasını mı getirecek?
1999'dan beri bir-iki önemsiz çıkış dışında varlığını duyuramayan
PKK militanlarının birdenbire vahşice saldırılara geçmesi bölgede taşları yerinden oynatacak bir etki yaptı. İki hafta içerisinde 40 insanımız hayatını kaybedip 25 kadar şehidimizin cenazesi Anadolu'nun dört bir yanına gidince, ulusal hisler yeniden kabardı. Sağolsun,
Hürriyet gazetesi ve özellikle
Ertuğrul Özkök, bu alanda muhteşem bir
servis verdi, veriyor...
Sokaklara taşan kalabalıklar sizlere hangi görüntüyü hatırlatmakta? Seçim öncesinde yapılan
Cumhuriyet mitingleri kalabalıklarını değil mi? O dönemde 'lâiklik' eksenli tartışmaları başlatanlar, insanları sokaklara dökerek ulusalcı hisleri zirveye tırmandırmışlardı. Cumhurbaşkanı seçemedik,
Anayasa Mahkemesi de tarihin akışını değiştirecek 367 kararını yine o kargaşada aldı. Ak Parti'nin seçim tarihini
erkene çekmesiyle her şey tepetaklak oluverdi.
Bugün de, PKK eylemleriyle başgösteren sıkıntıları devreye sokanların amacı çok belirgin; meydana gelecek gelişmelerin iktidarın gücünü kıracağını
hesap ediyor onlar... Ben bir adım daha ileriye giderek, bugün yaşanan gelişmelerin, önceden yazılmış eylem planının devamı olduğunu düşünüyorum; araya bir erken seçim ve yeni
cumhurbaşkanı girmesine rağmen durdurulamayan ilk sürecin devamı...
Sorum şu: Önceden tarihi 4 Kasım olarak tespit edilmiş ve arada yaşananlar yüzünden o tarih erkene alınmasa bir hafta sonra yapılacak seçime gidilirken meydana gelmesi planlanmış işler, planlandığı takvime uygun olarak birer birer hayata geçiriliyor olmasın? Planlayıcılardan bağımsız olarak?
Strateji bilenler bu soruyla ne kast ettiğimi anlamışlardır. Bir hamleyi boşa çıkarmanın en kestirme yolu eylem tarihiyle oynamaktır; yaylar önceden kurulduğu hızdan farklı çalışmaya başladığında, sonuç alma üstünlüğü karşı-hamleyi yapanlara geçer...
Karşı-hamleyi kimler yapıyorsa
şapkamı onlar önünde çıkarıyorum.
TAHA KIVANÇ/YENİ ŞAFAK