Ak Parti'den
aday adayı olan
Gazeteci Şamil
Tayyar yazılarına son verdi. Tayyar'ın yazılarını bitirme sebebi sanıldığı gibi
adaylık süreci değil. Asıl sebep TBMM'de yasalaşmayı bekleyen bir tasarı.
Ergenekon haberleri yapan gazetecilerin cezalarını artırmayı amaçlayan tasarı yasalaşırsa bir çok gazeteci gibi Tayyar'da zor durumda kalacak.
Bugünkü
veda yazısında hükümet üyelerinin tasarıyı hazırlayan bürokratların etkisinde kaldıklarını söyleyen Tayyar tasarı yasalaşırsa Ergenekon’un değirmenine su taşıyacağını iddia ediyor.
İşte
Şamil Tayyar'ın yazısından ilgili bölüm:
Ergenekon bir “
darbe”
davasıdır, süreç, bu minvalde yürütülmeli, menzile varmak için de “1 Numara”ya
yolculuk yapılmalıdır. Ayrıca, Ergenekon’un finansman, yargı ve asker ayağına yönelik ciddi hiçbir
operasyon yok. Daha bir işadamının veya yargıcın kapısı çalınmadı. Süreç, güçsüzler üzerinden yürütülecekse, beyler, kusura bakmayın. Bu davayı sulandırmaya, Ergenekon’un değirmenine su taşımaya hiç kimsenin hakkı yok.
Hükümete de önemli bir görev düşüyor. Ergenekon sürecinin arkasındaki toplumsal desteği giderek azaltan gelişmelerle, Ergenekon’un üzerine giden gazetecileri kestirmeden hapse tıkma girişimleri arasında ilinti var mı, araştırmalıdır. Şu soruya mutlaka
cevap bulmalıdır: Arada derin bir el var mı?
İlginçtir; eş zamanlı olarak
Star, Zaman,
Taraf, Akit, Bugün, Yeni
Şafak gibi çetelerle mücadelede duyarlı basın kuruluşlarında çalışan gazetecilerin yargılandığı TCK’daki suçlarla ilgili
hapis cezaları en az iki katına çıkarılıyor.
Tasarı, mecliste. Bu hafta yasalaştırılması planlanıyor. İlgili hükümet üyeleriyle görüştüm, tasarıyı hazırlayan bürokratların etkisindeler, düzenlemenin gazetecilerin yararına olduğunu düşünüyorlar.
Nasıl olacak bu?
Efendim, suç
tarifi değiştirilmiş, kolayca ceza verilemezmiş. Sorunun, yasadaki ifadelerden kaynaklanmadığını, statükonun, çetelerle mücadele eden gazetecileri cezalandırmak için hukuku ayaklar altına aldığını anlatamadık. Bir defa daha yazıyorum; aynı mahkemede aynı hakim,
Aydınlık Dergisi yöneticisini “bunca gizli
belge ortalığa dökülmüşken sana soruşturmanın gizliliğini ihlalden ceza veremem” diyerek
beraat ettirirken, bana ceza kesti. Bırakın onu, Orhan Pamuk’la ilgili karar, işte ortada:
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, “aidiyet duygusu” üzerinden herkese dava yolunu açacak şekilde tazminata hükmetti. İstediğiniz gibi tarif yapın, zihniyet değişmedikçe mesafe alamazsınız. Tasarı bu şekliyle çıkacaksa, vay halimize...
Siyasileri ikna etmeyi başaran bürokratları da kutluyorum, kazandınız.
Ben de aradan çekiliyorum.
Milletvekili aday adaylığım nedeniyle 11 Nisan’da veda etmeyi planlıyordum, bu tasarı, kararımı öne almamı zorunlu kıldı. Sembolik de olsa çetelerle aslanlar gibi savaşan gazeteci dostlarımın yanında olduğumu hissettirmek istedim.
En zor anlarda yanımda olan ve hayır dualarını esirgemeyen gönül dostlarıma veda ederken, kalemimi, geçici süreyle onlara emanet ediyorum.
Her şey gönlünüzce olsun.
Sevgi ve muhabbetle kalın.