Şamil Tayyar'ın Star'daki köşe yazısından ilgili bölüm:
Hürriyet’in sazanları
Tufan Türenç, Hürriyet’te
Cuma günkü köşesini
Kanada’dan
mektup döşeyen Prof. Ali
Polat’ın Mehmet
Haberal’le ilgili methiyesine ayırmıştı. Polat kardeşim de coşkuyu verdikçe vermiş.
Aynı gün
Ahmet Hakan’ın Haberal büyüğümüzün kıymet ve kadrini anlatan nefis bir yazısı vardı.
Recai Birgün’ü kastederek DSP’li sazanlar üzerinden yaratılan şehir efsanesiyle
Ergenekon’a kanıt çıkarılıyormuş.
‘Şehir efsanesini yerle bir edeyim’ diyerek şapkadan Ecevit’in 28
Mayıs 2002 tarihli şu konuşmasını çıkarıyor: ‘Aslında önemli olmayan bir hastalık aşamasından geçtim. Sayın Haberal ve hastanesinin diğer görevlileri çok yakından ilgi gösterdiler. Şükranlarımı sunuyorum.’
Sonuna kadar haklısınız, o kadar çok şifalı sularımız var ki, nereye kulaç atsan bir sazana mutlaka çarparsın.
Ahmet kardeşim o yıllarda yeni mahalleye taşınmadığı için hatırlamayabilir ama Tufan ağabeyime şaşırdım doğrusu.
Tarih, 2003 yılı
Şubat başı.
Basın Konseyi
İstanbul’da yemekli toplantı düzenliyor. Masanın etrafında yaklaşık 40 kişi var.
Onur konukları ise
Bülent Ecevit ve eşi
Rahşan Hanım.
Oktay Ekşi, Ecevitlerin ortasında,
Tufan Türenç ise tam karşılarında.
Türenç soruyor: ‘Efendim sizi
Başkent Hastanesi doktorları
tedavi ediyordu. Onlardan çok memnundunuz. Ama bir gün aniden doktorlarınızı değiştirdiniz. Ne oldu da böyle bir karar aldınız?’
Ecevit: ‘Sanırım bir güvensizlik duydum, başka bir doktora gittim. Hepsi bu.’
Bir süre sonra Rahşan Hanım girip Ekşi’ye yönelip şöyle diyor: ‘Bülent Tufan Bey’in sorusuna açık
yanıt vermedi. Hastaneye gideceğimizden bir gün önce Bülent’i izleyen ekipten bir doktor bana ‘size yarın 7 ay
yatak istirahatı ve çalışamaz raporu verilecek, onun için son anda hastaneye gitmeme kararı aldık’ dedi.’
Sohbetin bu kısmını Türenç, ertesi gün Ekşi ile konuşurken öğreniyor. Türenç, ‘Rahşan Hanım bunu yazılmamak koşuluyla mı söyledi?’ diye soruyor. ‘
Hayır’ deyince konu Hürriyet yazı işleri gündemine getiriliyor.
8 Şubat 2003 tarihli Hürriyet bu manşetle çıkıyor.
Yazgülü Aldoğan gibi ‘Nereden biliyorsun’ diye soranlar çıkabilir, Tufan Türenç’in 18 Temmuz 2008 tarihli köşesinde okudum.
Demek ki tanıklar sadece DSP’li sazanlar değilmiş!
ŞAMİL TAYYAR-STAR