Tayyar bu daveti bugün "
Ergenekon düellosu" başlıklı yazısında anlattı. Kanada'dan Almanya'ya, Hakkari'den Edirne'ye kadar dünyanın dört köşesinden
destek mesajı ve hayır duaları aldığını belirten Tayyar, şunları dile getiriyor:
"Telefonla bana ulaşan ve doğrudan ziyaret eden dostların,
Ankara'ya
akın eden
aile yakınlarımın '
gönüllü koruma' olma talepleri, 'Seni
zırh gibi korur' diyerek cevşen
hediye etmeleri, benim için gerçekten onur vericidir. İnanıyorum ki; Bu sahiplenme ve koruma duygusu, aslında
Türkiye'ye ve demokrasiye sahip çıkma çabasının şahsımda somutlaşmasıdır. Herkes şunu görsün, Türkiye, artık eski Türkiye değildir. Halk, '
Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir' diyen Atatürk'ün sözünü
gasp ederek menfaat çeteleri oluşturan sahte Atatürkçülerden
hesap soruyor. Ama bu işin kolay olmayacağını herkes çok iyi bilmeli. Yıllardır milletin kanını emen sülükler, yine korku ve şiddet üzerinden
psikolojik harekat yürütmeye devam ediyorlar. Oluşturdukları ruh iklimi, akla ziyan boyutlara ulaşmaya başladı."
Destek mesajlarının yanısıra tehdit mesajları da aldığını ifade eden Tayyar,
Nejat Eslen isimli
emekli bir Tuğ
general'den aldığı
elektronik postayı da şöyle anlatıyor:
"Mesajda şahsıma
hakaret niteliğindeki ifadelerin yanı sıra tehdit var: '...benim adımı köşende belirtirken dikkatli olmazsan efelenebilirim.'
Tehdit ve hakaret içeren bu mesaja aynı üslupla
cevap verdim. Bir nevi iade-i itibar yaptım. Cevabi mesaj gecikmedi: '...istersen buluşalım, düelloya var mısın? Öyle köşelerden uzaktan seslenmekle olmaz bu iş.' 'Düello' deyince anladım ki, karşımda bir
çatlak var. Yakın dostlar 'Eslen Paşa çift silahla dolaşır, kızdığı adamı düelloya davet eder' deseler de bu çatlağın bir general olamayacağını düşündüm, bu kez cevap yazmadım. Ertesi gün aynı adresten 'düello daveti' yinelendi: 'Yemedi mi... Senden düello için randevu istemiştim... Teklifim hala geçerlidir, eğer sende yürek varsa?
Nejat Eslen.' Memleketin ne hale getirildiğini ve beyinlerin nasıl zehirlendiğini görüyorsunuz. Sonra, çetelerin üzerine gidiyorsunuz diye
hedef haline getiriliyorsunuz. "
'Operasyon Ergenekon' isimli kitabımdan dolayı savcılığa ifade vermem karşısında bazılarının neredeyse zil takıp oynadıklarına dikkat çeken Tayyar, "İntihal mi yapsaydım? Neden zil takıp oynuyorsunuz? Ben ne yaptım? Tehdit ve şantajla para toplayıp televizyon kurmadım,
gazete açmadım,
dergi işletmedim. Bar fedaisi gibi boynuma tasma takıp dolaşmadım.
İstihbarat örgütlerinin şamar oğlanı olmadım.
Kitap yazarken intihal yapmadım. Bilimsel
hırsızlık dediğimiz intihal suçundan yargılanıp ceza almadım. O halde ne yaptım? Türkiye'nin en merkezi ve derin yapılanmasıyla ilgili kitap yazdım, çeteleri deşifre ettim. Deniyor ki; Soruşturmanın gizliliğini ihlal ettin. Açıkçası, bu kitabın hiçbir karesinin suç oluşturmadığını düşünüyorum, şu anda
soruşturma sürüyor,
dava açılırsa haklı gerekçelerimi mahkemeye de sunarım. Önemli olan mahkemenin vereceği karar. Mesela,
Fikret Bila 1
Mart tezkeresiyle ilgili kitabında devletin gizli belgelerini yayınladığı gerekçesiyle yargılandı ve
beraat etti. Gerçi o zaman bu kitabı 'gazetecilik başarısı' olarak görenler, şimdi ne hikmetse kitap mevzuu Ergenekon olunca
kıyamet koparıyorlar.
Yargı aksi istikamette karar verse bile üzülmem. Varsın suçumuz, 'çeteleri deşifre etmek' olsun. Hiç olmazsa 'pis intihalci' demiyorlar. Ya 'intihal' suçundan ceza alsaydım ne yapardım!..
Allah korusun..." diyor.