12
Mayıs 1998 günü
Ankara'da Tunalı
Hilmi Caddesi'ndeki İnsan Hakları Derneği Genel
Merkezi'nde iki kişinin silahlı saldırısına uğradı.
Kuzey Irak'ta yakalanıp Türkiye'ye getirilen Şemdin
Sakık'ın televizyon ve gazetelerde yer alan ifadelerinde adı geçmiş,
PKK ile ilişkisi anlatılmıştı. Bu ifadelerin ardından "Türk
İntikam Tugayı"nın
hedefi oldu, 7 kurşun yedi.
Ağır yaralı olarak kaldırıldığı hastaneden sağ çıkmayı başardı. Bir süre sonra Sakık'ın yayınlanan ifadelerinin doğru olmadığı anlaşıldı. Dönemin
Genelkurmay 2. Başkanı
Çevik Bir imzalı andıç, düzenlenen saldırı ile ilgili sorulmayan soruları akıllara getirdi.
Bir andıç sebebiyle ölümün eşiğine gelmişti. O dönemde yaptığı hiçbir başvurudan sonuç alamamıştı, hatta kendisine saldırıda bulunanlar bile 2,5 yıl sonra serbest kalmışlardı.
Askerlerin
sivil mahkemelerde
yargılanmasına ilişkin
düzenleme çıkınca soluğu Ankara
Cumhuriyet Başsavcılığı'nda aldı.
28
Şubat sürecinin önemli aktörlerinden
emekli Orgeneral Çevik Bir hakkında suç duyurusunda bulundu. Umudu, geç de olsa bir
davanın açılması.
Saldırının izleri yıllar sonra bile Birdal'ın yaşamını doğrudan etkiliyor, "Her sabah gömleğimin kolunu iliklerken o günü anımsıyorum" diyor. Birdal ile yıllar sonra yeniden suç duyurusunda bulunmasını ve neler yaşadığını konuştuk...
Milletvekili Akın Birdal, ‘hedef’ olduktan sonra değişen hayatını BUGÜN’e anlattı:
GÖMLEĞiMi iLiKLEDiĞiMDE 7 KURŞUNU HATIRLIYORUM
26
Nisan 1998 günü dönemin ‘andıçlı’ İHD Başkanı Birdal, kurşun yağmuruna tutuldu. 11 yıl sonra, o
andıcı hazırlatan emekli Orgeneral Bir hakkında suç duyurusunda bulunan Birdal, saldırının izlerini hâlâ taşıyor...
Sizin saldırıya uğramanıza kadar gelişen süreç nasıldı?
26 Nisan 1998'de 2 büyük gazetenin manşetteki haberinde
Şemdin Sakık'ın yakalandığı duyurulmuştu. Haberlerde, Altan Kardeşler, Mehmet Ali
Birand,
Cengiz Çandar gibi gazetecilerin de adı geçiyordu. İHD ve sivil
toplum örgütlerinin adlarıyla birlikte bizim de adımız geçiyordu. 16 gün sonra da İnsan Hakları Genel Merkezi'nde silahlı 2 kişinin saldırısına uğradım. 7 ameliyattan sonra hayata döndüm. Uzun süre iş göremez halde kaldım.
2.5 yıl yatıp çıktılar
Size saldırıda bulunan kişileri hatırlıyor musunuz?
Elbette hatırlıyorum. Bazı şeyler kazınıyor. "Yeniden görmek ister misiniz?" derseniz, hayır.
Daha sonra karşılaştınız mı?
Hayır. 13 kişi yakalanmıştı. MİT, Özel
Harp Dairesi'nden emekli görevliler ve o günlerde hâlâ görevde olan sivil ve asker kişiler vardı. 9 ile 19 yıl arasında hüküm giydiler ama devletin yüksek bağışlayıcı yanıyla 2.5 yıl sonra hepsi çıktı.
Sonra salıverilenlerden birisi
Semih Tufan Gülaltay, düzenlenen bir operasyonda 14 -15 kişiyle birlikte yeniden tutuklandı. Galiba yine bir suikast hazırlığı içindelermiş. Sonra da
Ergenekon Soruşturması açıldı,
dosyaları Ergenekon ile birleştirildi.
Ergenekon olmayabilirdi
Suikast girişiminde bulunanlardan birisinin daha sonra bugün devam eden bir soruşturmada isminin geçmesi karşısında ne hissettiniz?
Türkiye'nin gerçekten şeffaf, demokratik bir hukuk devleti olmadığını, 1950 sonrasında hep hukuk dışı yapıları içinde barındırdığını düşündüm. Nitekim Ergenekon da bu damarlardan birisi. Eğer, ben saldırıya uğradıktan sonra bu örgütün üzerine gidilmiş olsaydı, bugün Ergenekon'la karşılaşılmazdı.
Ama, onun üzerine gidecek bir siyasi irade ve cesaret gösterilemediği için bu örgütler varlıklarını sürdürdü. Biz yaptığımız başvuruda hem soruşturma açılmasını hem de Çevik Bir dosyasının Ergenekon Dosyası ile birleştirilmesini istedik. Nitekim, geçen günlerde Ergenekon Davası ile ilgili ifadesine başvuruldu.
Okaliptüs ağacı gibiler
Sizce nasıl bir örgüt?
Bu örgütleri ben kökleri suyu arayan okaliptüs ağaçlarına benzetiyorum. Bu okaliptüsün kökleri suyu arar, nereden, ne zaman çıkacağını kestiremezsiniz. Klozetten, lavabolardan, küvetten çıkar. Bunlar da özgürlüklerin, emeğin, hakların, demokrasinin, barışın izleyicisi.
Neden hedef olduğunuzu düşünüyorsunuz?
Neden hedef olduğum belli, ben
insan hakları savunucusuyum. Ezilenlerden ve emekçilerden yanayım. Otoriter, militer ve oligarşik yapıya
itiraz ettiğim, "hayır" dediğim için hedef oldum.
Cezaevine tıktılar
Saldırının sizde kalan izleri oldu mu?
Tabii, sağ kolumu uzun süre, 3-4 yıl kullanamadım. Öldüremediler, bu defa da cezaevine tıktılar. 1995 - 1996 yıllarında 1
Eylül Dünya Barış Günü'nde yaptığım konuşmalardan ötürü 2 yıl 312'den hüküm giydim. 1999'da kolumu taşıyarak cezaevine gittim. Haftada 3 gün cezaevine fizyoterapist geldi. Cezaevinde sol elimle yazı yazmasını öğrendim. "Sol Elim Ulucanlar'dan Notlar" isimli ilk kitabım da orada çıktı. Diğer kitaplarımı da hep sol elimle yazdım.
O günü zaman zaman düşünüyor musunuz?
Hâlâ her sabah gömleğimin sol kolunun düğmesini iliklemekte çok güçlük çekiyorum ve bu durum her gün bana o günü anımsatıyor. Parmaklarımın sinirleri iyileşemedi, hâlâ 14 çivi platinler var ayak bileğimde, yürüyemiyorum.
Saldırıdan sonra Çevik Bir imzalı andıç geldi
Daha sonra bir andıç mı ortaya çıktı?
Dernek genel merkezinin e-mailine bir dosya düştü. Bu andıç diye adlandırılan, daha önce Şemdin Sakık'a ait olduğu söylenen ifadelerin yer aldığı bir dosya idi. Altında Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir'in imzası var. Bu dosya başka yerlere de gitmiş. Şemdin Sakık o ifadelerin kendisine ait olmadığını bildirdi.
Hukuki başvuruda bulundunuz mu?
30
Kasım 2000'de Çevik Bir hakkında Ankara Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusunda bulunduk.
Gazeteci arkadaşlar da Ankara'ya geldiler, ben de onlara katıldım. İkinci kez daha güçlü bir şekilde başvurunca belki karşılık verirler diye düşündüm. Ne yazık ki ikincisinin akıbeti de birincisi gibi oldu.
Dosyayı kapatmışlar
Başvurunuzla ilgili süreci takip edebildiniz mi?
Başvurunun şu ya da bu şekilde bir işleyişi oluyor ve size bildirimi yapılıyor. Böyle bir şey yapılmadı.
Akıbetinin ne olduğunu hiç öğrenemediniz mi?
Ne olduğunu, salı günü yeniden suç duyurusunda bulunduğumuzda öğrendik. Başvurumuz hakkında 30 Kasım günü yetkisizlik kararı verilmiş ve Genelkurmay'a gönderilmiş. Askeri Savcılık da adli müşavirlik görüşü ile soruşturmaya gerek görülmediğine karar verip, dosya kapanmış.
Bu andıçları hazırlayan zihniyet mahkum edilmeli
O dönemdeki andıçları hazırladıklarını kabul ettiler. Ama, son andıçın sahibi yok. Bu daha tehlikeli. Bu kez de AK Parti'nin defterini dürmeye çalışan bir
belge...
"İrtica ile Mücadele Eylem Planı" olarak adlandırılan yeni bir andıç ortaya çıktı, bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu andıçlar zaman zaman hazırlanıyor. Bu kaçıncısı bilmiyorum. Ama, bizimle ilgili andıçtan sonra ortaya çıkan ikinci andıç, birtakım arkadaşlar için hazırlanmıştı. Sayın
Altan Öymen'in genel başkanlığı sırasında
CHP'den adı geçen arkadaşlar vardı. Bölgenin demokratikleşmesini, Türkiye'nin demokratikleşmesi ile eşdeğer gören bir bilinci yakalamışlardı, onların adı geçti andıçta. İlk kurultayda
tasfiye edildiler.
Andıçı ben haber verdim
Kimler?
Yaşar Seymanlar vardı. Böyle bir andıç hazırlandığı ortaya çıktığında, CHP Genel Başkan Yardımcısı arkadaşı aradım, "Yeni bir andıçtan bilginiz var mı?" dedim, "Sizinle mi ilgili?" dedi, ben de "Hayır, bu defa sizinle ilgili" dedim.
CHP niye o dönemde andıçın hedefi olmuştu?
O günkü
yönetim statükoya karşıydı, özgürlükçü bir yönetimdi. Örneğin
Kürt sorununun çözümsüzlüğünün sonuçlarını,
ekonomik, si
yasal, toplumsal yıkıntılarını gören ve bunu içselleştiren bir düşünceye sahiptiler. O yüzden onların da tasfiye edilmesi gerekiyordu ve edildiler.
Dokunulmaz değiller
Bir andıçla belki hayatınız sona erecekti.
O dönemdeki andıçları hazırladıklarını kabul ettiler. Ama, son andıçın sahibi yok. Bu daha tehlikeli. Bu kez de AK Parti'nin defterini dürmeye çalışan bir belge. Bu tartışmalar yeniden andıçlı demokrasimizi gündeme getirdi, tartışır kıldı. Bu süreçte askerlerin de sivil mahkemelerde yargılanabileceğine ilişkin bir yasal düzenleme yapıldı. Bence, bu andıçları hazırlayan anlayışı mahkum etmek gerekiyor. Hiçbir hukuk devletinde, böyle hukuk dışı belgelerle kurumlar, kuruluşlar karalanamaz, kişiler hedef gösterilemez.
Özellikle muhalefet bu düzenlemeye tepki gösterdi.
Sorunun esası bu yasanın demokratik hukuk devletine bağlı bir düzenleme oluşu, başta askerler olmak üzere kimsenin artık dokunulmaz olmayacağı. Olağan, sivil bir yargılanmayı esas alan, AB hukukuna bağlı bir düzenleme. Bunu adil yargılanma ve
savunma açısından, yasa önünde herkesin eşitliği ilkesine uygun bir düzenleme olarak görüyorum.
Paşa paşa yargılansınlar
CHP'nin düzenlemeyi Anayasa Mahkemesi'ne götürmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
CHP'nin Anayasa Mahkemesi'ne başvurmasının bir karşılığının olacağını düşünmüyorum. Muhalefet saiki ile yapılmış bir başvuru. CHP tabanının da
vesayetçi bir düzenin korunmasına karşı çıkacağını düşünüyorum. "Askerler yargılanmasın" diyor. Seni hedef gösterecek, azmettirecek niye yargılanmasın? Askerler de,
generaller de, paşalar da paşa paşa yargılanacaklar. Buna niye karşı çıkıyorlar? Solculuk mu bu?
CHP, merkez sağ parti
CHP bir sol parti, bu son tutumunu neye bağlıyorsunuz?
Sol bir partinin özgürlüklerden yana olması lazım, ama CHP sol değil, merkez sağ bir parti. Ergenekon'un savunmacılığını yapan, statükocu bir parti nasıl bir sol parti olur? Neredeyse militarizme, otoriter sürece arka çıkan yanları var.
CHP size göre neden soldan uzaklaştı?
Büyük bir talihsizlik. Aralarında, özgürlükçü, demokrat çok değerli arkadaşlar var. Ama, emin olun onların da düşünceleri kendi içlerinde tutsak şu anda. Konuşamıyorlar, tepki veremiyorlar, o nedenle bence CHP'de ciddi bir yönetim sorunu var. Mesela Altan Öymen döneminde CHP ile insan hakları alanında ortak çalışmalar yapabiliyorduk, şimdi daha hiçbir şey yapamadık.
Yeni yasanın testi olacak
Yeniden suç duyurusunda bulundunuz, bu defa daha fazla sonuç bekliyor musunuz?
Bunun bir soruşturma konusu olacağını ve bir dava açılacağını umuyoruz. Belki, bir anlamda da çıkan yasanın bir testi olacak. Bizim suç duyurumuz tam ağır cezalık bir dava konusu ve sivil yargının yetkisinde olması gerekir.
DTP’deyim çünkü....
Milletvekilisiniz, üzerinizde bir vesayet hissediyor musunuz?
Elbette hissediyoruz, DTP olarak biz
TBMM'ye girdikten sonra, Meclis'in açılışına,
Cumhurbaşkanlığı And İçme Töreni'ne, düzenlenen resepsiyonlara
Genelkurmay Başkanı ve komutanlar hâlâ gelmiyorlar. Bu aslında DTP'ye karşı bir tavır değil, demokrasiye, TBMM'nin iradesine karşı bir tavır.
DTP'li milletvekilleri arasında Kürt olmayıp Türk olan bir tek siz varsınız, bir istisnasınız.
Çok Türk arkadaşımız var, ama milletvekili olarak ben varım. Bence DTP ayırımcı bir tutumda değil. Ben barış, kardeşlik, birada yaşamak için DTP'deyim. Bu sorunun çözümüne dün olduğu gibi bugün de katkıda bulunabilmek için DTP'deyim, nerede olacaktım?
Barış savaştan çok daha zor
Kürt sorununun çözülmesinde sizce en kritik nokta nedir?
Çözme konusunda niyet önemli. Ayrıca, birtakım kurumlar gerilim, şiddet, çatışmalar üzerinde kendi otoritesini ve iktidarını yürütmekten vazgeçecekler. Anayasadan kaynağını alan antidemokratik, inkarcı,
yasakçı yasalar temizlenmeli. Üst kimlik elbette kabul edilmeli, ama alt kimliklerin de kendilerini korumaları, gelişmeleri yolunda yasal düzenlemeler yapılmalı.
Tansiyonumu yükseltiyor
Bu kadar kolay bir iş de neden yıllardır terör sürüyor?
Çünkü, barış savaştan daha zor. Çünkü, birileri istemiyor. İstemeyen çevreler de bellidir. Herkes biliyor.
TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Zafer Üskül ile sık sık tartışıyorsunuz.
Toplantılarda benim tansiyonum yükseliyor, onun da şekeri. Biz aynı mahalleden geliyoruz, 30 yıllardır tanışırız. Ben dün neyi savunuyorsam, bugün de onu savunuyorum.
AKIN BİRDAL KİMDİR?
Akın Birdal, 2 Ocak 1948'de Niğde'de doğdu.
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Toprak İlmi Bölümü'nü bitirdi. Yüksek lisansını
Gazi Üniversitesi'nde
işletme alanında tamamladı. Uluslararası İnsan Hakları Federasyonu Başkan Yardımcısı olarak görev yaptı. İHD ve SDP
Onursal Genel Başkanı. Birdal, 1992'den 1999'a kadar İnsan Hakları Derneği Genel Başkanlığı yaptı.
12 Mayıs 1998'de Ankara'da bulunan İHD Genel Merkezi'nde iki kişinin silahlı saldırısına uğradı. Birdal, saldırıdan mucizevi bir biçimde ağır yaralı olarak kurtuldu. 2007 genel seçimlerinde Diyarbakır'dan bağımsız
aday oldu ve seçilerek TBMM'ye girdi, DTP'ye katıldı. TBMM İnsan Hakları Komisyonu Üyesi. Anı-belge, deneme ve öykü türünde üç kitabı yayınlandı. Orta düzeyde
İngilizce biliyor, bekâr ve 2 çocuk babası.
BUGÜN